Get Mystery Box with random crypto!

Finans Gazetesi

Telgraf kanalının logosu diptenalanadam — Finans Gazetesi F
Telgraf kanalının logosu diptenalanadam — Finans Gazetesi
Kanal adresi: @diptenalanadam
Kategoriler: ekonomi
Dilim: Türk
aboneler: 5.81K
Kanaldan açıklama

Ekonomi Politik yüksek analiz platformudur. 55 analistin hizmet verdiği profesyonel bir gazetedir. Siyasi ve ekonomi gelişmelerini kur ve konjonktüre uygulayarak yorumlar,günlük yayınlarız
Yatırım tavsiyesi istenmez verilmez. Tecrübe paylaşımı yapmaktayız

Ratings & Reviews

1.67

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

0

4 stars

0

3 stars

0

2 stars

2

1 stars

1


En son Mesajlar

2021-08-08 11:52:04 MESLEKSİZLİK

Öncelikle nasil bir ortamdayız analizini yapalım iş gücünün niteliğini nüfus piramidindeki yerimizi tespit edelim.

Genç diyebilecegimiz nüfusun piramitte oldukça fazla yer kaplamakta. Ve rakiplerin cok fazla olmasi işimizi daha da zorlaştırması gerekirken malesef beyin göçü ile gerçek rakipler gittiler.
"Birleşmiş Milletler Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) verilerine göre; Türkiye'den her yıl 50 bin öğrenci, yurtdışına okumaya gidiyor. TÜİK verilerine göre; 2019 yılında Türkiye'den yurtdışına 330 bin 289 kişi göç etti. Üstelik, artık beyin göçü liseden başlıyor. Araştırmada; LGS sonuçlarında yüzde 1'lik dilimde bulunan İstanbul Erkek Lisesi mezunlarından 145'inin tercih yaptığı ve bunlardan 77'sinin üniversiteyi okumak için yurtdışını tercih ettiği belirtildi. En çok tercih edilen ülkeler arasında Almanya, İsviçre, Avusturya ve ABD yer alıyor." (NedimTurkmen)

Türkiye son beş yılda beyin göçünde zirveyi yaşadı sebebi şu veya bu bir sekilde egitimli kalifiye yani bir işte uzman meslek sahibi mesleğini iyi icra eden gençlerin buyuk cogunlugu artık aramızda yok. Bu durum piramidin ayni basamağında bulunan daha az kalifiye iş gücü icin fırsat olmasi gerekir biraz daha çabayla boşluğu dolduracak binlerce alternatif varken bu boşluk doldurulmak şöyle dursun giderek büyüyor. Muhasebe öğrenip hayatını karartmak istemiyor genclik yutubır!! olup parayi kırmak istiyor kimi ailesinin dişiyle tirnağiyla arttirdigi uc kurusu kriptoyla, borsayla.. vs katlamak peşinde. Surekli bir beğenilme like alma çabası sanal mutluluklar kovalayan genclik ergen popüleritesi peşinde heba olmakla meşgul.

Kendi sektörümde olay farklı bir boyut kazanmış durumda öğrenmek icin caba harcayan beynini kullanmak isteyen yok, ki eminim cok büyük cevherler var ama kisa yoldan zengin olmanın albenisiyle uyuşmuş beyinleri. Bu gözler bir buçuk ay işe alınmak icin bekleyen üniversite mezunu işsizin yarim saat içinde işyerinden kaçışını gördü. Bedava peynirin fare kapanında olduğunu hala anlayamamış bir genclik. İşsiz ama iş öğrenmek icin çabası olmayan.

Bizde Mali Müşavir olmak icin universite mezunları staj başlatma sınavına girer kazanır ve artik o büyük müşavirdir! . Çalışmasına öğrenmesine teknoloji ile bildiklerini birleştirip veri analizi yapmasına ihtiyaç yoktur ve günün sonunda o da ise alınmaz maalesef o arkadaşlarda issiz. Her ne kadar stajyer sıfatı kazanacak olsalar da mesleksiz kalmaya devam edecekler.

Şahsen mesleğimi isteyerek ve severek başlamadım ama meslek edinmek zorunluluğunu farkettim ileride bağımsız ticaretini yapabileceğim iş olmalıydı ve tek sermaye beynimdi. Hani Karadenizlilerin sözü var ya "Sevdiğini alamazsan, aldığını seveceksin diye" mevzu ondan ibaret.

Cok iyi bir kaportacı cok iyi bir tesisatçı cok iyi bir avukat hangi isi yapiyorsanız yapın en iyisini öğrenin en iyisini yapmaya çalışın kolay yola kaçmadan hilesiz sağlam, insanlarin güvenini kazanın her insanin muhakkak bir şeye yeteneği vardır özellikle universite mezunu olduğnuz icin masa başı iş kavramini on kosul yapip kendinizi kısıtlamayın. En nihayetinde helal ve bereketli bir kazanç alin teri dökmeden ayağınıza serilmeyecek.

İbrahim KARAMAN
S.M MALİ MÜŞAVİR
1.5K views r Advisor, edited  08:52
Aç / Yorum Yap
2021-08-06 22:55:39 TÜRKİYE’DE ALTIN FİYATLARININ HESAPLANIŞI

Dünya’da her ne kadar altın fiyatları artış veya azalış kaydetse de Türkiye’de altın alacak hane halklarını, yatırımcıları Gr/TL fiyatı ilgilendirmektedir. Altın da ithalata konu olan bir ürün olduğundan ve dolar üzerinden değerlendirildiğinden dolayı altın hesaplamalarında ons cinsinden fiyatı kadar Dolar/TL kuru da altın fiyatını etkilemektedir.

1 Gram altın için 1 Ons altının fiyatını 31,1034768 sayısına böldüğümüzde dolar cinsinden karşılığını buluruz. Daha sonra ise çıkan değeri o anki Dolar/TL kuru ile çarptığımızda bizlere 1 gram altının Türkiye fiyatını verecektir.

Örnek olarak:

Şu sıralar uluslararası piyasada altının onsu 1760 Dolardır. Yine piyasada Dolar/TL kuru 8,61’dir.

Hesabımıza göre:

1760 / 31,1034768 * 8,61 = 487,19 TL

1 gram altının Türkiye’deki fiyatını göstermektedir.

Türkiye’de gram altın fiyatlarını dünyada meydana gelen arz ve talep değişmeleri ile Türkiye’deki döviz kurlarındaki değişim belirlemektedir.

Bu kısa yazı ons vb. teknik ekonomik tabirler kullanarak takipçi kasan hüstadlara ve onları hüstad olarak görenlere ithaf olunur.
639 viewsEbubekir Akyıldız, edited  19:55
Aç / Yorum Yap
2021-08-05 08:46:03 Yazımızın ikinci bölümünde Ali Fuat Başgil’in siyasi hayatı ve Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi konularıyla devam edeceğiz.

Sağlıklı günler dilerim.
747 viewsaykut, 05:46
Aç / Yorum Yap
2021-08-05 08:46:03 ALİ FUAT BAŞGİL

1893 Samsun’un Çarşamba İlçesinde doğmuştur. Babası Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiş Bölükbaşıoğulları’ndan Hafız İbrahim Efendi’nin torunu Mehmet Şükrü Efendi, annesi Çarşamba’nın yerli ailelerinden Fatma Hanım’dır.

Ailesi ve çevresinde Osmanlı Devleti’nin içerisinde bulunduğu sıkıntılı durum sık sık konuşulurken Başgil’in tüm bu konuşmalar içerisinde ‘’savaşı cephede değil masada kaybettik’’ cümlesi dikkatini çekmişti.

1908 yılında II. Meşruyet’in ilanı ilçede protestoları sebep olmuştu. İlçe halkı hükümet konağının önünde toplanıp kaymakam ve diğer memurları ilçeden ‘’Sizin bize yaptıklarınıza meğer padişahımız bile razı değilmiş defolun’’ diyerek kovmuşlardı. Aslında bu protestolar bürokrasi zulmüne halkın tepkisiydi.

1908 yılı sonrası aile Başkent İstanbul’a göç etmiştir. Başgil’in eğitim hayatına İstanbul’da devam etmesi Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü hali daha iyi görmesini sağlamıştı.

Başgil okul sonra arkadaşlarının Şenlikköy’de rusların diktiği anıtı görmeye gideceğiz daveti ile arkadaşlarıyla anıtı görmeye gitmişti. Rusların diktiği anıtı görünce çok öfkelenmişti. Ailesinden ve çevresinde duyduğu ‘savaşı cephede değil masada kaybettik’’ cümlesinin artık ne anlama geldiğini çok iyi anlamıştı. Daha sonra bu anıtın bombalandığını duymak Başgil’de büyük sevinç uyandırmıştı. Bu sevinçle lise öğrenimini yarıda bırakmış ve askere yazılıp yedek subay olarak Çarşambalı 14 genç ile birlikte Kafkas cephesine gitti. Savaş bittiğinde 4 yıl sonra Çarşambalı 15 gençten 3’ü geriye dönmüştü.

İstanbul’a döndüğünde okula devam etmek ile ticarete girmek arasında kararsızdı. Bir süre ticarete karar verdi. Ticari hayatı başarılıydı da. Fakat öğretmeni Şevket Efendi’nin Başgil’i ikna etmesi üzerine eğitim hayatına devam etme kararı aldı.

1921’de Paris’te Saint-Barbe ve Buffon liselerinde lise eğitimini bitirdi. Lise öğreniminden sonra Grenoble Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladı. Hukuk Fakültesini birincilikle bitirdi. Hocalarının ısrarıyla Fransa’da eğitimine devam ederek Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk doktorası yaptı. Boğazlar meselesiyle ilgili tezi herkesin dikkatini çekmiş ve birçok yayınevini peşine düşürmüştü. Atatürk’e itaf ettiği kitabı Fransa’da yayına girdi. Daha sonra Sorbonne Üniversitesi’nde Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü ile Siyaset Bilimleri Bölümü’nü bitirdi. Ardından Lahey Devletler Hukuku Akademisi’ni bitirdi.

Hukuk alanında doktorasını yapmış ve üç fakülte mezunu olarak 1929 yılında yurda döndü. Döndüğünde kurtuluş savaşı kazanılmış ve Cumhuriyet ilan edilmişti. Yurda dönüşüyle birlikte Milli Eğitim Bakanlığı Genel Müdür Yardımcılığı’na getirildi. Bir yıl sonra yurtdışında yazmış olduğu tezi onaylanarak Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne Roma Hukuku profesör olarak atandı. 1933 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne Anayasa Hukuku hocalığına atandı. Bir taraftansa Mülkiyet Mektebi’nde hocalık ve İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi’nde müdürlük görevleri yaptı. 1939’da üniversite senatosu kararıyla ordinaryüs profesör unvanını aldı.

Lozan’da çözümlenemeyen ve Fransız idaresine bırakılan Hatay’ın bağımsızlık sürecinde 1937 yılın anayasasını hazırladı. Hatay sorununu çözmek için Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyeti’nde Türk heyetinin hukuk danışmanlığını yaptı. Türkiye adına katıldığı konferanslar da islam ülkelerinin gerçekleştirmesi gereken hukuk reformlarını anlatıyordu.

Ali Fuat Başgil’e göre Kanunların ikiye ayrılırdı.
Birincisine Hakkaniyet Yasaları demiştir ve şöyle tanımlamıştır “Kanun koyucuların icadı değildir bahsettiğim bu yasalar. Maddeleri bilinmese de mahiyetleri fertlerin insanlık vicdanında saklıdır. Bunların yüklediği mükellefiyetin ne siyasi ne coğrafi hiçbir hududu yoktur.”
İkincisine ise Siyaset Kanunları demiş ve onları da şöyle tanımlaştır “Bunlar hakkaniyet kanunları gibi cemiyetin temel direği değildir. Fertlerin vicdanında yerleri de yoktur. Ve yalnız dayandıkları polis ve zabıta kuvvetlerinin uzanabildiği yerlerde yani memleketin sınırları dahilinde geçerlidirler.”
796 viewsaykut, 05:46
Aç / Yorum Yap
2021-08-04 17:02:39 Sonuç olarak; bu örneğimizden görüldüğü üzere bir şirket kurulurken Marka ismi, Marka İmajı ve Pazarlama stratejisinin önceden belirlenerek yola çıkılmasının, şirket gelişim sürecini ne kadar önemli ölçüde etkilediği görülmektedir.

Tüm girişimci arkadaşlarım için faydalı bir yazı olmasını dilerim.

mba – İ.Ü.İşletme Yön.Yüksek Lisans, Pazarlama Stratejileri Notları,

Engin Şahin
Telegram ; @engin_sah
Twitter ; @SahinTugrali
832 viewsEngin Şahin, 14:02
Aç / Yorum Yap
2021-08-04 17:02:39 *BİR MARKA İMAJI ve PAZARLAMA STRATEJİSİ HİKAYESİ*

Bugün sizlere 1928 yılında, İzmir Kemeraltı’nda, İsmail Hakkı Ulukartal tarafından kurulan, ürün gamıyla, adıyla ve imajıyla, Türkiye ile özdeş bir Türk Markasını yansıtan Kartal Makarna’nın, içinde bulunduğu ekonomik kriz sebebiyle son anda nasılda kapatılmaktan veya borçlarına karşılık yok pahasına satılmaktan kurtulup, alanında satış rekorları kırmasını sağlayan başarılı marka imajı ve pazarlama stratejisi hikayesini sizlere anlatmak istiyorum.

Ekonomik Kriz içerisinde Alınan Tarihi Karar ;

Kartal Makarna, İsmail Hakkı Ulukartal tarafından 1928 yılında kurulmuş olup daha sonra şirketin yönetimi kardeşi olan Ali Ulukartal’a geçmiştir. 1990 yılı itibariyle ciddi ekonomik kriz yaşayan şirket, içinde bulunduğu zor durumda, fabrikayı ya kapatacaktı yada borçlarına karşılık yok pahasına satacaktı.

Ali Ulukartal, şirketin zor durumda olduğu bu dönemde, ürün gamı, marka imajı ve pazarlama stratejilerinin beklentileri karşılamadığını görmekteydi, bu nedenle marka imajı ve pazarlama stratejileri alanında profesyonel destek almayı düşündü.

İş fikirleri ustası olan Nur Demirok (İşletmeci, Ekonomist ve Pazarlama Psikolojisi Uzmanı) Ali Ulukartal’a yardım etmeye hazır olduğunu bildirerek şirketi tüm alanlarda gözlemledi.

Nur Demirok profesyonel gözlem yeteneği sayesinde elde ettiği verileri bilgiye, bilgiyi de çok iyi süzerek ve yorumlayarak fikirlere dönüştürebilmekteydi.

Kartal Makarna Kurtulma Eylem Planı ;

Kartal Makarna’nın kurtulma plânı tamamen, makarnanın İtalya ile özdeşleştirmesi üzerine kuruldu.

1. İtalya’ya gidilerek Türkiye’de bulunmayan makarna kalıpları getirilerek bir İtalyan markası lezzet ve görünümünde ürünler üretilmeye başlandı.

2. İzmirli İtalyan asıllı bir Levanten olan Hugo Reggie aslında pazarlamayla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen sadece İtalyan ismine sahip olması nedeniyle şirketin pazarlama müdürü yapıldı. Hugo Reggie “Makarna Ustası” olarak lanse edilip bizzat reklamlara çıkarıldı.

3. Hugo Reggie için fabrika bahçesine bir villa yaptırıldı. Burada amaç; çalışanların motivasyonunu sağlamak ve şirket müdürünün sürekli kendileriyle birlikte olduğunu göstermek, planlanan yeni sürece ne kadar yoğunlaşıldığını ve inanıldığını göstermekti.

4. Fabrika bahçesindeki şirket müdürünün yaşadığı villa, kimsenin rahatsız olmaması ve herkes tarafından sempatik karşılanması için dış görünüşü İtalyan pastası şeklinde inşa edildi.

5. Çalışanların bu pasta görünümlü villa yakınında piknik yapmalarına ve belli sosyal alanlarından faydalanmalarına da izin verildi.

6. Buğday, güneş ve İtalya bayrağının da içinde olduğu bir logo tasarlandı.

Son hamle ise yaratılan yeni imajla birlikte basının karşına çıkılmasıydı fakat Ali Ulukartal halen eksik birşeylerin olduğunu düşünmekteydi çünkü Kartal Makarna ismini İtalyan makarnasıyla özdeşleştiremiyordu.

Yeni Doğan Bebeğe Güzel bir İsim Konmalı ;

Ali Ulukartal ve Nur Demirok, Kartal Makarna yerine yeni marka ismimizin ne olmasını isterdiniz diye bir anket çalışması yaparak çalışanların da fikirlerini aldılar.

Sonuç olarak; Ali Ulukartal fabrika bahçesindeki pasta şeklindeki villadan esinlenerek yeni Marka isminin “PASTAVİLLA” olmasına karar verdi.

7. Kartal Makarna ismi “PASTAVİLLA” ya çevrildi. Marka olarak İtalyan lisanlıydı ama Türkiye’de üretilen “Türk Malı” imajı vurgulanmaya çalışıldı.

8. 1992 yılında, yabancı sermaye yatırımlarının neredeyse yok deneceği bir dönemde Pastavilla markasının basın karşısında sunumu yapıldı. Şirket pazarlama müdürü olan Hugo Reggie “Makarna Ustası” olarak lanse edilip bizzat televizyon reklamlarına çıkarıldı.

Başarılı Kurtulma Eylem Planı Sonrası Süreç ;

Pastavilla, dünyanın tanıdığı İtalyan markası lezzet ve görünümünde ciddi bir ilgi gördü. 1992-1995 yılları arasında makarna pazarında Premium segmentte pazar lideri konumuna yükseldi ve liderliğini sürdürdü.

Pazar payını muhafaza ederek, kâr marjının yüksek tutulması stratejisini de devam ettiren şirketin, satış rekorları kırmasının ardından, 1995 yılında şirket hisselerinin tamamı Koç Topluluğu bünyesine geçti.
872 viewsEngin Şahin, edited  14:02
Aç / Yorum Yap
2021-08-03 23:27:25
1.3K viewsYahyâ | يحيى, 20:27
Aç / Yorum Yap
2021-08-03 23:27:04 CEHALET YANGINDAN HIZLI YAYILIR

Son 1 buçuk yıldır, bir yandan depremler, bir yandan pandemi, bir yandan sel ve su baskınları, bir yandan kötü ekonomi derken şimdi karşımızda yeni bir felaket var: orman yangınları.

Spekülatif söylemler, yalan haberler, siyasi yorumlar, komplo teorileri... Kafalar çok karışık. Sicilya'dan Lazkiye'ye kadar her yerde ormanlar yanıyor. Kafalar böylesine karışıkken, bilgi eksikliğinden ve halkın galeyana gelmiş olmasından dolayı bir çok yanlış söylem ortalarda dolaşıyor. Kimisi ağaçlandırma yapmak istiyor, kimisi orman yangınlarının sebepleri hakkında spekülasyon yapıyor, kimisi komplo teorileri peşinden gidiyor. Kimisi de ağaçlandırma yapmak istemektedir ki bu ekolojik sistemin katledilmesi demektir. Doğru olan, yanan alanların korumaya alınıp, ormanın kendi kendini küllerinden onarmasını beklemektir. Çünkü Akdeniz bölgesindeki ağaçlar, dünya tarihi boyunca yangınlarla birlikte varlığını sürdürmüştür ve yangınlara karşı neslini devam ettirebilecek şekilde adapte olmuştur. Doğadan elimizi çekmemiz ve doğaya uzanacak ellerden doğayı korumamız, doğanın kendini onarması için yeterli olacaktır.

Öyle veya böyle, sebebi her ne olursa olsun, ormanlar yanıyor. Fakat cehalet yangınlardan da hızlı yayılıyor. "Aşılarla bizi çipliyorlar, Biontech'te mıknatıs var, bize 5G enjekte ediyorlar, dünya da küre değil, düz, evet aynen, böyle dümdüz" diyen güruh yine sahnede. Birtakım aklı başında insanlar yangını konuşmayı bırakıp komplo teorilerine doğru cevaplar vermeye mesai harcıyorlar.

Bugün gördüğüm bir fotoğrafı sizinle paylaşmak ve işin doğrusunu söylemek istiyorum. Bilin ki bu ve buna benzer komplo teorilerinin tamamı fiyaskodur. Doğru bilgi karşısında hemen yıkılıp gidecek kadar çürük ve dayanaksızdır.

Fotoğrafta ormanın ortasında bir çizgi şeklinde, sanki sınır çizilmiş gibi yanan bir ateş görüyorsunuz. Ne kadar düzgün yanıyor değil mi? Kesin uzaydan lazerle yakılmıştır bu yangın(!) Yok yok, bunu kesin oralara birtakım yapılar dikmek için, böyle cetvelle çizip yakmışlardır(!)

Öyle değil mi?
Değil. İşi başından anlatayım.

Karşı Yangın Metodu:
Bu ateş bilerek yakılmış bir ateştir ve yangını durdurmak maksadıyla yakılmıştır. İyi ama nasıl? Ateşi ateşle nasıl durdurabiliriz?

Yangının, daha doğrusu ateşin oluşabilmesi ve devam edenilmesi için üç etken var. Yakıt, oksijen ve enerji. Buna yanma üçgeni denir. Bu üçgenden bir etkeni çıkardığımızda ateşin devam etmesini engellemiş oluruz. Eğer ateşin ilerlediği taraftaki ağaç ve çalılardan oluşan yakıtları hat şeklinde kontrollü bir şekilde yakar ve söndürürsek orada yakıt artık tükentiği için yangının o çizilen ateş hattının diğer tarafına sıçrama ihtimali çok daha düşük olacaktır. Diğer yangın söndürme yöntemlerine göre daha tehlikeli olsa da etkili yöntemlerden biridir.

Yani evet, bilerek yakılan bir ateştir fakat maksat orman yargınlarına sebep olmak değil, yangını söndürmektir.

Sadece bu konuda değil, her konuda işin doğrusunu öğrenmek için sadece o konuda ehil kişileri dinleyiniz. Komplo teorilerinin çığırtkanlarına kulak asmayınız.

Unutmayın, cehalet yangınlardan daha hızlı yayılır.

| Yahyâ
t.me/nugayr
twitter.com/YalnizMuvahhidd
1.4K viewsYahyâ | يحيى, 20:27
Aç / Yorum Yap
2021-08-02 14:28:55 Bruksizm adı verilen kronik diş gıcırdatma/sıkma, popülasyonun %30'unu etkiler.
Pek çok insan dişlerini gıcırdattığının farkında değildir ancak bu durum ile bağlantılı kronik migren, TMJ (Çene eklemi) sorunları, boyun ve sırt ağrısından muzdariptir.
Dişleri gıcırdayan hastalar sıklıkla benzer semptomlar sergilerler.
Bunlar şunları içerir:
• Kötü uyku
• Sindirim sorunları
• Yorgunluk
• Baş ağrısı ve migren
• Soğuk eller ve ayaklar
• Depresyon veya kaygı

Geceleri diş gıcırdatma bir hava yolu sorunu ve teşhis edilmemiş bir uyku bozukluğu ile ilişkilidir.
Çenede gerginlik, beynin hava yolundaki hacmi açmak için dili hava yolundan çekmesiyle oluşturulur.
Sendroma Üst Hava Yolu Direnci Sendromu denir.
Çoğu insana yardımcı olan bir çare, dil duruşunuzu güçlendirmektir.
Diş gıcırdatma kraniyal( kafa) sinirlerin çene ile iletişimini bozar. Trigeminal sinir tarafından aktive edilen çiğneme kasları etkilenir.
Bununla birlikte, postüral dil kaslarınız aktive edilirse, Dil siniri aktive olur.
Doğru dil duruşu, gün boyunca dişlerinizi sıkmanızı engeller, bu da Trigeminal siniriniz ile beyniniz arasındaki iletişimi engeller.
İşte diş gıcırdatmayı rahatlatmaya ve dilinizi güçlendirmeye yardımcı olacak bir egzersiz. Aynı zamanda harika bir dil siniri(hipoglossal) aktivatörü olup, parasempatik sistemin aktive (vagus siniri) olmasında yardımcıdır.

1) Ağzınız kapalıyken dilinizi damağınızın çatısına doğru bastırın
2) Dişleriniz biraz açık ve çene gevşemiş olmalıdır (bu dinlenme pozisyonudur)
3) Dili ağzın çatısına temas ettirirken yutun
4) Dili ağzınızın üstünden çıkarmadan tekrar yutunuz
5) 10x tekrarlayın (veya yapabildiğiniz kadar )

Boynunuzda derin bir gerginlik hissetmelisiniz. Bu, uyurken boynunuzu aktif olarak açık tutması gereken derin postural dil kaslarıdır.

Sağlıklı günler dilerim.
1.2K viewsSemih Küçükceylan, 11:28
Aç / Yorum Yap
2021-07-31 12:27:54 YANIYORUZ

Yangın yerine dönmüş bir ülkede yaşıyoruz. Yangın her yeri sarmış memlekette. Bu söndürülemez boyutlara gelmeye başladı. Ekonomik mi? Jeopolitik mi? Mülteci sorunu mu? Yoksa orman yangınları mı?

Hangisinden başlayacağımı bilemedim. Maddi ve manevi tüm duyguların karıştığı bir zamanlardan geçiyoruz. Memlekette kavram karmaşası var. Bir kutuplaşma var ve kutuplaşma giderek büyüyor. Kutuplardaki buzulların birbirinden kopması gibi bizde kopuyoruz.

Yangın var diyoruz evet var. Ekonomik bir yangın var. Halkın alım gücü düşmüş, insanların yüzü gülmüyor ve mutsuz. Eskisi gibi alım yapamıyoruz paramız güç kaybetmiş. Çocuklarımıza okuyun bizim gibi olmayın diyoruz. Ama memleket üniversite mezunu işsiz dolu. Çalışanlarda zincir marketlerde kasiyer olmuş. Okuma oğlum okuma. Bak okuyanlar kasiyer oluyor. Sen meslek sahibi ol. Baban gibi ol adam ol.

Yangın var diyoruz evet var. Memleket olmuş mülteci kampı. O kadar zengin bir ülkeyiz ki biz herkese bakarız, diyor büyüklerimiz. Yok kardeşim yok. Biz herkese bakamayız. Evet her insan istediği ülkede yaşamalıdır elbette. Özgür olmalıdır. Dilediği gibi dolaşmalıdır. Ama şu an bu ülke Türkiye olabilecek durumda değildir. Yanıyoruz arkadaş yanıyoruz…

Yangın var diyoruz evet var. Ülke cayır cayır yanıyor. Ormanlar yanıyor, sokaklar yanıyor, evler yanıyor, insanlar yanıyor. Memleket yanıyor. Tüm ormanlar eş zamanlı yanıyor. Ama siyasiler gene rant uğruna birbirine giriyor. Kimisi uçak yok diyor, kimisi nikaha gidiyor. Bir evlat da itfaiyeye su taşırken zehirlenip ölüyor. Bu memleket adam olmaz kardeşim. Fikir yok, vicdan yok, hürriyet yok !

Biz bu kafayla çok yanarız kardeşim çok....

@Bolondo 31.07.2021
1.2K viewsBolondo.cc, edited  09:27
Aç / Yorum Yap