Get Mystery Box with random crypto!

KOLEKTİF BİLİNÇDIŞI VE ÖTEKİLEŞTİRME KÜLTÜRÜ Gustav Jung, Fre | Finans Gazetesi

KOLEKTİF BİLİNÇDIŞI VE ÖTEKİLEŞTİRME KÜLTÜRÜ

Gustav Jung, Freud tarafında farklı düşünceleri doğrultusunda aforoz edilince hayatımızda birtakım bilinmezliklere anlam kazandıran terimler ortaya attı arketipler vb. gibi. Kolektif bilinçdışı da bu terimlerden biri ve aslında anlamlandırmakta güçlük çektiğimiz bazı gizemlere anlamlı açıklamalar getirip kökenine iniyor.

Sizlere atalarınızla ortak bir bilinçdışı paylaştığınızı söylesem ne düşünürdünüz?

Atalar yakın geçmişteki dedeleriniz ve ninelerinizden bahsetmiyorum. Daha geçmişe gidelim aslında şu avcı-toplayıcı atalarımızı da barındıran bir ortak bilinçdışından bahsediyorum.

Jung, bizlerin ilk duyduğumuzda tereddüt ettiğimiz bu kolektif (ortak) bilinçdışı terimini hayatımıza mantıklı şekilde entegre etmiştir.

Kolektif bilinçdışını açıklamak adına birkaç örnekten bahsedelim. Hepimizin bir uyku ritüeli bulunuyor çoğumuzun da uykuya tam geçiş yaparken deneyimlediği bir durum olmuştur. ‘Bir yerden düşüyormuş gibi hissetmek’. Bu bir yer değişkenlik gösterse de insanlarda hissettirdiği aynı duygu. Boşlukta kalma hissi. Uykumuzdan sıçrayarak uyanıyoruz. Eski avcı-toplayıcı insanlar gündüzleri avlanıp süreçlerini yürütürken geceleri de ışığın yetersizliğinden dolayı işlevsiz kaldıkları için dinlenmeyi tercih ederek yüzeydeki yırtıcılardan korunmak amacıyla ağaç tepelerindeki dallarda uyumayı tercih ederlerdi. Aslında buna bir zorunluluk hali de diyebiliriz. Ağaç tepelerinde olmak her ne kadar kendilerini yırtıcılardan korusa da haliyle arada bir düşmeler yaşanır ve ölümler gerçekleşir. Bizde oluşan bu “bir yerden düşüyormuşuz” kaygısı da geçmişten kalan bir ölüm anksiyetesi.

Yine bir çok korku ve fobik durum (yılan korkusu, kapalı alanda kalma vb.) kolektif bilinç dışının aktarımı ile ortaya çıkar.

Jung der ki biz birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız. İnsanların ürettikleri düşünceler, binlerce yıldır ortak bir bilinç ağında toplanır. Mitler, folklor, sanat, inanç sistemleri, imgeler vb. bu alandan beslenir.

Freud ise yakın geçmişte (üç kuşak ve üstü) aktarılan sağlıksız aile yapılarının kişide ruhsal bunalım oluşturduğunu ortaya koyar. İkisi de ruhsallığı anlama bağlamında güçlü tezler öne sürer. (Bu ayrı bir makale konusu olabilir.)

“Ortaya çıkan bir hastalık, davranış ve düşünce biçimi tek bir sebebe bağlı değildir. Saçaklı gerçeklik makul bir rasyonelliği bize sunabilir.”

Eskisi gibi yırtıcı hayvanlarla karşı karşıya gelmemiz mümkün değil. Korunaklı evlerimiz ve bize zarar verebileceklere karşı silahlarımız var.

Ancak

Geçmişin yırtıcılarından hayatta kalma üzerinden gelişen kolektif bilinçdışının günümüzde bireylerin farklılığa olan tahammülsüzlüğü ve ötekileştirme kültürüyle bağının olduğunu söyleyebiliriz.“

Bizden olmayana ve bize benzemeyene olan nefret ve önyargının olduğunu görebiliyoruz. Irkçılık, savaşlar, kavgalar, ötekileştirme ve sınıfsal ayrımlarla dünyanın, ülke ve milletlerin, yaşadığımız mahalle ile birlikte hayatımızı paylaştığımız hanede dahi ayrımların oluştuğunu ve kırılgan durumlarla sağlıksız, gergin ve öfkeli bir ortamda yaşıyoruz (yaşamak denirse).

Gelişmiş insan beyni ve kodlarıyla birlikte bilinç düzeyinde bir gelişmişliğe ihtiyaç duyulurken gün geçtikçe ilkel toplumların çok altında adi ve basit bir yaşam.

Kendi çıkarını herşeyin üstünde tutan, hayatta kalma dürtüsünün biriktirme sonucu doymak bilmeyen haramzadeler, eşitsizlikle birlikte toplumsal sınıflar, öfkenin ortaya çıktığı çatışma ortamı, adaletin ortadan kalkması ve mutlak depresyonda bir toplum.

Umulur ki gelişmiş kodları ve medeniyeti bulmak mümkün olur.

“Uğraş göstermeyen beyin gelişemez.”

Sevgiler,

Klinik Psikolog @MahmudTas