Get Mystery Box with random crypto!

Mİ’RÂC-I EKBER, ZÂT-I EKREM (ASM)’A MAHSUSTUR. Ey Mi’râc’ı ak | Risâle-i Nûr İzah ve Notlar

Mİ’RÂC-I EKBER, ZÂT-I EKREM (ASM)’A MAHSUSTUR.

Ey Mi’râc’ı aklına sığıştıramayan insan!

Şu kainatın Halık’ı, bu mükemmel ve müzeyyen saray sûretin¬deki âlemin ne için yaratıldığını düşünecek, görecek ve bilecek kâbiliyette, bütün mahlûkları içinde en mümtâzı olarak insanı yaratmıştır. Öyle ise bu ehemmiyetli mahlûk olan insan ile O Yaratıcı’nın konuşması ve onlara maksadlarını bil¬dirmesi lazımdır.

Madem ki; her insan, en yüksek makam olan Alah’ın hitâbına lâyık olacak bir mertebeye çıkamıyor. Öyle ise insanlar içinde bu dereceye yükselecek bazı mübarek zatlar bulunacaktır. İşte bunlara peygamber denilir ki; bunlar, insan¬ların hesabına Alah’ın hitâbına mazhar olurlar. O insanlara, Alah’ın emirlerini tebliğ ederler. Bu peygamberlerin içinde şu kainat Sânii’nin maksadlarını en mükemmel bir surette bildiren, hikmetlerini anlatan; “Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?” suallerine en mükemmel cevâbı veren, Halık’ın emsalsiz hakîmiyetinin güzelliklerini mev¬cudata i’lan eden Hazret-i Muhammed’dir (asm). Elbette böyle ekmel bir Zat’ın cismi ile bu alemde gezip dolaşmak demek olan bir mirac olacaktır. Yetmiş bin perde denilen esma-i İlâhiyye’nin derinliklerine ve sıfat-ı İlâhiyye’nin tecellilerine ve mevcudatın tabakalarının ta arkasına kadar mertebeleri geçecektir. İşte mi’rac da budur.

Binler senelik mesafeleri kat edip, yetmiş bin perdeden geçtikten sonra her şeye, her şeyden daha yakın olan Alah’la görüşmeyi, aklına yatıramayana deriz ki:

Cenab-ı Hak, her şeye, her şeyden daha yakındır. Fakat her şey, O’ndan nihayetsiz uzaktır. Nasıl ki; Güneş’in şuuru ve konuşması olsa, senin elindeki âyine vasıtasıyla seninle konuşabilir. İstediği gibi sende tasarruf eder. Hâlbuki sen, O’ndan dört bin sene kadar uzaktasın. Eğer terakki etsen, Kamer, yani Ay kadar yüksekliğe çıkabilsen, O’na yalnız bir ayinelik yapabilirsin. Öyle de, Şems-i Ezel ve Ebed olan Zât-ı Zülcelal, her şeye her şeyden daha yakın olduğu halde; her şey O’ndan nihayetsiz uzaktır. Yalnız bütün mevcudatı kat’edip, cüz’iyetten çıkıp, külliyetin meratibinde gitgide binler hicablardan geçip, tâ bütün mevcudata muhit bir ismine yanaşır, ondan daha ileride çok meratibi kat’eder. Sonra bir nevi kurbiyete müşerref olur.
Hitâbat ve Münâcat-ı Hulûsiyye