Get Mystery Box with random crypto!

Resûl-i Ekrem (asm)’ın; “Yeryüzü, bana mescid kılındı” hadîs-i | Risâle-i Nûr İzah ve Notlar

Resûl-i Ekrem (asm)’ın; “Yeryüzü, bana mescid kılındı” hadîs-i şerîfinin sarâhatiyle, yeryüzünün her tarafı ehl-i îmân için bir mesciddir. Bu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfin sarâhatiyle; bu yeryüzü mescidinde yalnız Elláh’a ibâdet edilmeli, O’nun ahkâmı icrâ ve tatbîk edilmelidir.

Demek, bütün mevcûdâtın kendilerine mahsús bir zikir, bir tesbîh, bir namâz ve bir ubûdiyyetle meşgúl olmaları, ulûhiyyet ve ma‘bûdiyyet sıfatlarına ve İlâh ve Ma‘bûd isimlerine şehâdet eder. Mevcûdât-ı álemin bu şehâdetleri ise, ancak risâlet müessesesiyle, bâ-husús risâlet-i Muhammediyye ile bilinir.

Evet, vahy-i Kur’ân’dan evvel, álemin ma‘nâsı neden ibâret olduğu bilinemediği, her şey câmid, meyyit, ma‘nâsız bir súrette tevehhüm edildiği bir zamânda, birden sadâ-yi Kur’ân ile bütün mevcûdât-ı álemin zâkir, sâcid, müsebbih, me’mûr ve musahhar birer abd olduklarının i‘lân edilmesi, bu da‘vânın en büyük bir delîlidir. Müellif (ra), bu hakíkati “On Üçüncü Söz”de şöyle ifâde buyurmaktadır:

“Kur’ân’ın her bir âyeti, birer necm-i sâkıb gibi, i‘câz ve hidâyet nûrunu neşr ile küfrün zulümâtını nasıl dağıttığını görmek, zevk etmek istersen; kendini o asr-ı câhiliyyette ve o sahrâ-yı bedeviyyette farz et ki, her şey zulmet-i cehil ve gaflet altında perde-i cümûd u tabîata sarılmış olduğu bir ânda, birden Kur’ân’ın lisân-ı ulviyyesinden:

يُسَبِّحُ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ

gibi âyetleri işit, bak. O ölmüş veyâ yatmış mevcûdât-ı álem يُسَبِّحُ sadâsıyla işitenlerin zihninde nasıl diriliyorlar, hüşyâr oluyorlar, kıyâm edip zikr ediyorlar. Hem o karanlık gökyüzünde birer câmid âteşpâre olan yıldızlar ve yerdeki perîşân mahlûkát, تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَاْلاَرْضُsayhasıyla işitenlerin nazarında; gökyüzü bir ağız, bütün yıldızlar birer kelime-i hikmet-nümâ, birer nûr-i hakíkat-edâ; ve Arz bir kafa; berr ve bahr birer lisân; ve bütün hayvânât ve nebâtât birer kelime-i tesbîh-feşân súretinde arz-ı dîdâr eder.”

Kaynak: İkinci İşaret’in Şerhi