Get Mystery Box with random crypto!

Menheci Selefi Salihin

Telgraf kanalının logosu heze4 — Menheci Selefi Salihin M
Telgraf kanalının logosu heze4 — Menheci Selefi Salihin
Kanal adresi: @heze4
Kategoriler: Kategorize edilmemiş
Dilim: Türk
aboneler: 194
Kanaldan açıklama

İlmin aydınlığı cehaletin karanlığını boğar

Ratings & Reviews

2.50

2 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

0

4 stars

0

3 stars

1

2 stars

1

1 stars

0


En son Mesajlar

2022-05-07 16:32:43 ” (Bakara–255)

3 - Üçüncü Kaide: Allah’ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çeşitli ilahlara tapan insanlara gönderildi. Onlardan bazıları nebilere, bazıları salih kimselere, bazıları ağaçlara, bazıları taşlara, bazıları güneşe, bazıları aya tapmaktaydı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise aralarında hiçbir fark görmeden hepsine savaş açtı. Yüce Allah şöyle buyuruyor:لِلَّهِ
“Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın!” (Enfal–39)

a - Güneşe ve aya ibadet edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyurmuştur..

"Gece ile gündüz güneş ile ay O'nun ayetlerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer yalnız Allah'a ibadet etmek istiyorsanız, bunları yaratana secde edin." (Fussilet: 41/37)

b - Meleklere ibadet edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Allah size melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi emretmez.” (Ali-İmran–80)

c - Rasullere ibadet edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Allah: "Ey Meryemoğlu İsa! İnsanlara, Allah'ı bırakıp beni ve annemi iki ilah edinin, diye sen mi söyledin?" dediğinde: "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer öyle söylemişsem, Sen onu bilirsin. Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ama ben Senin nefsinde olanı bilmem. Gerçekten, gaybleri bilen Sensin Sen. (Maide: 5/116)

d - Salih kimselere tapanlar hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"O yalvardıkları da Rabblerine yaklaşmak için vesile ararlar; O'nun rahmetini umar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, cidden korkunçtur. " (İsra: 17/56-57)

e - Taş ve ağaçlara ibadet edenler hakkında Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Gördünüz mü o Lat ve Uzza'yi ve üçüncü put olan Menat'ı? " (Necm: 53/19-20)


Ebu Vakıd El-Leysi şöyle diyor:

"Rasulullah (s.a.s) ile Huneyn'e çıktık. Biz henüz küfürden yeni dönmüştük. Müşriklerin, silahlarını astıkları bir ağaçları vardı. Buna "Zatı Envat" denilirdi. İşte biz de bu ağacın olduğu yere geldik. Burada Rasulullah (s.a.s)'e: "Bize müşriklerin bu zatı Envatları gibi bir Zatu envat tayin et " dedik. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Allahu Ekber! Varlığım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, şu sözünü ettiğiniz şey tıpkı, Ehli kitabın (yani İsrailoğullarının) Musa (as)'a: "Ey Musa! Onların ilahları gibi, bize bir ilah yap!" (Araf: 7/138-140) demelerine benziyor. Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki, siz sizden öncekilerin yolunu olduğu gibi takip edeceksiniz."

4 - Dördüncü Kaide: Şüphesiz günümüzdeki müşriklerin şirki önceki müşriklerin şirkinden daha şiddetlidir. Çünkü önceki müşrikler refahta Allah’a şirk koşmaya başlarlardı, sıkıntı anında şirkten sakınır sadece Allah’a yönelirlerdi. Günümüzün müşrikleri ise rahatlık olsun, sıkıntı olsun her hallerinde Allah’a ortak koşmaktadır.

Yüce Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Onlar gemiye binip tehlikelerle yüz yüze geldiklerinde Dini yalnız Allah’a has kılarak o’na yalvarırlar. Fakat Allah kendilerini Sağ salim karaya çıkarıp kurtarınca da hemen Allah’a şirk (ortak) koşmaya başlarlar.” (Ankebut–65)

"Allah’dan başka kendisine kıyamete kadar cevap veremeyecek olan ve kendilerine yapılan duadan habersiz olan kimselere dua eden kişiden daha sapık kim olabilir?" (Ahkaf: 5)

Allah en doğrusunu bilendir. Rasulullah’a, ailesine ve ashabına salat u selam olsun.
85 views13:32
Aç / Yorum Yap
2022-05-07 16:32:43 Şeyhulislam Muhammed bin Abdilvehhab (rh.a) diyor ki: Büyük arşın Kerim Rabbi olan Allah’tan isteğim şudur ki; dünya ve ahirette seni korusun. Nerde olursan ol, o seni mübarek kılsın. Seni verildiğinde şükreden, musibet anında sabreden günah işlediği zaman da tevbe, istiğfar eden kullarından eylesin. İşte bu üç şey dünya ve ahiret saadetinin adresidir. Allah seni itaatine muvaffak kılsın, bil ki; Muhakkak ki İbrahim (a.s)'in milleti olan hanifiyye (haniflik), dini bir olan Allah’a halis kılıp yalnızca ona ibadet etmektir. [Allah bütün insanlara bunu emretmiş ve onları bunun için yaratmıştır.] Allah (c.c) Şöyle buyuruyor:

“Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk (ibadet) etsinler diye yarattım.” (Zariyat–56)

Allah, seni kendisine ibadet için yarattığını öğrendiysen bil ki; Bir ibadetin, ibadet adını alabilmesi için, mutlaka Tevhidle birlikte olması gerekir. Nasıl ki taharetsiz (abdestsiz) kılınan bir namaz namaz olarak isimlendirilemezse tevhidsiz ibadet de ibadet olarak isimlendirilemez. Abdesti bozulan kimsenin tahareti geçerli olmayacağı gibi içine şirk karışan bir ibadet de geçerli olmaz. Allahu teala'nın şu kavlinde olduğu gibi;

"Müşriklerin, kendi küfürlerine kendileri şahid iken, Allah’ın mescidlerini imar etme hakları yoktur. İşte bunlar yaptıkları boşa gitmiş olanlardır ve bunlar ateşte ebedi kalacaklardır" (Tevbe: 17)

Şirkin ibadete karıştığı zaman bozduğunu ve ameli boşa çıkarttığını ve sahibini ebedi cehenneme düşürdüğünü öğrendiysen, sana düşen en önemli vazifenin bunu öğrenmek olduğunu bilmiş oldun. Allah’tan isteğim, seni bu tuzaktan yani şirke bulaşmaktan korumasıdır. Bu hususta Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Allah kendisine şirk koşulmayı asla affetmez, bunun dışındaki günahları ise dilediği kimseler için bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.” (Nisa,48)

Bunu sağlayabilmek için de, Allah’ın (c.c) kitabında zikretmiş olduğu şu dört kaideyi bilmek gerekir:

1 - Birinci Kaide: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in savaştığı kâfirler, Allah’ın yaratan, rızıklandıran, yeryüzünde olup biten işleri çeviren olduğunu kabul etmişlerdi, fakat bu ikrarları müslüman olmalarına yetmedi. Buna dair delil Allah’ın şu ayetidir:

“(Ey Muhammed!) De ki; Gökten ve yerden sizi rızıklandırıp duran kimdir? Yahut Kulak ve gözlerinize asıl sahip olan kimdir? Ölüden diriyi, diriden de ölüyü kim çıkarıyor? Bütün işleri bir düzen içinde kim idare ediyor? Onlar Allah'tır diyeceklerdir. De ki: o halde niçin sakınmıyorsunuz?” (Yunus–31)

2 – İkinci Kaide: Müşrikler şöyle diyordu: “ Biz ancak Allah’a yakınlaşmak ve şefaati elde etmek için onlara dua ediyor ve yöneliyoruz. Kurbet (yani Allah’a yakınlaşmak için putlarına ibadet etmeleri) hakkında Yüce Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Ondan başkasını veli edinenler, biz onlara ancak bizi Allah’a daha çok yaklaştırmaları için ibadet ediyoruz derler, Allah onların İhtilaf ettikleri hususlarda elbette hüküm verecektir. Elbette Allah yalancı ve kâfir olan kimseye hidayet etmez.” (Zümer–3)

(Müşriklerin) Şefaat (anlayışları) hakkında ise Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir diyorlar.” (Yunus–18)

Şefaat (Aracılık, yardım) menfi (reddedilen) ve de müsbet (kabul edilen) şefaat olmak üzere iki Kısımdır:

1- Menfi şefaat: (Reddedilen şefaat anlayışı) Allah’ın dışında kimsenin güç yetiremeyeceği hususlarda Allah’tan başkasından istenen şefaat. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Kendisinden artık alış veriş dostluk ve kayırma bulunmayan gün (kıyamet) gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Kafirler zalimlerin ta kendisidir.” (Bakara–254)

2- Müspet şefaat: (Kabul edilen şefaat anlayışı) [Sadece Allah'ın kadir olduğu hususlarda] Allah’tan istenilen şefaattir. Allah, amelinden ve sözünden razı olduğu kimselere izninden sonra şefaat hakkı verir ve de bu şefaatçiye yapılmış bir ikramdır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“O’nun izni olmadan O’nun yanında kim şefaat edebilir.
81 views13:32
Aç / Yorum Yap
2022-05-04 13:44:36
hangisi cehennemin ilk yakacağı kişidir?
Anonymous Quiz
5%
riya için okuyan kari
14%
riya için şehit olan
5%
riya için sadaka veren
75%
hepsi
56 voters67 views10:44
Aç / Yorum Yap
2022-04-23 05:00:40 "Müşriklerin, kendilerinin kafirliğine bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah'ın mescidlerini imar etme yetkileri yoktur..." (et-Tevbe 9/17)
Durum sünnette de aynen bu şekildedir. İbni Teymiyye diyor ki:
"Tevhid ve Sünnet ehli, rasullerin haber verdikleri şeyleri tasdik edip emrettikleri şeylere itaat eder, dediklerini anlayıp kavrayarak gerekleriyle amel ederler. Aşırıların tahrif ve yanlışlarını reddederek, cahillerin tevillerine karşı çıkarlar. Rasullere muhalefet edenlerle, sırf Allah (celle celaluhu)'ya yaklaşmak ve O'nun rızasını kazanmak için, cihad ederek, mükafaatlarını onlardan değil, yalnızca yüce Allah (celle celaluhu)'dan beklerler. Cahiller ve aşırı giden taşkınlarsa, nelerin emredilip nelerin yasaklandığını ayırdedemediklerinden, nelerin doğru, nelerin de yanlış olduğunu fark edemez, rasullerin amacını kavrayamaz, rasullere itaat yollarını da araştırmazlar. Aksine, getirilen şeyler hakkında cahil ve kendilerine verilenler konusunda bilgisizdirler. Sadece kendi amaçlarını yüceltip durmaktadırlar."
Derim ki: Şeyhu'l-İslam’ın anlattıkları Muhammed bin Abdu'l-Vehhab’ın daha önce bahsettiği son iki taifenin haline benzemektedir. Şeyhu'l-İslam ibni Teymiye’nin söylediği meselenin benzeri daha önce geçmiştir. O da şudur: İlk başta muayyen tekfir yapılmaz. Bunun sebebi de merhumun daha önce zikrettiği gibi huccet ikamesinden önce tekfir hususunda duraklamak, tevakkuf etmenin gerekmesinden kaynaklanır.

Muhammed bin Abdu'l-Vehhab diyor ki:
"Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) asla ölü olan salih kimselerden, rasullerden ya da başkalarından ister istigase lafzıyla ister başka lafızla olsun yardım istemeye izin vermemiş, ölü ya da diri hiç kimse için secde edilmesini emretmemiş, bilakis bütün bunları ve benzerlerini yasaklamıştır. Bütün bunlar Allah ve rasulunun haram kıldığı şirk nevinden şeylerdir. Müteahhirin yani sonradan gelen nesillerin arasında cehaletin galebe çalması ve risaletin eserleri hakkındaki bilgi eksikliğinden dolayı Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) onların yaptığı şeyin aksini getirdiğini onlara kanıtlamadıkça onların gözleri önüne gerçekleri açık ve net bir şekilde sermedikçe, bu kimselerin tekfiri doğru olmaz."
Derim ki: Merhum burada beyan ve ısrardan sonra olan hariç, özel ve muayyen olarak onlara mutlak manada küfür isnad etmemek gerektiğini izah etmiştir. Zira ibadette şirk koşmayı nehyetmesinden sonra ulemadan bir kısmı onu tekfir etmiş ve böylece kendisi tek başına bir ümmet haline dönüşmüştür. Halbuki dediği şekilde onlara davranması mümkün olmaz. Muhammed bin Abdu'l-Vehhab, davetinin başlangıcında birtakım kimselerin Zeyd bin Hattab'tan yardım istediklerini duyduğunda:
"Allah Zeyd'den daha hayırlıdır." dedi. Böylece direk olarak karşılarına dikilmedi. Yumuşak sözlerle onları şirkten uzaklaştırmak için çabaladı. Çünkü burada önemli olan maslahattır, yoksa nefret değildir. Allahu a’lem.
193 views02:00
Aç / Yorum Yap
2022-04-23 05:00:39 İşte bu kimse, İslam'dan bir şey taşımadığından İslam ona mal ve can güvenliği tanımaz. Nitekim, önceki hadis buna delil oluşturur.
Muhammed bin Abdu'l-Vehhab şöyle diyor:
"Kimileri de şirki bilmedikleri için şirki reddetmiyorlar."
Derim ki: Böyle bir kimse de muvahhid olamaz. Muvahhid olabilmesi için şirki terketmesi ve ondan uzak durması gerektiği gibi, şirk fiilini işleyenlerden de uzak durması ve bunları tekfir etmesi gerekir. Şirki tanımayan kişi “lailahe illallah”ın gösterdiği şeyi elde edemez.
Kim, bu kelimenin içerdiği manaya göre hareket etmezse, iman etmiş sayılmaz. Bu durumda İslam üzere değildir ve İslam'dan birşey bilmiyor demektir.

Çünkü kim; bu kelimenin kapsadığı manayı; ilme ve yakine dayandırarak doğrulamak suretiyle, ihlas ve sevgiyi de ön planda tutarak kabul etmez ve buna boyun eğmezse, o, bu kelimenin gereklerini yerine getirmemiş demektir.
İşte bu kimseler, bu dinden hiçbir şey üzere değildirler. Bunlar "La ilahe illallah" demiş olsalar da, bu kelimenin nelere delalet ettiğini ve neleri kapsadığını bilmemektedirler.
Muhammed bin Abdu'l-Vehhab diyor ki:
"Kimileri de tevhidi bilmiyorlar fakat onu inkar da etmiyorlar."
Bu da tıpkı bir önceki paragrafta geçen ifadeye benzemektedir. Bu kişiler her şeyden önce bütün rasullerin anlatmak için gönderildiği dinleri konusunda ne yapmaları gerektiği hususunda bir bilgiye sahip değildir. Bu şekilde olan kimselerin durumu yüce Allah'ın, haklarında:
"...Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidirler, belki de yolca daha sapıktırlar." (el-Furkan 25/44) buyurduğu kimseler gibidir.
Muhammed bin Abdu'l-Vehhab diyor ki:
"Kimileri de -ki bunlar en tehlikelileridir- tevhidle amel eder, tevhidin kıymetini bilmez, tevhidi terkedenlere buğzetmez ve onları tekfir de etmez."
Muhammed bin Abdu'l-Vehhab'ın, "Bunlar en tehlikelileridir" ifadesini kullanmasının sebebi şudur:
Çünkü bunlar amel ettikleri şeyin kıymetini bilmiyor, tevhidin ağır şartların da gereğince yerine getirmiyorlar. Halbuki tevhidi doğrulayacak ve sahih hale getirecek olan, bu şartlardır ve bunlar kesinlikle gereklidir.
Daha önce de öğrendiğin gibi tevhid; onlara hüccet ikame ederek, müşriklerin kafir olduklarını bildirerek, onlara düşmanlık göstermeyi, şirkten uzak durmayı, şirki reddetmeyi gerekli kılar.
İşte bu kimseler, ancak kendi kendilerini aldatıyorlar. Çünkü bunlar, "ihlas kelimesi" de dediğimiz, "La ilahe illallah" kelimesinin, nefy ve isbat –yani red ve kabul- konusunda delalet ettiği hususların hiçbirini yerine getirmiyorlar.
Muhammed bin Abdu'l-Vehhab diyor ki:
"Kimileri de, kendince şirki terkediyor ve doğru bulmuyor; fakat şirkin mahiyetini tam olarak takdir edemiyor da."
İşte böyleleri bir öncekilere oldukça yakındırlar; ancak şirkin ne demek olduğunu henüz takdir edememektedirler. Eğer şirkin ne demek olduğunu takdir edebilselerdi, o zaman muhkem ayetlerin delalet ettiği şeyleri yerine getirirlerdi. Tıpkı İbrahim (aleyh's-selam)'ın şu ifadelerindeki gibi:

"... Doğrusu ben, beni yaratan hariç, sizin taptıklarınızdan uzağım." (ez-Zuhruf 43/26)
"... Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tekfir ettik. Yalnızca Allah'a inanmanıza kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir..." (el-Mümtahine 60/4)
Şirki bilen ve terkeden bir kimsenin mutlaka; müşrik olan abidden ve ibadet ettiği tağuttan uzak durması, inananlarla dost olup, şirke ve müşriklere buğzetmesi, onlara karşı kin ve öfke beslemesi, onları düşman olarak kabul etmesi gerekir.
İşte bu iki çeşit insan tipi, günümüzdeki İslam iddiasında bulunan kimselerin çoğunluğunu oluşturur. Bunlar, kendilerini kamil anlamda muvahhid yapacak olan tevhidin gereklerini, sırf bilgisizliklerinden dolayı yerine getirmemekte, ihlas kelimesinin neleri gerektirdiğini ve neleri yasakladığını bilmemektedirler. Doğrusu dini, gerçek manasıyla bilmeyen aldanmışların sayısı ne kadar da çoktur.
Açıkça anlaşıldığı gibi yüce Allah, şirk ehlini kafir olarak kabul etmekte ve muhkem ayetlerinde onları bununla –yani küfürle- vasıflamaktadır. Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor:
142 views02:00
Aç / Yorum Yap
2022-04-23 05:00:39 Ayrıca; bunları içten sevmesi, inanıp kabul etmesi, bunları taşımayanlara düşmanlık gösterip, taşıyanlara karşı da dostça davranması gerekir.
Şeyh Muhammed bin Abdu'l-Vehhab'ın anlattıklarının bütününden çıkan netice budur. Muhammed bin Abdu'l-Vehhab şöyle diyor:
"Buna (Tevhid akidesine) aykırı hareket edenler çeşit çeşittir."
Bunlardan muhalefet bakımından en şiddetli olanları bütün hususlarda tevhide aykırı davranıp şirki kabul eden ona inanıp din edinen kimselerdir. Ki bunlar tevhidi inkar eder ve onun batıl olduğuna -haşa- itikad ederler. İnsanların çoğunun hali budur. Bunun sebebi ise kitap ve sünnetin delalet ettiği hususlarda ve tevhid ilminde, şirkten ve eş koşmadan buna zıt olan şeyleri bilme hususundaki cehalettir. Ayrıca hevaya ve atalar dinine tabi olmak da bunda etkili olmuştur. Geçmişte rasullere düşmanlık gösterenlerin durumu da buna benzer. Onlar tevhid ehline türlü türlü yalan, iftira, batıl ve günahlar isnad etmişlerdir. Bunu yaparken getirdikleri tek gerekçe şu olmuştu:
"Biz atalarımızı da böyle yaparken gördüğümüzden dolayı bunları işliyoruz." (eş-Şuara 26/74)
İşte bu zihniyete sahip olan insanlar ve onlardan sonra gelenler ihlas kelimesi -yani "La ilahe illallah"- ile çelişip ifade ettiği mananın aksine hareket ettiler. Bunun din hususunda ihtiva ettiği manaya da (aykırı hareket ettiler)
Oysa ki yüce Allah, bu kapsamın dışında bir din istememekte ve İslam dininden başka bir din kabul etmemektedir. Zira yüce Allah, tüm nebi ve rasullerini bununla göndermiş ve hepsinin daveti İslam üzerinde ittifak etmiştir. Yüce Allah, bu gerçeği rasulleriyle gönderdiği kitabında insanlara açıkça bildirmiştir.
Muhammed bin Abdu'l-Vehhab sözlerine şöyle devam ediyor: "Bir takım kimseler de yalnızca Allah(celle celaluhu)'ya ibadet ettikleri halde, şirki reddetmiyor ve şirk ehline düşmanlık beslemiyorlar."
Ben de derim ki: Şurası bilinen bir gerçektir ki, şirki inkar etmeyen bir kimse tevhidi bilmiyor ve yaşamıyor demektir. Çünkü tevhid; ayette de zikredildiği gibi ancak, şirki ve tağutu inkar etmekle gerçekleşir.
Muhammed bin Abdu'l-Vehhab şöyle diyor:
"Kimisi de, müşriklere düşmanlık gösteriyor; fakat onları tekfir etmiyor."
İşte bu da yine "La ilahe illallah" kelimesinin manasını kavrayamamaktan ileri gelmektedir. Halbuki bu kelime şirki reddetmeyi gerektirdiği gibi, aynı zamanda bunu işleyen kimseleri de tekfir etmeyi gerektirir. Beyandan -hüccet ikamesinden- sonra bunun mutlaka yapılması gerektiği icma ile sabittir.[1] Ayrıca "İhlas" ve "Kafirun" Sureleri'nde de bu gerçek dile getirilmiştir.

Muhammed bin Abdu'l-Vehhab, "el-Mümtahine 60/4" ayetinde geçen "Sizi tekfir ettik" sözüyle ilgili olarak şöyle diyor:
"Kim Kur'an'ın kafir kabul ettiğini kafir olarak kabul etmezse, rasullerin tevhid ve gerektirdiği hususlar hakkında getirdiklerine muhalefet etmiş olur."
Muhammed bin Abdu'l-Vehhab yine şöyle diyor:
"Kimileri de var ki, tevhidi ne seviyor ne de ona buğzediyor." Buna cevabımız ise şudur:
Tevhidi sevmeyen kimse muvahhid olamaz. Çünkü tevhid, yüce Allah'ın kulları için razı olduğu dinidir.
Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor:
"...Ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim..." (el-Ma'ide 5/3)
Şayet kişi, Allah (celle celaluhu)'nun razı olduğu şeye rıza gösterseydi ve bunun gerekleriyle amel etseydi, kesinlikle tevhidi severdi. Zira sevgi olmadan İslam'dan söz edilemez. İslam, ancak tevhidi sevmekle mümkün olur.
Şeyhü'l-İslam İbni Teymiyye de şöyle diyor:
"İhlas, Allah sevgisinden geçer ve O'nun rızasını istemeye bağlıdır. Kim Allah'ı severse, Allah'ın dinini de sever. Eğer Allah'ı sevmiyorsa, dinini de sevmiyor demektir (veya dinini sevmiyorsa Allah'ı sevmiyor demektir)." Muhabbet ise ihlas kelimesinin gereklerini, yani tevhidin şartlarını yerine getirmeyi gerektirir.
Muhammed bin Abdu'l-Vehhab diyor ki:
"Kimileri de var ki, şirki sevmiyor; fakat şirke buğzetmiyor da."
Ben de derim ki: Eğer bir kimsenin durumu böyle ise bu, kişinin kelime-i tevhidin nefyettiği hususları henüz nefyetmediğini ve şirki terketmediğini gösterir. Allah'tan başkasına kulluğu reddetmesi ve bundan beri olması gerekirken bunu yapmamıştır.
98 views02:00
Aç / Yorum Yap
2022-04-23 05:00:39 Nerede şirk varsa, orada tevhid yoktur. Allah (celle celaluhu) şirk koşanlar hakkında şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşarlar. (Ey Muhammed!) De ki: "Küfrünle biraz eğlen; çünkü sen, muhakkak Cehennem ehlindensin!" (ez-Zümer 39/8)
Yüce Allah, bu ayette de olduğu gibi, ibadette kendisine şirk koşanların kafir olduklarını bildirmektedir.
Kur'an-ı Kerim'de bu manadaki ayetler çoktur.
Bir kimsenin muvahhid olabilmesi için kesinlikle şirki terkedip ondan uzak durması ve şirk koşanları da tekfir etmesi gerekir.
Muhammed bin Abdu'l-Vehhab şöyle diyor:


İkincisi:
"Allah'a ibadet hususunda şirkten sakındırmak, şirk içinde olanlara düşmanlık besleyip bunları tekfir etmek ve bu hususta gerçekten sert davranmak gerekir. (Çünkü gerçek anlamda tevhid ancak bu şekilde gerçekleştirilebilir. Bu, bizzat rasullerin dinidir ve bütün rasuller, kavimlerini şirk konusunda uyarıp onlardan şirki kesinlikle terketmelerini istemişlerdir.)"
Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor:
"Andolsun ki, Biz her millete: "Allah'a ibadet edin ve tağuttan sakının!" diye (emretmesi için) bir rasul gönderdik." (en-Nahl 16/36)

Senden önce hiçbir rasul göndermedik ki ona: "Benden başka ibadete layık ilah yoktur, şu halde bana ibadet edin." diye vahyetmiş olmayalım." (el-Enbiya 21/25)
"(Ey Muhammed!) Ad kavminin kardeşi Hud'u an: Ondan önce ve sonra; "Allah'tan başkasına ibadet etmeyin!" diyen nice uyarıcılar gelip geçmişken Ahkaf Bölgesindeki kavmini uyarmış: "Doğrusu sizin için, büyük günün azabından korkuyorum" demişti." (el-Ahkaf 46/21)
İbadet: Allah (celle celaluhu)'nun sevdiği, razı olduğu ya da emrettiği gizli ve açık ameller ve sözlerdir.
Şeyhin "bu konuda şiddet göstermek gerekir" sözüne gelince, bu husus kitap ve sünnette mevcuttur. Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor:
"O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, sizi O'ndan açık bir şekilde korkutuyorum. Allah ile beraber başka ilah edinmeyin. Zira ben, sizi O'ndan açık bir şekilde korkutuyorum." (ez- Zariyat 51/50-51)
Bu konuda sertlik gösterilmemiş olsaydı Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashabına Kureyş'ten çok ağır eza ve cefalar gelir miydi? Nitekim bu gerçekler siyer kitaplarında geniş olarak anlatılmaktadır. Çünkü Rasulullah (açık tebliğe başladığında) onların dinlerini ve inançlarını hedef aldı, ilahlarını da kötüledi. Bu yüzden de başına gelmedik sıkıntı kalmadı. Kendisi ve ashabı en acımasız işkencelere maruz bırakıldılar. Şeyhin "onun uğrunda düşmanlık göstermesi gerekir." sözü ise Allah (celle celaluhu)'nun şu kavli gibidir:
"...Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün. Onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerinde oturup bekleyin..." (et-Tevbe 9/5) Bu konudaki ayetler gerçekten çok fazladır. Şu ayet gibi:
"Fitne ortadan kalkıp, din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın..." (el-Enfal 8/39)
Buradaki "Fitne" şirk manasındadır. Yüce Allah müşrikleri küfürle damgalamıştır. Bu yüzden mutlaka tekfir edilmeleri gerekir. Nitekim bu gerçek birçok ayette dile getirilmiştir.
İşte bu, "La ilahe illallah"ın manasıdır. Bu mana, ancak ibadette Allah (celle celaluhu)'ya şirk koşanları tekfir etmekle tamamlanır. Bununla ilgili olarak sahih bir hadiste şöyle buyurulmuştur.
"Kim "La ilahe illallah" der ve Allah'tan başka ibadet edilenleri reddeder (dolayısıyla ibadet edilenleri de tekfir eder)se, malı ve kanı haram olur. Hesabı da Allah'a kalmıştır." (Müslim; Ahmed, Müsned)
"Allah'tan başka ibadet edilenleri reddeder (ve ibadet edenleri tekfir eder)se" ifadesi, reddi pekiştirmedir. Kişinin can ve mal güvenliği ancak bu şekilde davranmasına bağlıdır. bu konuda tereddüt ve şüphe dahi etse, can ve mal güvenliği ortadan kalkar. Bütün bunlar bizzat tevhidin kendisidir. "La ilahe illallah" kelimesi, hadislerde bir çok ağır şartlarla kayıtlanmıştır.
Mesela; ilim (bilmek), İhlas (samimiyet ve dürüstlük), sıdk (doğruluk), yakin (kesin inanma, şüphe olmaması) kavramların tümünü taşımadıkça bu kelime kişiyi müslüman yapmaz. Kişinin muvahhid olabilmesi, bütün bu şartları üzerinde bulundurmasına bağlıdır.
95 views02:00
Aç / Yorum Yap
2022-04-23 05:00:38 Şeyh Abdu'r-Rahman bin Hasen dedesi Muhammed bin Abdu'l-Vehhab'ın şöyle dediğini naklediyor:

İslam dininin aslı ve kaidesi iki önemli hususu ihtiva etmektedir:

Birincisi:
"Tek olan, ortağı olmayan Allah (celle celaluhu)'ya ibadet edip insanları buna davet etmek, dostluğu velayeti bunun üzerine bina etmek, bunu terkedenleri de tekfir etmektir."
Ben de (Abdu'r-Rahman bin Hasan) derim ki: Buna dair Kur'an-ı Kerim'de deliller gerçekten çok fazladır. Bunların bir kısmını özet olarak naklediyoruz.
Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor:

"De ki: "Ey Kitap Ehli! Bizim ve sizin aranızda müşterek olan bir kelimeye gelin: Yalnız Allah'a ibadet edip O'na hiçbir şeyi şirk koşmayalım. Allah'ı bırakıp birbirimizi Rabler edinmeyelim" Eğer yüz çevirirlerse; "Bizim müslüman olduğumuza şahid olun" deyin." (Al-i İmran 3/64)

Bu ayette Allah (celle celaluhu) Rasulü'ne, Arapları ve başkalarını davet ettiği gibi, ehli kitabı da "La ilahe illallah" kelime-i tevhidine davet etmesini emretmiştir.
Ayette geçen كل مة "kelime"den kasıt "La ilahe illallah"tır. "Yalnız Allah'a ibadet edelim" kavli bunu tefsir eder. Çünkü أ ل ن عبد "ella na'bude" yani "İbadet etmeyelim" ifadesi içerisinde "La
ilahe"nin anlamı bulunmaktadır. Bu da "Allah'tan başkasına ibadeti reddetmek" demektir.

"İllallah" ifadesi ihlas kelimesinde yer alan istisnadır. Yüce Allah insanlara; sadece kendisine ibadete davet etmelerini ve başkasına daveti reddetmelerini emretmiştir. Buna benzer ayetler oldukça çoktur. Bütün bu ayetler ilah edinmenin ibadet etme manasına geldiğini açıklar. Bu yüzden ibadet kapsamına giren amelleri Allah'tan başkası için yapmak asla doğru değildir.
Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor:

"Rabbin, yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana-babaya iyilik etmenizi emretti..." (el-İsra )17/23
Ayette geçen ق ضى "emretti" anlamındaki kelime "kada" dır. Bu ise, hem emretmek hem de tavsiye etmek anlamına gelir ki, her iki mana da aynıdır.
Ayette yer alan أ ل ت عبدوا "ella ta'budu" yani "ibadet etmeyin" ifadesinde, "La ilahe" kelimesinin manası bulunmaktadır.
Yine ayette yer alan إل إياه "İlla iyyahu" yani "yalnızca Allah'a" ifadesi içinde ise "İllallah" kelimesinin manası bulunmaktadır.
İşte bu, ibadette tevhid olup, rasullerin davetidir. Çünkü onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: "...Allah'a ibadet edin, sizin için O'ndan başka ibadete layık ilah yoktur..." (el-A'raf 7/59)
Herşeyden önce yapılması gereken; ibadette, şirki reddedip aynı zamanda da şirkten ve müşriklerden de uzak durmaktır.
Allah (celle celaluhu), dostu İbrahim (aleyhi's-selam)'dan söz ederken şöyle buyuruyor:
"Bir zaman ibrahim babasına ve kavmine demişti ki: "Beni yaratan hariç sizin taptıklarınızdan uzağım..." (ez-Zuhruf 43/26)
İşte bu ayetlerden de öğrendiğimiz gibi, Allah (celle celaluhu)'dan başka ibadet edilen tüm sahte ilahlardan mutlaka uzak durmak gerekir. Allah (celle celaluhu) yine İbrahim (aleyhi's- selam)'dan bahsederek şöyle buyuruyor:
"Sizden de, Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyorum..." (Meryem 19/48)
İşte bu bakımdan şirkten ve müşriklerden kaçınıp uzak durmak gerekir. Nitekim bu gerçeği yüce Allah şöyle açıklamaktadır:
"İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tekfir ettik. Sadece Allah'a iman etmenize kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir..." (el-Mümtahine 60/4)

Ayette yer alan "ve onunla beraber olanlarda" sözünden maksat, İbni Cerir Taberi'nin de belirttiği gibi; rasullerdir.
İşte bu ayet, şeyhimiz Muhammed bin Abdu'l-Vehhab'ın anlattıklarına delil oluşturmaktadır. Ayet;
- tevhide daveti,
- şirkten uzaklaşmayı,
- şirki reddetmeyi,
- tevhid ehline dostça davranmayı, onlara destek olmayı içermekte,
- aynı zamanda tevhide zıt olan şirk amelleri işleyerek tevhidden ayrılanları da tekfir etmeyi gerektirmektedir.
Şöyle ki; bir kimse şirk koşuyorsa, o kişi tevhidi terketmiş demektir. Çünkü şirk ile tevhid birbirine zıttırlar, ikisinin birarada bulunması mümkün değildir.
106 views02:00
Aç / Yorum Yap
2022-04-17 04:47:19
Kasten terk edildiğinde hangi namaz amelleri siler?
Anonymous Quiz
19%
Sabah
1%
Öğle
76%
İkindi
2%
Akşam
2%
Yatsı
90 voters185 views01:47
Aç / Yorum Yap
2022-04-17 04:45:05
Allah (Subhanehu ve Teala) katında en sevimli ve en beliğ Sure hangisidir?
Anonymous Quiz
40%
Bakara Suresi
8%
Felak Suresi
40%
Asr Suresi
13%
Tevbe Suresi
86 voters171 views01:45
Aç / Yorum Yap