Get Mystery Box with random crypto!

ALİ FUAT BAŞGİL 1893 Samsun’un Çarşamba İlçesinde doğmuştur. | Finans Gazetesi

ALİ FUAT BAŞGİL

1893 Samsun’un Çarşamba İlçesinde doğmuştur. Babası Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiş Bölükbaşıoğulları’ndan Hafız İbrahim Efendi’nin torunu Mehmet Şükrü Efendi, annesi Çarşamba’nın yerli ailelerinden Fatma Hanım’dır.

Ailesi ve çevresinde Osmanlı Devleti’nin içerisinde bulunduğu sıkıntılı durum sık sık konuşulurken Başgil’in tüm bu konuşmalar içerisinde ‘’savaşı cephede değil masada kaybettik’’ cümlesi dikkatini çekmişti.

1908 yılında II. Meşruyet’in ilanı ilçede protestoları sebep olmuştu. İlçe halkı hükümet konağının önünde toplanıp kaymakam ve diğer memurları ilçeden ‘’Sizin bize yaptıklarınıza meğer padişahımız bile razı değilmiş defolun’’ diyerek kovmuşlardı. Aslında bu protestolar bürokrasi zulmüne halkın tepkisiydi.

1908 yılı sonrası aile Başkent İstanbul’a göç etmiştir. Başgil’in eğitim hayatına İstanbul’da devam etmesi Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü hali daha iyi görmesini sağlamıştı.

Başgil okul sonra arkadaşlarının Şenlikköy’de rusların diktiği anıtı görmeye gideceğiz daveti ile arkadaşlarıyla anıtı görmeye gitmişti. Rusların diktiği anıtı görünce çok öfkelenmişti. Ailesinden ve çevresinde duyduğu ‘savaşı cephede değil masada kaybettik’’ cümlesinin artık ne anlama geldiğini çok iyi anlamıştı. Daha sonra bu anıtın bombalandığını duymak Başgil’de büyük sevinç uyandırmıştı. Bu sevinçle lise öğrenimini yarıda bırakmış ve askere yazılıp yedek subay olarak Çarşambalı 14 genç ile birlikte Kafkas cephesine gitti. Savaş bittiğinde 4 yıl sonra Çarşambalı 15 gençten 3’ü geriye dönmüştü.

İstanbul’a döndüğünde okula devam etmek ile ticarete girmek arasında kararsızdı. Bir süre ticarete karar verdi. Ticari hayatı başarılıydı da. Fakat öğretmeni Şevket Efendi’nin Başgil’i ikna etmesi üzerine eğitim hayatına devam etme kararı aldı.

1921’de Paris’te Saint-Barbe ve Buffon liselerinde lise eğitimini bitirdi. Lise öğreniminden sonra Grenoble Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne başladı. Hukuk Fakültesini birincilikle bitirdi. Hocalarının ısrarıyla Fransa’da eğitimine devam ederek Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk doktorası yaptı. Boğazlar meselesiyle ilgili tezi herkesin dikkatini çekmiş ve birçok yayınevini peşine düşürmüştü. Atatürk’e itaf ettiği kitabı Fransa’da yayına girdi. Daha sonra Sorbonne Üniversitesi’nde Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü ile Siyaset Bilimleri Bölümü’nü bitirdi. Ardından Lahey Devletler Hukuku Akademisi’ni bitirdi.

Hukuk alanında doktorasını yapmış ve üç fakülte mezunu olarak 1929 yılında yurda döndü. Döndüğünde kurtuluş savaşı kazanılmış ve Cumhuriyet ilan edilmişti. Yurda dönüşüyle birlikte Milli Eğitim Bakanlığı Genel Müdür Yardımcılığı’na getirildi. Bir yıl sonra yurtdışında yazmış olduğu tezi onaylanarak Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne Roma Hukuku profesör olarak atandı. 1933 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne Anayasa Hukuku hocalığına atandı. Bir taraftansa Mülkiyet Mektebi’nde hocalık ve İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi’nde müdürlük görevleri yaptı. 1939’da üniversite senatosu kararıyla ordinaryüs profesör unvanını aldı.

Lozan’da çözümlenemeyen ve Fransız idaresine bırakılan Hatay’ın bağımsızlık sürecinde 1937 yılın anayasasını hazırladı. Hatay sorununu çözmek için Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyeti’nde Türk heyetinin hukuk danışmanlığını yaptı. Türkiye adına katıldığı konferanslar da islam ülkelerinin gerçekleştirmesi gereken hukuk reformlarını anlatıyordu.

Ali Fuat Başgil’e göre Kanunların ikiye ayrılırdı.
Birincisine Hakkaniyet Yasaları demiştir ve şöyle tanımlamıştır “Kanun koyucuların icadı değildir bahsettiğim bu yasalar. Maddeleri bilinmese de mahiyetleri fertlerin insanlık vicdanında saklıdır. Bunların yüklediği mükellefiyetin ne siyasi ne coğrafi hiçbir hududu yoktur.”
İkincisine ise Siyaset Kanunları demiş ve onları da şöyle tanımlaştır “Bunlar hakkaniyet kanunları gibi cemiyetin temel direği değildir. Fertlerin vicdanında yerleri de yoktur. Ve yalnız dayandıkları polis ve zabıta kuvvetlerinin uzanabildiği yerlerde yani memleketin sınırları dahilinde geçerlidirler.”