2022-06-20 13:48:47
Bizim husumetimiz kiminle?
Allah ve Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında bilgisi olan, bizi ve kitaplarımızı anlayan herkes bilir ki bizler; yöneticileri tekfir etmeyen herkesi tekfir eden veya tekfiri, tevhidin sahih olma şartı kılan aşırılardan değiliz. Aksine bu, tevhide olan davetimizi karalamak için hasımlarımızın bize attığı iftiralardan birisidir. Tekfir, bizim ölçümüz değildir. Bizim ölçümüz ve mizanımız, içinde barındırdığı inkar (la ilahe) ve tasdikle (illallah) tevhidi gerçekleştirmektir. Bu da asgari olarak; tağutlara ibadet etmekten kaçınmayı, onları dost edinmekten kaçınmayı, onlara dil veya silahla yardım etmekten kaçınmayı gerektirir. Allahu Teala, Rasullerin tamamının kendisiyle gönderildiği bu tevhidi vasfederken şöyle buyurmuştur: {Andolsun ki biz her ümmete, Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının diye bir elçi gönderdik}.
Tağutun tarafında saf tutan, onun hakkında batıl ile mücadele edip tartışan, küfrünü basitleştirip küçülten, Allah'ın izin vermediği şeylerle kanun koyma şirklerini önemsizleştiren, müslümanlara ve mücahidlere karşı savaşçı kafirlere yardım edip onları dost edinmesi hakkında cidal eden, tağutlara karşı kıyama kalkanları harici ve tekfirci olarak isimlendiren kimseler; tağuttan kaçınmamış yani tevhid kelimesindeki inkar kısmını gerçekleştirmemiştir. Konuştuğumuz ve odaklandığımız şeylerin üzerinde düşünün! Bizim sorunumuz; kendisindeki cehaletin onu, ircayı mezhep olarak seçmeye götürdüğü ve sonrasında da yöneticileri tekfir etmeyen kimse değildir! Bilakis bizim husumetimiz; cehaletinin, cehmiliğinin ve ircasının onu, mürted tağutlara yardım etmeye, onlar hakkında batıl ile mücadele edip tartışmaya götürdüğü; bunun da onu tağutlara sadık birer avukat ve hazır birer koruyucu asker yaptığı; tağutları tekfir eden ve onlara karşı cihad edenlere savaş açıp karalayarak tağutun yanında, tağutun safında, tağutun tarafında olan kimselerdir.
Şeyh Ebu Muhammed el Makdisi
659 views10:48