2022-06-01 11:00:21
Ahraru’ş-Şam ile Cephe Şamiye arasında neler yaşanıyor
Ahraru’ş-Şam bir süredir kendi içerisinde yaşanan sıkıntılardan ötürü -ilan edilmese de- ikiye ayrılma durumunda kaldı. Tahriru’ş-Şam’la uyumlu hareket etmeyi tercih eden Hasan Sufan ve Ebu Munzir’in bulunduğu taraf İdlib bölgesinde kalıp faaliyetlerine buradan devam etmeyi tercih ederken, Lebib Nahhas’ın arka planda bulunduğu Cabir Ebu Ali Paşa ve Ebu Ammar tarafı ise faaliyetlerine kuzey bölgesinde devam etmeye karar verdi.
Aradan geçen kısa süre içerisinde kuzeyde işlerin istediklerini gibi olmadığını fark eden Cabir Ebu Ali Paşa tarafı, Cephe Şamiye tarafından, ya kendilerine katılma ya da gruplarının dağıtılıp mallarının müsadere edilmesi tehdidine maruz kaldı.
Ahmed Nur’un başında bulunduğu Cephe Şamiye’nin arka planında ise, iki senedir sıkı bir ilişki geliştirdikleri Ğuta’dan gelen Ceyşul-İslam ekibi bulunmakta. Medhali fikirli Ceyşul-İslam, daha önce Ğuta’da bulunan gruplara baskılar yaparak kendilerine katılmaya zorlamış ve bu uğurda birçok müslümanın kanına girip haksız uygulamalarda bulunmuştu. Yine uzun bir süre boyunca Esed rejimine karşı direnişi dondurup tüm gücünü içerdeki İslami gruplara yönelttikten sonra da bir anda hakimiyetinde bulunan bölgeleri ve elindeki silahları rejime teslim edip bölgeden çekilme kararı almıştı.
Şamiye’nin kendilerine katılma talebine karşı çıkan bazı rumuz isimlerin suikast yollu tasfiye edilmesinin arka planında gene Ceyşul-İslam grubunun olduğu düşünülmekte.
Cephe Şamiye’ye katılma ya da saldırıya uğrayarak tasfiye edilme arasında kalan kuzey Ahraru’ş-Şam tarafı, eski arkadaşlarına geri dönme ve onlardan yardım isteme kararı aldıktan sonra, bu kararlarını resmi bir beyanla açıkladılar. Bu açıklama üzerine gerginlik biraz daha artsa da Cephe Şamiye İdlib’de bulunan Ahrar’la karşı karşıya gelmeyi göze almak istemediği için saldırılarını durdurdu. Zira İdlib bölgesinde bulunan Ahrar’ın arkasında Tahriru’ş-Şam bulunmaktadır ve olası bir saldırı ihtimali göze alınarak hem Ahrar’dan hem de Tahriru’ş-Şam tarafından kuzey sınır bölgesine büyük sevkiyatlar yapılmıştır.
İşin diğer bir yanı ise, hem Tahriruş-Şam hem de Ahrar içerisinde Ğuta döneminden beri Ceyşu’l-İslam’ı yakından tanıyan ve aralarında tutuklamalardan kan davalarına kadar birçok çeşitli husumetlerin bulunduğu kişilerin varlığıdır. Zira eski hesapları görmeyi bekleyen bu kesimin gerginliği değerlendirmeyi istemesi kuvvetle muhtemel bir olasılıktır.
Yine kuzey bölgelerinde yaşanan yolsuzluklar, uyuşturucu ve fesadın yaygınlaşması, gruplar arasında mütemadiyen çıkan çatışmalar, emniyet ve istikrarın olmayışı gibi nedenler, halkın Tahriru’ş-Şam’ın bölgeye gelmesini istemesine neden olmaktadır. Hatta durum, ‘eğer Tahriru’ş-Şam gelmeyecekse PKK gelsin’ denilecek boyuta gelmiş bulunmaktadır.
Bunlara ilaveten, kuzey gruplarının aralarındaki birliklerinin çıkar ilişkisi üzerine kurulu olması ve Tahruru’ş-Şam’ın bölgede bulunan İslami gruplarla iyi ilişkiler geliştirmesi ve yine müfsit gruplarla mücadelede geçmiş tecrübeleri göze alındığında, gerçekleşmesi durumunda böyle bir operasyonun başarıyla sonuçlanması beklenmektedir.
Kuşusuz gelişmelerin seyrinde Türkiye’nin aracılığının ve bazı tutumları engellemesinin büyük etkileri vardır. Özellikle de Tel Rıfat ve Aynu’l-Arab bölgelerine yönelik yeni bir operasyon hazırlığı içerisinde olan Türkiye’nin böyle bir dönemde içeride çıkacak bir gerginliği hoş karşılamaması beklenmektedir. Bununla birlikte Şamiye ve Ceyşul-İslam’ın uygulamalarından son derece rahatsız olan gruplar ve bölgede yaşayan halkın talepleri konuyu belirleyici asıl unsurlardan birisi olmaya devam edecektir.
https://t.me/Muhammed_Ata
326 views08:00