Get Mystery Box with random crypto!

Medresetü'l Mahmudiye Adak, Akika ve Şükür kurbanlarınızı ve | 𝚄𝙷𝚄𝙳 𝙼𝙴𝙳𝚁𝙴𝚂𝙴𝚂𝙸

Medresetü'l Mahmudiye

Adak, Akika ve Şükür kurbanlarınızı vekâletinizle keserek kesilen kurban etleri, ihtiyaç sahibi ailelerin ve ilim talebelerinin sofrasında aş oluyor.

Bir küçük baş 600 TL'dir.

Kurban kesim videosu, kesimden hemen sonra cep telefonunuza gönderilmektedir.

"Adak Kurbanı"

Arapça’da nezir (nezr) diye ifade edilen adak, fıkıh dilinde bir kimsenin dinen yükümlü olmadığı ibadet cinsinden bir şeyi kendisi için vacip kılmasını ifade eder. Diğer bir ifadeyle “kişinin farz veya vacip cinsinden bir ibadeti yapacağına dair Allah’a (celle celâlühu) söz vererek o ibadeti kendisine borç kılmasıdır. (¹) Kurban adayan kişinin kurban kesmesi vaciptir. Eğer kişi bu adağı, bir şartın gerçekleşmesine bağlamışsa bu şart gerçekleşince kesmesi gerekir. Adak kurbanının etinden adak sahibi, eşi, usul ve fürûu (neslinden geldiği ana, baba, dede ve nineleri ile kendi neslinden gelen çocukları ve torunları) yiyemeyeceği gibi, bunların dışında kalıp zengin olanlar da yiyemez. Şayet kendisi veya bu sayılanlardan birisi yemişse, yenilen etin rayiç bedelini yoksullara verir.

"Akika Kurbanı"

Dinimizde, yeni doğan çocuk için şükür amacıyla kesilen kurbana Akika adı verilir. Akika kurbanı, müstehap bir ibadettir. Akika kurbanı olarak kesilecek hayvanda, diğer kurbanlarda aranan şartlar aranır. Akika kurbanı, çocuğun doğduğu günden bulûğ çağına kadar kesilebilirse de doğumun yedinci günü kesilmesi daha faziletlidir. Akika kurbanının etinden ve derisinden, kurban sahibi dâhil herkes istifade edebilir.

"Şükür Kurbanı"

Kişi, arzu ettiği bir amaca ulaşması veya bir nimete nail olması sebebiyle şükür kurbanı kesebilir. Bu kurbanların etinden sahipleri de yiyebilirler. Temettü ve kıran haccı yapan kişilerin, aynı mevsimde hac ve umreyi birlikte ifa ettikleri için kestikleri kurbanlara şükür kurbanı da denilmektedir.

(¹) (Mevsıli, el-İhtiyar, IV, 76)
(²) (Zeylaî, Tebyînü’l-Hakâik, Kahire 1313, VI, 8; İbn Nüceym, Bahru’r-râik, VIII, 199-203; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, s. 413)