Get Mystery Box with random crypto!

Devlet, Halk ve Haklar “Gece yatağa aç girip sabah kılıcını k | Finans Gazetesi

Devlet, Halk ve Haklar

“Gece yatağa aç girip sabah kılıcını kuşanmayan adama şaşarım.” diyor, sahabenin büyüklerinden Ebu Zer El-Gıffari.
Kolombiya’daki vergi reformuyla halkını daha da fakirleştirmeye çalışan, kalan birkaç damla kanlarını da içmek için musluk bağlamak isteyen rejime karşı halkın başlattığı protestoları araştırırken gördüğüm “Fakire ekmek yoksa, zengine de huzur yok!” pankartıyla aklıma geldi bu vurucu söz.
Peki ne anlatmaya çalışıyordu burda hayatı adaletsizliğin karşısında durmakla, her zaman hakkı söylediği için insanların katlanamadığı, her durumda, sonucunu düşünmeden adaleti savunan, bu uğurda dönemin yöneticileri tarafından sürgün edilen, yalnız gezen, yalnız yaşayan ve yalnız ölen bu yüce zat?

Bu dünyada eğer birileri aç kalıyorsa, birileri onların haklarını ç'aldığı içindir. Ben bu ç'alanların en büyüğü devletten bahsedeceğim.

Devletin temel varoluş nedeni halkın refahını sağlamak ve adaleti tesis etmektir.
Devlet halk içindir.
Halk devlet için değildir.
Gemiyi kim yürütüyorsa Kaptan O’dur. Eğer devlet yükümlülüklerini yerine getirmiyorsa, adalet sadece mahkeme salonlarında yazılan bir kelimeden ibaret kalmışsa, yolsuzluklar, kayırmalar tahammül edilemeyecek seviyelere gelmişse Halk gereğini yerine getirmelidir. Haksızlığa, zulme karşı çıkmayan halk ezilmeye devam edecek, sinecek ve artık hiçbirşeye ses çıkaramaz bir hale gelecektir.

Türkiye'de Durum

Türkiye, halkına refah sağlama konusunda en kötü ülkelerden biridir. İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma gelmiş, çok kötü şartlar altında yaşamak zorunda kalmıştır ve bunun en büyük sorumlusu devlettir.

Asgari ücretliden alınan vergiler, hemen her alışverişten alınan katma değer vergileri, yüksek enflasyon nedeniyle oluşan uçuk gıda fiyatları, yanlış ekonomi yönetimi sonucu paranın alım gücünün zayıflamasıyla yapılan uçuk kira zamları, her ay yapılan doğalgaz/elektrik su zamları ve daha sayamayacağımız birçok araçla halkını fakirleştiren, daha çok çalışmasını sağlayarak kendisini geliştirmesini de önlediği için entelektüel olarak da yoksullaştıran, intihara sürükleyen sözde sosyal devlettir. O devlet ki asgari ücretli işçiden aldığı vergileri suni ihalelerle yandaşlarına altın tepsilerde sunuyor. İsraf hat safhada. En alt kademesinden en üst kademesine şatafatlı yaşama milyonlar harcanıyor.
Herşeyin en ucuzu ve en kalitesizini almak zorunda kalan halk ise din, devlet, vatan, millet söylemleriyle uyutulmaya devam ediyor.

Ne Yapmalı?

Tarihte Emevi Devleti, Türkiye ile benzer bir durumdaydı. Yolsuzluklar, israf, zulüm en ileri düzeydeydi. Halk ağır vergilerle yoksulluk içinde yaşarken yöneticiler ve yakınları/yandaşları çok lüks hayatlar sürüyordu. Ömer bin Abdulaziz yönetime geldiğinde yaptığı ilk iş imtiyazları ortadan kaldırmak, israfı durdurmak oldu. Önceki yönetimin devletten kazandıkları servete el koydu ve Devlet hazinesine ekledi. Çok mütevazi bir evde yaşamaya başladı. Devlet giderleri düşerken halka yüklenen vergiler azalıyordu. 2 yıl içerisinde artık halkta refah oluştu ve zekat verilecek fakir kalmadığından zekatlar komşu ülkelerdeki kölelerin satın alınıp özgürleştirilmesinde kullanılmaya başlandı.

Eyüp ALAN