Get Mystery Box with random crypto!

biri Efendimiz’in gittiğini onlara haber vermiş, eve daldıklar | Hayâtu's Sahâbe

biri Efendimiz’in gittiğini onlara haber vermiş, eve daldıklarında yatakta yatanın Efendimiz (sas) değil, Ali olduklarını görüp, çılgına dönmüşlerdi. Oradan hemen çıkıp aramaya koyulduklarında Ebû Cehil ilk olarak, Ebû Bekir’in evine gidip oradan bilgi almak istedi. Eve vardıklarında Ebû Cehil büyük bir öfke ile Esmâ validemizin üzerine yürüdü: “Baban ve Muhammed nerede?” dedi. Esmâ validemiz: “Bilmiyorum” dedi. O anda Ebû Cehil var gücü ile Esmâ validemize bir tokat attı. Esmâ validemiz neye uğradığını şaşırmış, kulağındaki küpe bir yere fırlamış, o da bir anda kapının eşiğine yığılmıştı. Ama Esmâ yiğit babanın yiğit bir kızı, yiğit kocanın yiğit bir hanımı idi; ser verip, sır vermemeliydi. Öyle de oldu; Ebû Cehil’e alaycı bir eda ile: “Siz nasıl olur da kapının önünde olmanıza rağmen onları elinizden kaçırırsınız? Siz beceriksizseniz biz ne yapalım? Gidin bulun biz nerden bilelim neredeler?”dedi. Ebû Cehil, bir hanımdan bu sözleri duyunca iyice çıldırmış ve oradan ayrılarak, Efendimiz (sas) ile Hz. Ebû Bekir’i aramaya devam etmişti. Ebû Cehil ve yanındakiler evden ayrılınca, Hz. Ebû Bekir’in yaşlılıktan gözleri görmeyen babası Ebû Kuhâfe söylenmeye, oğlu Ebû Bekir’e kızgınlığını ifade eden kelimeler sarf etmeye başlamıştı. Ebû Kuhâfe o gün için Muhammedün Resûlullah deme bahtiyarlığına henüz erememiş, iman davası uğruna çekilen sıkıntıları anlayacak bir seviyeye varamamıştı. “Ah Ebû Bekir! Elindeki tüm malları Muhammed’in uğruna harcadın, işe yaramaz bir sürü köle alıp azât ettin, bunlar yetmedi, şimdi Muhammed’in peşine takılıp Yesrib yollarına düştün ve şu çoluk çocuğuna hiçbir malbırakmadan onları perişan ettin” diyordu. Öyle söylendi, öyle söylendi ki Esmâ validemiz onu teskin etmek için aslında babalarının kendilerine çok para bıraktığına dedesini ikna etmek zorunda kalmıştı. Esmâ, kardeşi Aişe’ye: “Koş bana biraz küçük küçük taşlar getir” demişti. Aişe validemiz söyleneni yapmış, koşup dışarıdan biraz taş toplayıp getirmişti. Esmâ validemiz o taşları, Hz. Ebû Bekir’in para koyduğu sandığın içerisine koymuş, üzerini bir örtü ile kapatmıştı. Daha sonra gözleri görmeyen dedesinin elini tutmuş; “Gel dedeciğim! Bak oğlun Ebû Bekir bize neler bırakmış” diyerek elini sandığın üzerinde gezdirmişti. Ebû Kuhâfe o taşları altın zannederek, biraz teskin olmuş ve söylenmeyi bırakmıştı. Hz. Esmâ, ilk görevi başarı ile yerine getirmişti. Hz. Esmâ, yaşlı dedeyi başka türlü ikna edemeyeceğini anlayınca böyle bir yola başvurmuştu. Onun yaptığı bu işi bir kandırmaca olarak değil, kendilerinin babalarının yaptıkları işe ne kadar razı oldukları şeklinde anlamak gerekir… Bu ilk görevin sonrasında Hz. Esmâ mücadele adına yapması gerekeni yerine getirmek için hemen harekete geçiyor.
(Konu devam edecek inşâAllah.)