Get Mystery Box with random crypto!

AMME AKADEMİ® - ANADOLU MÜBEŞŞİR MEDRESELERİ

Telgraf kanalının logosu anadolumubessirmedresesi — AMME AKADEMİ® - ANADOLU MÜBEŞŞİR MEDRESELERİ A
Telgraf kanalının logosu anadolumubessirmedresesi — AMME AKADEMİ® - ANADOLU MÜBEŞŞİR MEDRESELERİ
Kategoriler: Kategorize edilmemiş
Dilim: Türk
aboneler: 306
Kanaldan açıklama

‎⚖️فَاسْتَقِمْ كَمَٓا اُمِرْتَ
⚖️GAYEMİZ HAKK’IN RIZASI,
⚖️HEDEFİMİZ HALK’IN İHYASI.
‼️
SORU/NASİHAT/TAVSİYE/DÜŞÜNCELERİNİZİ https://t.me/AMMEAKADEMI HESABI ÜZERİNDEN BİZE YAZABİLİRSİNİZ.

Ratings & Reviews

3.00

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

0

4 stars

1

3 stars

1

2 stars

1

1 stars

0


En son Mesajlar

2022-07-30 00:00:06
(1 Muharrem 1444-30 Temmuz 2022)


“RAMAZAN-I ŞERİF’TEN SONRA TUTULAN EN FAZİLETLİ ORUÇ”

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem'de tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.” [1]

Ashâb-ı kirâmdan biri Peygamber Efendimiz’e ramazan orucundan sonra en faziletli orucun hangisi olduğunu sordu. Resûl-i Ekrem de bu soruya cevâben, muharrem ayında tutulan orucun pek sevap olduğunu söyledi. Muharrem ayının değerini anlatmak için de ondan “Allah’ın ayı” diye söz etti. Şüphesiz bütün aylar Allah’ın ayıdır. Ama Resûlullah Efendimiz bu ifadesiyle muharrem ayının değerine ve onun iyi değerlendirilmesi gereğine işaret etmiş oldu.

MUHARREM AYINDA ORUÇ TUTMANIN FAZİLETİ

Peygamber aleyhisselâm’ın muharrem orucunu Ramazan orucuyla bir arada zikretmesine bakarak, arzu eden kimselerin muharrem ayının tamamını veya tamamına yakınını oruçlu geçirebileceklerine imâ ettiğini söylemek mümkündür. Bilindiği üzere muharrem ayında çok değerli bir zaman dilimi olan âşûrâ günü bulunmaktadır. Efendimiz’in bu ifadesiyle, âşûrâ orucuna işaret buyurmuş olacağı da hatıra gelmektedir.

Oruç hakkındaki sorusuna Peygamber aleyhisselâm’dan cevap alan bu ismini bilemediğimiz sahâbî, farz namazdan sonra hangi namazın daha faziletli olduğunu öğrenmek istedi. Resûlullah Efendimiz de, “Farz namazlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır” buyurdu.

İbadetlerin ve diğer işlerin değeri, insana verdikleri zahmetle ölçülür. Zor ve sıkıntılı ibadetler şüphesiz daha sevaptır. İnsanların çoğunun tatlı bir uykuya daldığı sırada istirahatini ve uykusunu fedâ edip Allah’ı anmak üzere yatağını terketmek kolay bir iş, az bir yiğitlik değildir.

Gece namazına değer kazandıran bir diğer husus da, bu vakitte kılınan namazın riyâ ve gösterişten tamamen uzak olması, ihlâsla ve gönül huzuruyla ibadet etmeye elverişli bulunmasıdır. İşte gece namazını böylesine değerli kılan, diğer vakitlerden farklı bu özellikleridir.

HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ 

1- Muharrem ayında tutulan oruç pek sevaptır. Değer itibariyle ramazan orucundan hemen sonra gelen bu orucu mümkün olduğu kadar fazla tutmalıdır.

2- Gece namazı, fazilet bakımından farz namazlardan hemen sonra gelir ve insanın çok sevap kazanmasına vesile olur.

[1] Müslim, Sıyâm 202, 203. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 56; Tirmizî, Mevâkît 207; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 6.
43 views21:00
Aç / Yorum Yap
2022-07-29 00:25:11
35 views21:25
Aç / Yorum Yap
2022-07-21 19:29:30 Büyüklerin, “asıl müftü senin vicdanındır” demelerinin sebebi de budur.
Bugün dini meselelerde özellikle talak (boşanma) gibi iki tarafı ilgilendiren konularda, bazı anlaşmazlıkların meydana gelmesinin altında bu madde yatmaktadır. Tarafların meseleyi olduğu gibi anlatmamaları, kendini haklı çıkarmak için yalan yanlış beyanlarda bulunmaları, sorulan sorunun şekline yansıyacağı gibi cevaba da yansıyacaktır.

8. Alimler, insanı usandıracak kadar soru sorulmasının da edebe aykırı olduğunu beyan etmişlerdir. Hele fındık kabuğunu doldurmayacak kadar tali meselelerin çok büyük mesele gibi addedilip sorulması bu tür arızalardandır. Bazen gıybet gibi yalan gibi büyük günahları işler ancak onu normal bir şey gibi görürüz, bazen de sinek pisliğiyle namazın olup olmayacağını tartışırız. Farzları ihmal edip ilmihal kitaplarının kıyıda köşede kalmış mubah nevinden olan meseleler üzerinde tartışmalar yapar ve bu gibi meseleler üzerinde vakit kaybederiz.

9. Sohbet yapmakta ya da konuşmakta olan bir alime, araya girip soru sormak da edebe aykırıdır. Onun için Efendimiz (s.a.v) konuşurken kendisine soru soranın cevabını geciktirmiştir. Hasılı soru sormak için uygun zamanı beklemek gerekir.

10. Bildiği bir mevzuyu sormamalıdır. “Bakalım hoca ne biliyor? Ne kadar bilgisi var? Benim bildiğimi de biliyor mu?” gibi hocanın bilgisini tartmak, denemek gibi basit düşüncelerle soru sormamalıdır. Bu davranışlar alime saygısızlığın başka bir çeşididir.

11. Bazı insanlar öğrenmek için değil de, alimleri yanıltmak için soru sorarlar. Bu da adaba aykırıdır. Resulullah Efendimiz (s.a.v) bu hususta şöyle buyurmuştur: “İnsanların şerlileri, ulemaya (bir şey öğrenmek için değil), onları yanıltmak için zararlı meselelerden soru soranlardır.” (Süyuti)

Bunlar, net cevabı olmayan, olsa bile faydası olmayan, bir başka ifade ile gerçek bir ihtiyaçtan doğmayan meseleleri sorarak hem bilgiçlik taslamak suretiyle dikkatleri kendilerine çekmek hem de soru sordukları kimseleri küçük düşürmek isterler. Bu çeşit meseleler her devirde bulunmuştur.

12. Sormak istediği sualleri dolandırarak, sanki kendi de çok şey biliyormuş havasında sorarak karşıdakini oyalamamalıdır. Son olarak bidat ehline, o sahanın erbabı olmayan kimselere, yarım veya az bilenlere soru sormamalıdır.

13. Kendisine soru sorulan kişi de muhatabını iyi dinlemeli, sorulan soruyu iyi anlamalı ve ona göre cevap vermelidir. Şâyet soruyu tam anlamamışsa sorunun anlaşılır şekilde sorulması için soru sorandan sorusunu biraz daha açmasını istemelidir.

14. Kendisine soru sorulan ilim ehli sorulan konuyu bilmiyorsa “bilmiyorum” demekten çekinmemelidir. Bilmiyor demesinler diye illâ bir şeyler açıklamasına gerek yoktur.

Necati Koçkesen Hoca
78 views16:29
Aç / Yorum Yap
2022-07-21 19:29:30
SORU SORMA ÂDÂBI

Her şeyin, yemek yemenin, su içmenin, elbise giymenin, yatmanın bir âdâbı olduğu gibi soru sormanın da bir takım adab ve usulü vardır. Soru sormanın temelde iki şartı vardır. Bunlardan ilki, bilene sormak, diğeri de gereksiz soru sormamak. Kur’an-ı Kerim’de “..bilmiyorsanız zikir ehline (ilim sahiplerine) sorun.” (Enbiyâ, 21/7) buyurulması insanların hem bilmediklerini sormasını hem de bunları bilenlere sormasını tavsiye etmektedir. Diğer taraftan Peygamberimizin, “Şüphesiz Allah sizin için üç şeyi çirkin gördü: Dedikodu, malı zayi’ ve israf etmek, çok soru sormak.” (Buhârî, Zekât, 53) şeklindeki hadisinden de lüzumsuz soru sorulmaması gerektiğini anlıyoruz.

Soru sormak derste, sohbette, sokakta, camide kısacası hayatın her alanında söz konusudur. Hangi ortamda olursa olsun soru sorma, polemik ve tartışma amaçlı olmamalıdır. İstifade ve anlama amaçlı olmalıdır.

Buna göre, soru sorma âdâbı olarak aşağıda yazılan şeylere dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorum.

1. Rastgele Soru Sormaktan Kaçınmak

Soru soran kişi sorusunu güzel şekilde hazırlamalı ve toparlanmış bir şekilde muhatabına sormalıdır. Özellikle toplu meclislerde hazırlıksız sorulan sorular gereksiz uzatmalara sebep olmakta, ortamda bulunanları ve soru sorulan kişiyi rahatsız etmektedir.

2. Soru Sorarken Nezaket Kurallarının Dışına Çıkmamak

Meclislerde kendilerine ilmî sorular yönelttiğimiz ilim adamları büyüklerimizdirler. Soru sorarken hitap şeklimiz, kullandığımız ifadeler ve üslubumuza dikkat etmeli, nezaket kurallarının dışına çıkmamalıyız.

3. Faydasız Bilgi İçeren Sorulardan Kaçınılmalıdır

Soru sormak ilme vesile olup ilim hasıl edecekse faydalı; üzerine bilgi bina edilmeyecekse faydasız ilim kapsamındadır. Mümin geveze değildir. Konuşmak olsun diye konuşmaz, iş olsun diye soru sormaz. Hiç ihtiyaç yokken yahut abes olan sorular sormak adaba terstir. Soru ya bir ihtiyaca binaen olmalı ya da öğrenme maksadıyla olmalıdır.

4. Henüz Olmamış Şeyleri Sormaktan Kaçınılmalıdır

Bir şeye hükmetmek, onu doğru tasavvur etmekten geçer. Doğru algılanıp etraflıca kuşatılmayan bir meselede hüküm vermek yanlış sonuçlar doğurabilir. Olmamış bir hâdise üzerine konuşmak, tam anlaşılmamış ve etraflıca tetkik edilmemiş bir mesele hakkında hüküm vermek demektir. Selef-i Salih'in böylesi sorulardan hoşlanmaz, soru sahiplerini terslerlerdi.

İbni Ömer (ra) demiştir ki:

"Olmamış şeylerden sormayın. Ben Ömer'i 'Allah olmamış şeyleri sorana lanet etsin' derken işittim." [Sünen-i Darimi, 123]

Zeyd bin Sabit (ra) ve Ammar bin Yasir'e (ra) bir soru sorulduğunda 'Bu oldu mu?' diye sorardı. Oldu derlerse bildiği şekilde cevap verirlerdi. Olmadı dediklerinde 'bırakın olduğunda sorarsınız' derdi. [Sünen-i Darimi, 124,125]

5. İnsanları Sıkıntıya Sokmak için Soru Sorulmamalıdır

İnsan bilgi edinmek için soru sormalıdır. Karşıdakini sınamak, zora sokmak veya ona eziyet verecek herhangi bir sebepten ötürü soru sormamalıdır. Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona eziyet etmez, zulmetmez, sıkıntı vermez.

6. Allah'ın bir emri öğrenildiğinde teslim olunmalı, soru sormak suretiyle emre karşı çıkmamalıdır.

Şu unutulmamalıdır ki, dinin her emrinin veya yasağının bir hikmeti vardır. Bazılarının hikmeti kitap ve sünnette bildirilmiştir. Bazılarının hikmeti de akılca kavranabilir. Fakat bazılarının hikmeti ne kitap ve sünnette bildirilmiş ne de akılla kavranamaz. Bu gibi durumlarda dinin emirlerine teslim olunmalı, mantık ve akıl oyunları yapmaya kalkılmamalıdır. Mesela, neden bir defa rükû ettiğimiz halde iki defa secde ediyoruz? Sabah namazı neden iki rekat da akşam namazı üç rekat? gibi sorular sorulmamalıdır. Şârî böyle emretmiş deyip teslim olunmalı, emredilen şey emredildiği gibi yapılmalıdır.

7. Soru sorarken, fazla uzatılmadan anlatılmalı, fetva verecek kişiyi yanıltacak beyanlarda bulunulmamalıdır. Özellikle talak (boşanma), yemin, emanet, kefaret, şahitlik gibi mevzularda net ve doğru bilgiler verilmeye çalışılmalıdır. Şu unutulmamalıdır ki, kişi sorusunu ne şekilde sorarsa alacağı cevap da o yönde olacaktır.
72 views16:29
Aç / Yorum Yap
2022-07-19 23:14:44
42 views20:14
Aç / Yorum Yap
2022-07-15 12:49:26
18 views09:49
Aç / Yorum Yap
2022-07-08 20:51:44
59 views17:51
Aç / Yorum Yap
2022-07-07 20:18:47
TEŞRİK TEKBİRLERİNİ UNUTMAYALIM

"Teşrik Tekbiri Fıkhı"

Arafe gününün sabah namazından itibaren bayramın 4. günü ikindi namazına kadar 23 vakit farz namazını muteâkib birer defa (Hanefi mezhebinde farz namazlardan sonra teşrik tekbirlerini 1 kere) getirmek vacibdir.

Eğer bir kereden fazla tekbir getirilirse bu fazilet olur. Şafi mezhebine göre 1 kere tekbir getirmek yeterlidir. Birden fazla tekbir getirilirse bunda bir beis yoktur. Üç kere tekrarlanırsa bu güzeldir.)

اَللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ لاا اِلهَ اِلاَّ اللّه وَاللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ وَلِلّهِ الْحَمْدُ

Anlamı şöyledir: "Allah herşeyden yücedir, Allah herşeyden yücedir. Allah'tan başka ilâh yoktur. O Allah herşeyden yücedir, Allah herşeyden yücedir. Hamd Allah'a mahsustur."

Tekbirlerin bu şekli Ali ve Abdullah b. Mes'ûd (r. anhumâ)'ya dayanır.

Tekbirlerin 23 vakit okunması Ebû Yusuf ile İmam Muhammed'e göredir. Fetvâ da buna göre verilmiştir. Ebû Hanîfe'ye göre, teşrîk tekbirleri arafe günü sabah vaktinden, bayramın ilk günü ikindi vaktine kadar olan 8 vakit farz namazlarının arkasından getirilir.

Teşrik tekbirleri fakîhlerin çoğuna göre, namaz kılmakla mukellef herkes için vâcibdir.
Sünnettir diyen ulema da vardır.

Teşrik tekbirleri günlerinde namazı kazaya kalan bir kimse, bu namazları yine teşrik günlerinde kılarsa tekbirleri de kaza eder. Teşrik günlerinden sonra kıldığında ise, teşrik tekbirlerinin kazâsı gerekmez.

Erkek, kadın, misafir, mukîm, her mukellefe vacibdir. Kadınlar teşrik tekbirlerini gizli olarak getirirler.

Arafe gününün sabahının farz namazını kılmakla başlar, Kurban bayramının dördüncü günü ikindi namazı farzının kılmakla biter.

Toplam 23 vakit farz namaz arkasından teşrik tedbirleri getirmek gerekir.

Tekbirler farz namazın selamdan hemen sonra olarak 1 defa söylenerek yerine getirilir.
277 views17:18
Aç / Yorum Yap
2022-07-07 19:47:30
320 views16:47
Aç / Yorum Yap
2022-07-07 11:27:45
Arefe günü orucunun fazileti

"Arafe günü tutulacak orucun önceki ve sonraki senenin günahlarına keffârat olacağına ümit ederim."

(Muslim, Sıyam 18 ;
Tirmizi, Oruç Bölümü 46, Hadis No: 749;)

Adem Sözkesen hoca
@SozkesenAdem


YARIN AREFE
27 views08:27
Aç / Yorum Yap