Get Mystery Box with random crypto!

Cenâb-ı Hakk’ın tekvînî olarak Zâtında, sıfâtında, esmâsında v | Risâle-i Nûr İzah ve Notlar

Cenâb-ı Hakk’ın tekvînî olarak Zâtında, sıfâtında, esmâsında ve ef‘álinde şerîki olmadığı gibi; teklîfî olarak da Zâtında, sıfâtında, esmâsında ve ef‘álinde şerîki yoktur. Her bir fiil-i İlâhî, Cenâb-ı Hakk’ın sıfât-ı kudsiyyesine ve bin bir ism-i İlâhîsine dayanmaktadır. İrsâl-i rusül (peygamberleri göndermek) de Cenâb-ı Hakk’ın bir fiili olduğundan, o da Cenâb-ı Hakk’ın sıfât-ı kudsiyyesine ve bin bir ismine dayanmaktadır. O hâlde, her bir peygamberin gönderilmesi, sıfât-ı kudsiyyeye ve bin bir ism-i İlâhiyyeye dayanmaktadır. Dolayısıyla, kâinâtta tekvînî olarak tezáhür eden bir sıfat veyâ bir ism-i İlâhîyi inkâr etmek şirk olduğu gibi; teklîfî olarak bir peygamberi veyâ bir âyeti veyâ bir hükm-i İlâhîyi veyâ mütevâtir bir hadîsi inkâr etmek de, Nisâ Sûresi’nin 151. âyet-i kerîmesinin sarâhatiyle şirktir.

Hem bir sıfatı veyâ bir ism-i İlâhîyi inkâr etmek, bütün sıfât ve esmâ-i İlâhiyyeyi inkâr etmek hükmünde olduğu gibi; bir peygamberi veyâ bir âyeti veyâ bir hükm-i İlâhîyi veyâ mütevâtir bir hadîsi inkâr etmek de, bütün sıfat ve esmâ-i İlâhiyyeyi, belki bütün peygamberleri ve onlara inzâl buyurulan vahy-i İlâhîyi inkâr etmek hükmündedir.

Kaynak: İkinci İşaret’in Şerhi