2022-07-21 19:29:30
SORU SORMA ÂDÂBI
Her şeyin, yemek yemenin, su içmenin, elbise giymenin, yatmanın bir âdâbı olduğu gibi soru sormanın da bir takım adab ve usulü vardır. Soru sormanın temelde iki şartı vardır. Bunlardan ilki, bilene sormak, diğeri de gereksiz soru sormamak. Kur’an-ı Kerim’de “..bilmiyorsanız zikir ehline (ilim sahiplerine) sorun.” (Enbiyâ, 21/7) buyurulması insanların hem bilmediklerini sormasını hem de bunları bilenlere sormasını tavsiye etmektedir. Diğer taraftan Peygamberimizin, “Şüphesiz Allah sizin için üç şeyi çirkin gördü: Dedikodu, malı zayi’ ve israf etmek, çok soru sormak.” (Buhârî, Zekât, 53) şeklindeki hadisinden de lüzumsuz soru sorulmaması gerektiğini anlıyoruz.
Soru sormak derste, sohbette, sokakta, camide kısacası hayatın her alanında söz konusudur. Hangi ortamda olursa olsun soru sorma, polemik ve tartışma amaçlı olmamalıdır. İstifade ve anlama amaçlı olmalıdır.
Buna göre, soru sorma âdâbı olarak aşağıda yazılan şeylere dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorum.
1. Rastgele Soru Sormaktan Kaçınmak
Soru soran kişi sorusunu güzel şekilde hazırlamalı ve toparlanmış bir şekilde muhatabına sormalıdır. Özellikle toplu meclislerde hazırlıksız sorulan sorular gereksiz uzatmalara sebep olmakta, ortamda bulunanları ve soru sorulan kişiyi rahatsız etmektedir.
2. Soru Sorarken Nezaket Kurallarının Dışına Çıkmamak
Meclislerde kendilerine ilmî sorular yönelttiğimiz ilim adamları büyüklerimizdirler. Soru sorarken hitap şeklimiz, kullandığımız ifadeler ve üslubumuza dikkat etmeli, nezaket kurallarının dışına çıkmamalıyız.
3. Faydasız Bilgi İçeren Sorulardan Kaçınılmalıdır
Soru sormak ilme vesile olup ilim hasıl edecekse faydalı; üzerine bilgi bina edilmeyecekse faydasız ilim kapsamındadır. Mümin geveze değildir. Konuşmak olsun diye konuşmaz, iş olsun diye soru sormaz. Hiç ihtiyaç yokken yahut abes olan sorular sormak adaba terstir. Soru ya bir ihtiyaca binaen olmalı ya da öğrenme maksadıyla olmalıdır.
4. Henüz Olmamış Şeyleri Sormaktan Kaçınılmalıdır
Bir şeye hükmetmek, onu doğru tasavvur etmekten geçer. Doğru algılanıp etraflıca kuşatılmayan bir meselede hüküm vermek yanlış sonuçlar doğurabilir. Olmamış bir hâdise üzerine konuşmak, tam anlaşılmamış ve etraflıca tetkik edilmemiş bir mesele hakkında hüküm vermek demektir. Selef-i Salih'in böylesi sorulardan hoşlanmaz, soru sahiplerini terslerlerdi.
İbni Ömer (ra) demiştir ki:
"Olmamış şeylerden sormayın. Ben Ömer'i 'Allah olmamış şeyleri sorana lanet etsin' derken işittim." [Sünen-i Darimi, 123]
Zeyd bin Sabit (ra) ve Ammar bin Yasir'e (ra) bir soru sorulduğunda 'Bu oldu mu?' diye sorardı. Oldu derlerse bildiği şekilde cevap verirlerdi. Olmadı dediklerinde 'bırakın olduğunda sorarsınız' derdi. [Sünen-i Darimi, 124,125]
5. İnsanları Sıkıntıya Sokmak için Soru Sorulmamalıdır
İnsan bilgi edinmek için soru sormalıdır. Karşıdakini sınamak, zora sokmak veya ona eziyet verecek herhangi bir sebepten ötürü soru sormamalıdır. Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona eziyet etmez, zulmetmez, sıkıntı vermez.
6. Allah'ın bir emri öğrenildiğinde teslim olunmalı, soru sormak suretiyle emre karşı çıkmamalıdır.
Şu unutulmamalıdır ki, dinin her emrinin veya yasağının bir hikmeti vardır. Bazılarının hikmeti kitap ve sünnette bildirilmiştir. Bazılarının hikmeti de akılca kavranabilir. Fakat bazılarının hikmeti ne kitap ve sünnette bildirilmiş ne de akılla kavranamaz. Bu gibi durumlarda dinin emirlerine teslim olunmalı, mantık ve akıl oyunları yapmaya kalkılmamalıdır. Mesela, neden bir defa rükû ettiğimiz halde iki defa secde ediyoruz? Sabah namazı neden iki rekat da akşam namazı üç rekat? gibi sorular sorulmamalıdır. Şârî böyle emretmiş deyip teslim olunmalı, emredilen şey emredildiği gibi yapılmalıdır.
7. Soru sorarken, fazla uzatılmadan anlatılmalı, fetva verecek kişiyi yanıltacak beyanlarda bulunulmamalıdır. Özellikle talak (boşanma), yemin, emanet, kefaret, şahitlik gibi mevzularda net ve doğru bilgiler verilmeye çalışılmalıdır. Şu unutulmamalıdır ki, kişi sorusunu ne şekilde sorarsa alacağı cevap da o yönde olacaktır.
72 views16:29