Get Mystery Box with random crypto!

Ehl-i iman, imanının gereği olarak bela ve musibetleri peşinen | Risâle-i Nûr İzah ve Notlar

Ehl-i iman, imanının gereği olarak bela ve musibetleri peşinen kabul etmelidir
Madem ehl-i iman olarak O’nun rububiyetine razıyız. Öyle ise rububiyeti noktasında verdiği şeylere rıza göstermemiz lazım gelir. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin nefsine dediği gibi demeliyiz:
اُو گُفْت اَلَسْتُ و تُو گُفْتِى بَلَى شُكْرِ بَلَى چِيسْت كَشِيدَنْ بَلاَ
چِيسْت كِه يَعْنِى مَنَمْ حَلْقَه زَنِ دَرْگَهِ فَقْر و فَنَا سِرِّ بَلاَ
Yani: “Cenab-ı Hak, ruhları yarattığı zaman: “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sordu. Sen de: “Evet, Sen benim Rabbimsin.” Diye cevab verdin ve O’nun Rububiyetini tasdik ve ikrar ettin. O gün “bela” yani “Evet, Sen benim Rabbimsin.” Demenin şükrü nedir? Dünyada bela çekmekdir. Dünyadaki bela ve musibetlerin sırrı nedir? Neden Cenab-ı Hak, kullarını bu kadar bela ve musibetlere giriftar eder? Kulun acz ve za’fını, fakr ve ihtiyacını, naks ve kusurunu, zeval ve fenasını anlayıp dergah-ı İlahiyeye iltica etmesi, O’nun kapısını çalması, kudret-i Samedaniyenin, rahmet-i İlahiyenin ve kemal-i Rububiyetin önünde hayret ve muhabbetle secde etmesidir.”