2021-12-02 10:16:40
NASSLARI DOĞRU ANLAMANIN OLMAZSA OLMAZI(Lafzın Mânâya Delâlet Şekilleri)Kur'an ve sünnette yer alan ifadeleri doğru anlamak, ancak ve ancak fıkıh usulündeki delâlet bahislerini içselleştirmek ve nasslara uygulayabilmekle mümkün olur. Bir kimse bu delaletlere ne kadar vâkıf ise nassları anlaması da başkalarına göre o derece farklı olur. Tarih boyunca yazılan tefsirler ve hadis şerhleri, bu eserlerin yazarı olan âlimlerin delaletler konusundaki bilgisinin derinliğine göre öne çıkmış veya geride kalmıştır.
Bilindiği üzere fıkıh usulünde lafızların mânaya delaletinin dört türünden söz edilir:
a) İbarenin delaleti: Bir ifadede yer alan sözcüklerin doğrudan ifade ettiği anlamdır. Düz mantıkla, herhangi bir yorum katmaksızın herkesin anladığı anlamdır.
"Babası, Ahmet'e bağırdı" ifadesinden, Ahmet'in babasının ona bağırdığı "ibarenin delaleti" yoluyla anlaşılmaktadır.
b) İşaretin delaleti: Bir ifadede doğrudan yer almayan, düşünüp taşınmak suretiyle anlaşılabilecek bir tür "yan anlam"dır.
"Babası Ahmet'e bağırdı" ifadesinden işaretin delaleti yoluyla şu hususlar anlaşılabilir:
*) Ahmet'in babasının hayatta olduğu, Ahmet'in yetim olmadığı,
*) Ahmet'in babasının dilsiz olmayıp konuşabildiği,
*) Ahmet'in, babasını kızdıracak bir hareket yapmış olabileceği.
c) Nassın delaleti (delaletin delaleti): Bir ifadede doğrudan yer almamakla birlikte o ifadenin ait olduğu dili bilen herkesin anlayabileceği, düşünüp taşınmayı gerektirmeyen "yan anlam"dır.
"Babası, Ahmet'e çıt çıkarmamasını söyledi" ifadesinden Ahmet'in babasının sadece çıt çıkarmayı değil her türlü gürültüyü yasakladığı "nassın delaleti" yoluyla anlaşılmaktadır.
d) İktizanın delaleti:İfadenin doğru anlaşılabilmesi için ifadede yer almayan bir sözcüğün varmış gibi düşünülmesi anlamına gelir.
Babası Ahmet'e "tabağını bitir" dedi. İfadesindeki "tabağını bitir" kelimesinin doğru anlaşılabilmesi için ifadede yer almayan "yemek" sözcüğünün var sayılması iktiza eder. Çünkü tabağın kendisi yenilip bitirilen bir şey değildir. Tabağın içindeki yemek yenilir.
Âyet Üzerinde UygulamaŞimdi bu dört delaleti bir âyet üzerinde uygulayalım:
Âyet:
"Sonraki [âhiret] daha hayırlı ve kalıcı olduğu halde siz yakın hayatı [dünyayı] tercih ediyorsunuz." (A'lâ 87/16-17)
a) İbarenin delaleti:Rabbimiz bu âyette, muhataplarına, daha hayırlı ve kalıcı olan âhireti bırakarak dünyayı tercih ettiklerini belirtmektedir.
b) İşaretin delaleti:Bu âyetin işaretinden şu hususlar anlaşılır:
*) İnsan, irade sahibi, farklı şıklar arasında tercih yapabilecek kabiliyetle donatılmıştır.
*) Dünyayı âhirete tercih edenlerin bu tercihi doğru değildir. Çünkü daha hayırlı ve kalıcı olanın bırakılıp hayırsız ve geçici olanın esas alınması akıllı insanın yapacağı şey değildir.
*) İnsanların geneli, peşin olanı veresiye olana tercih eder. Velev ki veresiye olan daha hayırlı, bol olsun.
*) Sonsuz mutluluğu elde edebilmek için geçici bir mahrumiyete katlanamayan kimse, elde ettiği geçici bir mutluluk için sonsuz mahrumiyete katlanmak zorunda kalır.
c) Nassın delaleti:Her ikisi de kalıcı olan iki şeyden birisi diğerinden daha hayırlı olsa, akıl, daha hayırlı olanın tercih edilmesini gerektirir. Böyle bir durumda daha az hayırlı olanı tercih eden kişi "akılsız" olarak nitelenir. Sizin gibi; iki şeyden birisi hayırsız ve geçici olduğu halde onu, kalıcı ve değerli olana tercih eden kimseler ise "akılsız" olarak nitelenmeyi evleviyetle hak etmiş olurlar.
d) İktizanın delaleti:Burada "âhiret daha hayırlı ve kalıcıdır" derken kastedilen şey "âhirette cennetlik olan müminlerin hayatı"dır. Sözün doğru anlaşılması bu şekilde takdirde bulunmaya bağlıdır. Çünkü âhirette yalnızca cennet olmayıp cehennem hayatı da söz konusudur.
Sonuç:Nassların derinlemesine anlaşılması, ancak fıkıh usulünde derinleşmekle mümkündür.
Her şeyin en doğrusunu elbette Allah bilir.
(Soner Duman/23.Rebîülâhir.1443/28.Kasım.2021/Pazar)
1.1K views07:16