2021-10-21 20:44:29
Hayatımızda birçok şey bizler için nasihattir ve ibret almamız için Allah’ın gönderdiği lütuflardır. Eğer dikkat edebilirsek. Bazen birilerin sözleri ve yazdıkları bazen de kendi saçımızdaki veya sakalımızdaki beyazlıklar. Hz. Âdem’e Azrail geliyor ve ömrün bitti canını almaya geldim diyor ve Hz. Âdem neden önce haber vermedin diyor. Bunun üzerine Azrail saçlarının beyazlaması en iyi haberci idi buyuruyor. Bizlerin bazı şeyleri anlaması ya da ibret alması için nasihatlerin çok ya da yetersiz olması sorun değil, asıl sorun bizim kendimizin onları algılamaya hazırlıksız olmamızdır. Gören göz ve işiten kulağa sahip olursak dünyanın nasihatlerle dolu olduğunu görürüz.
Bir nasihatle gaflet uykusundan uyanan birinin kıssasını paylaşalım sizinle; Bişr-i Hafi isminde çok zengin biri vardı. Gençliğinde kendisini oyun ve eğlenceye verirdi. Babası vefat edince de kendisine çok büyük bir servet kalmıştı. Büyük evinde kendi gibi Allah’tan habersiz zenginlerle şarap içiyor, çalgılar çaldırıyor, şarkılar söyletiyordu.
Bir gün Peygamber efendimizin torunu İmam Kazım Bişr-i Hafi’nin evinin önünden geçerken o sırada çöpleri dışarı koyan Bişri’nin kölesini gördü.
Köleye sordu: “Bu evin sahibi Abd mı köle mi (yani kul mu) yoksa azat bir şahıs mı?”
Köle: “Bu da sorulur mu? Sizce bu kadar serveti olan biri köle yani kul olabilir mi?” diye cevap verdi.
İmam buyurdu: “Doğru söylüyorsun! Kul olsaydı mevlasından korkardı!” (Eğer kul - köle olsaydı, kulluk adabına riayet eder, eğlenip zevku safa sürmezdi, Allah’a kulluk ederdi, dedi.)
Eve dönen köleye Bişr-i Hafi neden geciktiğini sordu, köle ise İmam ile arasında geçen diyalogu anlattı. İmam Kazım’ın son sözünü duyan Bişr-i Hafi tefekkür ederek bir anda kendine geldi. Hemen İmam Kazım’ın peşinden koşmaya başladı. İmam’ın huzuruna vardığında
Evin sahibi köledir, köle deyip çok pişman olduğunu söyleyerek kararlı bir şekilde tövbe etti. Bişr-i Hafi yeni bir hayata adım atarak, İslam dünyasının en meşhur zahitlerinden biri oldu! Gafletten Uyandığı an koşarak İmam’ın huzuruna yetişti ve Bişr-i Hafi yani “yalınayaklı” lakabını aldı. Nakledildiğine göre o andan itibaren hep yalınayak gezdi!
Burada çok basit ama düşünmemiz gereken bir soru var; Bizlerin yaşantısı Allah’ın kulluğuna yakışır bir yaşantı mı? Yoksa kendi nefsimizin isteğine göre bir yaşantı mı? Eğer Allah’ın kulu isek herkesin yaptığı, nefsimizin istediği her şeyi yapamayız.
Allah’ım sen bizlere gören göz ve işiten kulak nasip eyle!
229 viewsedited 17:44