2021-04-13 22:42:10
Mahşer Gününe Hazır Mıyız?
Kalk dediler, kalktım. Herkesi takip etmem istendi. Ben de mahşeri kalabalık dedikleri alana doğru akın akın giden insanları takip ettim. Kalabalığın başı sonu yoktu. Öyle bir kalabalıktı ki, ucu bucağı görünmüyordu. Arı vızıltısını andıran sesler ortamın sessizliğini bozuyordu. Bilmiyorum ne kadar saat bekledim. Korku, herkesin tüm bedenini sarmıştı. Herkes korku içindeydi. Yürümeye devam ettim. Gittiğim her yerde manzara hep aynıydı. Herkeste bir panik vardı. Kimse kimseyle konuşmuyordu. Herkes birbirinden yüzünü çeviriyordu. Yoluma devam ettim.
Az sonra bir grup kalabalık ile karşılaştım. Yüzleri dağılmıştı. Öyle bir sille yemişe benziyorlardı ki, çeneleri yüzlerinden ayrı duruyordu. Yüzleri korkunç idi. Yanlarına yaklaşmaya korktum. Uzaktan onları seyrediyordum. Sonra oradaki birine sorma cesareti buldum kendimde. Bunlar kim? Ne yaptılar da böyle olmuşlar? Dedi ki: Bunlar faiz yiyenlerdir. Allah Teâlâ bunları uyarmıştı. İnsanlardan faiz almayın demişti. Şeytanın sillesini yiyenler gibi kıyamet gününde haşr olunursunuz demişti. Ama bunlar dinlemediler. Milletin zor gününde faizli işler yaptılar. Milletin emeğini sömürdüler. Onlar sömürdükçe halk daha çok dünyaya sarıldı. Onlar yüzünden onlarcası dünyaya meyletti. Bu yüzden sille yemiş gibi mahşerde bekleyecekler. Aman Allah'ım, dedim! Ya Rab, koru, dedim ve oradan uzaklaştım.
İleride daha büyük bir kalabalık gördüm. Hepsi çığlık çığlığa idi. Bağıranlar, kendini yerden yere vuranlar, imdat dileyenler, ne olursun diye yalvarıp yakaranlar, feryat figan ağlayanlar vardı... Onları görünce bir hal oldum. Uzaklaşıp gitmek istedim. Bir iki adım gittim. Sonra arkama bir daha baktım. Onların yaşadığı korku beni, benden aldı. Bunlar kimdi? Bunlar neden böyleydiler. Dediler ki, bunlar da dünyaya yeniden dönmek isteyenlerdir. Bir şans daha isteyenler, dünyaya dönüp hallerini düzeltmek isteyenlerdir... Oradan da uzaklaştım.
Sonra bir yere daha geldim. Bir yangın yeri gibiydi. Bir kargaşa, bir kavga, bir huzursuzluk vardı. Kaçanlar vardı, kovalayanlar vardı. Bunları uzaktan seyrettim. Sonra biri omzuma dokundu. Bunlar kimdir biliyor musun diye sordu? Bilmiyorum dedim. Bunların hepsi akrabadır. Şu kaçan adamın arkasından kovalayan, eşidir dedi. Şu çocuklar da babalarını kovalıyor. Şu ağlayan çocuklar annelerini yakalamaya çalışıyor. Şu kardeşler birbirlerini yakalamanın derdindeler. Bunlar dünyada iken birbirlerine karşı haksızlık etmişler. Adam, kadına haksızlık etmiş. Kadın, annesine haksızlık etmiş. Kardeş, kardeşin malından çalmış... Şimdi burada herkes kimden ne koparabilirse onu almaya çalışıyor! Ama nafile...
Mahşer meydanının sonu yoktu. İlerledikçe yeni şeyler gördüm. Az ileride bazı adamlar vardı. Meleklerle bir şeyler konuşuyorlardı. Melekler onlara hayır, diye cevap veriyordu. Merak ettim de yanlarına kadar geldim. Şöyle diyorlardı: Bakın, ben dünyada çok zengin biriydim. Binlerce, on binlerce insan çalıştırdım. Malım çok. Dünyada çok mal bıraktım. İsterseniz bunların hepsini size bağışlayayım. Yeter ki, beni affedin! Beni bırakırsanız size tüm servetimi veririm. Hatta keşke daha fazlası olsaydı da onu da verseydim... Melekler ise burada malın hiçbir faydasının olmadığını söylüyordu. Onlardan her biri aynı teklifi sırayla yapıyordu...
Az ileride bir grup insan daha gördüm. Bunlar da şöyle diyordu: Ne olursunuz beni ateşe atmayın! İsterseniz çocuklarımı atın ama beni atmayın! İsterseniz eşimi alın, isterseniz kardeşlerimi, isterseniz aşiretimi, isterseniz mensup olduğum milletin tamamını ateşe atın! Ya da tüm insanları yakmanız gerekiyorsa onları yakın da ne olursunuz beni yakmayın! Evet, sırf kendisini kurtarmak için herkesi ateşe atmaya hazır insanlar gördüm burada.
Sonra arkama baktım. Bir ses yankılanıyordu mahşer alanında. Keşke falanlarla dostluk kurmasaydım, keşke falanı sırdaş ve yoldaş edinmeseydim, keşke peygamberin yolundan gitseydim, keşke bu hayatım için bir hazırlık yapsaydım, keşke toprak olsaydım! Adamın feryadı, herkesin dikkatini çekmişti ama kimsenin de umurunda değildi.
6.0K views19:42