Get Mystery Box with random crypto!

Dünya üzerinde yapılan en büyük savaş olan İkinci Dünya Savaşı | Finans Gazetesi

Dünya üzerinde yapılan en büyük savaş olan İkinci Dünya Savaşı, 80 milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmış, savaş bu büyük yıkımın yanında global çapta büyük ekonomik sıkıntılara da yol açmıştı. Bu yazıda savaş esnasında Türkiye’nin yaşadığı ekonomik sıkıntıyı ele alacağız.

BAŞLIK: SAVAŞIN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ

Kısaca İkinci Dünya Savaşı’nın nedenlerini inceleyecek olursak; Birinci Dünya Savaşı sonucunda mağlup devletlere zorla imzalatılan ağır anlaşmalar, bu devletlerin daha saldırgan bir tutum içine girmesine neden olmuştu.

Birinci Dünya Savaşı’nın yaraları henüz sarılamamış ve bu savaşın ülkelere getirdiği yıkımın henüz devam ettiği bir dönemde ilk savaştan daha büyük çaplı bir savaşın ortaya çıkması küresel anlamda daha büyük ekonomik sıkıntıların ortaya çıkmasına neden oldu ve dünya düzeni birçok açıdan değişti.

1939 yılında başlayan savaş, o dönem yaklaşık 2,2 milyar insanın yaşadığı dünya nüfusunun neredeyse tamamını etkiledi. Yapılan çalışmalarda savaş dışı kalmış insan sayısının 100 milyonu bile bulmadığı ortaya çıkarıldı. Bu dünya nüfusunun %5 ine tekabül ederken, savaşın yıkımını bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın dışında kalmasıyla bu konuda büyük bir diplomatik başarı sağlamıştır. Bu başarıda elbette İsmet Paşa’nın rolü büyüktür. Fakat biz yazımızda bu başarıdan ziyade, Türkiye’nin savaşta yaşadığı ekonomik sıkıntıyı ele alacağız.

Türkiye bu büyük başarısına rağmen, savaşa giren veya girmeyen her ülke gibi ulusal kaynaklarını savaş ekonomisinin emrine vermek zorunda kalmış, insan, hammadde vb. bütün kaynaklarını savaş için seferber etmek zorunda kalmıştı.

İlk olarak İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı politikalarını devam ettiren Türkiye, daha sonra bir milyon genç erkek nüfusunu üretimden çekerek silah altına aldı. Bu nedenle üretim düşüşü yaşanması ve ithal mal almada yaşanan güçlüklerden dolayı devlet tüketimi de sınırlamak zorunda kaldı.

Tüm bunlarla beraber seferberlik altına alınan nüfusun ve savunma sanayiine ayrılan bütçenin artması devleti yeni yollar aramaya itti. Bu nedenle her zaman olduğu gibi akla gelen ilk yöntem yeni vergiler çıkarmak oldu.
Bu dönemde olağanüstü durumlar nedeniyle, Milli Müdafa Vergisi, Varlık Vergisi (Bu vergi Türkiye Tarihinde en çok eleştirilen vergilerden birisi olmuştur.) ve Toprak Mahsulleri Vergisi alınmaya başlandı.

Bu vergilere rağmen bütçe açığı kapanmadı ve hükümet, Merkez Bankasından borç aldı. Bu durum Türkiye’de büyük bir enflasyona neden oldu ve mal fiyatları ortalama %300-350 gibi bir artış gösterdi.
Hükümet, ülkeyi sıcak savaştan uzak tutma başarısı gösterirken, aynı başarıyı savaş ekonomisi planlama konusunda gösteremedi. Halbuki savaş ihtimali ufukta göründüğünden itibaren bu planlama yapılmış olsaydı ekonomik sıkıntılar daha hafif atlatılabilirdi.
Bütçe gelirlerinde savunmaya harcanan para, önceki yıllara göre yaklaşık %20 arttı. Bu durum enflasyonu hızlandıran en önemli etmenlerden biri oldu. Ayrıca ordu ihtiyaçları için piyasadan çekilen tüketim malı milli gelir dengesini tam anlamıyla alt-üst etti.

Savaş dış ticareti de tam manasıyla tıkadı. Tüketim mallarında yaşanan tıkanmada bunun üstüne eklenince, ülkede mal kıtlığı yaşandı. Bu kıtlık da doğal olarak fiyat artışlarına neden oldu. Devlet 1940 yılında bu nedenlerle Milli Koruma Kanunu çıkardı.

1942 yılında çıkarılan Varlık Vergisi ile, savaş döneminde elde edilen aşırı spekülatif gelirlerin bir kısmı devlet tarafından alınarak, enflasyon frenlenmeye çalışılmıştı. Bu vergi, savunma sanayiine yapılan harcamalar için de ek kaynak olmuştu. Fakat bu çok küçük bir kaynak olarak kaldı.

Sonuç olarak Türkiye, tüm dünyayı en çok etkileyen beş yıllık savaş döneminde sıcak savaşa girmemiş olsa da ekonomik anlamda adeta bir ateş çemberinde kaldı.