Get Mystery Box with random crypto!

Hayâtu's Sahâbe

Telgraf kanalının logosu hayatus_sahabe — Hayâtu's Sahâbe H
Telgraf kanalının logosu hayatus_sahabe — Hayâtu's Sahâbe
Kanal adresi: @hayatus_sahabe
Kategoriler: Din
Dilim: Türk
aboneler: 12.01K
Kanaldan açıklama

Kanalımızda Hayatu-s Sahabe isimli eserden iktibaslar ve Sahabe hayatlarına dair paylaşımlar yapılmaktadır.
أصحابي كالنجوم بأيهم اقتديتم اهتديتم

Ratings & Reviews

3.50

2 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

1

4 stars

0

3 stars

0

2 stars

1

1 stars

0


En son Mesajlar

2022-10-03 10:00:15 Hazret-i Ömer (r.a.), bir gün yanında bulunan topluluğa “Bir şeyler isteyecek olsanız ne isterdiniz, her biriniz söyleyin!” buyurdu. Onlardan birisi:
“Şu evin altın dolu olmasını, o altınları da, Allah yolunda infak etmeyi, sadaka olarak vermeyi isterdim” dedi. Bir diğeri; “Bu evin zümrüt ve en kıymetli mücevherlerle dolu olmasını ve onu, Allah yolunda harcamayı dilerdim” dedi. Hazret-i Ömer (r.a.) da: “Ben ise şu evin (bu ümmetin emini olan) Ebû Ubeyde bin Cerrâh, (en fakihlerinden olan) Muâz bin Cebel, (en meşhur kurralarından olan) Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe ve (Peygamberimizin sırdaşı olan) Huzeyfe bin Yemân gibi zâtlarla dolu olmasını (onlarla Allah yolunda cihad etmeyi) isterdim” buyurdu.
487 views07:00
Aç / Yorum Yap
2022-09-26 10:13:01 CA'FER BİN EBİ TALİP

Ca’fer bin Ebi Talib (r.a), Takriben Miladi 589 veya 590 yıllarında Mekke’de dünya’ya geldi. Babası: Ebi Talib bin Abdülmuttalib, Annesi: Fâtıma bint-i Esed, bin Hâşim, bin Abdi Menaf, bin Kusayy el-Kureyşiy el-Hâşimi dir. Neseb silsilesi ise: Ca’fer bin Ebi Talib bin Abdülmuttalib bin Hâşim bin Abdimenaf bin Kusayy el-Kureyşi el-Hâşimi’dır. Resûlullâh (s.a.v)’ın amcası oğludur. Hz.Ali (r.a) ve Hz.Akil’in kardeşleridir. Hz.Ali (r.a)’den takriben on yaş kadar daha büyüktür. Künye ve lakabı: Ca’fer’i Tâyyar, Ebi’l-Mesâkin, Ebi Abdullâh, Zü’l-Cenâheyn, Zü’l-Hicreteyn’dir. Hicretin sekizinci yılı, Miladi 629 yılında Mûte Savaşı’nda kahramanca savaşıb şehid olmuştur. Başka bir rivayette ise şöyle anlatılır:
Hz.Ca’fer bin Ebi Talib, Resûlullâh’ın amcası Ebi Talib’in oğludur. Ebi Talib’in dört oğlu olub, en büyüğü Talib, sonra Akil, sonra Ca’fer, en küçükleri de, Hz.Ali idi. Sırasiyle bunların aralarında onar yaş fark vardı. Resûlullâh (s.a.v), Erkam’ın evine girib İslâmiyet’i yaymağa başlamadan önce, Hz.Ca’fer Müslüman olmuştu. Habeşistan ülkesine ikinci Hicret Kafilesine katılarak zevcesi Esmâ bint-i Ümeys ile birlikte hicret etmişti. Abdullâh, Avn ve Muhammed ismindeki oğulları, orada iken, doğmuşlar Hz.Ca’fer’de oğlu Abdullâh’dan dolayı Ebi Abdullâh künyesi, ile anılırdı. Kendisi, Resûlullâh’a, yaratılışça ve, ahlakça da, çok benzerdi. Resûlullâh (s.a.v)’ın amcası Ebu Talib’in çocuklarının fazla oluşu sebebiyle geçim sıkıntısı çektiği yıllarda onun yükünü hafifletmek üzere Resûlullâh (s.a.v) Hz.Ali’yi, Amcası Abbas’da, Ca’fer’i yanına almıştı. Bu sebeble Hz.Ca’fer’in gençlik yılları amcası Abbas’ın yanında geçti. Daha sonraları ise Hz.Abbas (r.a) yeğeni Hz.Ca’fer’i küçük baldızı Hâris el-Hilâliye’nin kızı Esmâ bint-i Ümeys (r.a)’e ile evlendirdi. Hz.Câ’fer Resûlullâh (s.a.v)’e ilk İman edenler arasında yer aldı. Hz.Ca’fer’in Hz.Ebi Bekr (r.a)’dan önce İslâm’a girdiği de rivâyet edilir. Resûlullâh (s.a.v)’in İslâm dinine davetine Dâru’l-Erkam’dan daha önce icabet etmiştir. İbn-i İshak’a göre, İslâmiyeti kabul eden otuzbirinci kişidir. Resûlullâh (s.a.v) ve küçük kardeşi Hz.Ali (r.a) beraberce namaz kılarlarken bunu gören babası Ebu Talib: “-Haydi sende amcanın oğlunun yanında namaz kıl!”deyince sol tarafında namaz kılmıştır.
677 views07:13
Aç / Yorum Yap
2022-09-25 10:35:17 İlmi yayınlar yapan tavsiye Telegram Kanalları

Medrese Dersleri Ses kayıtları paylaşılmaktadır
@medresedersleri

Modern Arapçaya dair
@pratikarapca

Tefsir Dersleri
@mufessir

Fıkıh Dersleri ve Güncel Fıkhi meseleler
@fikihdersleri

Şâfii Fıkhı
@fikihdersleri_safi

Fikri tefekküre ve aklı tedebbüre sevkeden hikmetli sözler
@hikemiyat

Tefsir, Fıkıh ve Risâle-i Nûr dersleri @meclisikuran

Osmanlıca Dersleri ve paylaşımları
@osmanlicadersleri

Aile ve Çocuk Eğitimi üzerine
@ailecocuk

Arapça pdf kitap arşivi
@islamickutub

Kur'ân Tilavetleri
@TilavetulKuran

Ezber amaçlı âyet hadis yayını
@ayethadisezberi

Günlük âyet / hadis yayını
@birayetbirhadis

Risâle-i Nûr İzah ve notlar
@bediuzzaman

Risale-i Nur'dan yayınlar
@saidnursi

İslami Kitapların Tanıtımı Hakkında
@kitaprehberi

Sahabelerin Hayatı Hakkında
@hayatus_sahabe

Kolay İngilizce
(Arapça ve İngilizceyi aynı anda öğrenin)
@kolay_ingilizce

Risâle-i Nûr Soru&Cevap Test Kanalı
@risaleinur_imtihan

İslâmî Soru&Cevap Test Kanalı
@sorularla_islam
300 views07:35
Aç / Yorum Yap
2022-09-25 09:22:01 Bir gün Osman bin Affân (r.a.), Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin huzuruna gelip: “Yâ Resûlallah! Lütfedip, mübarek ve bereketli ayaklarınızla hanemizi teşrif buyursanız.” diye arz etti. Sultân-ı Kâinât ve Mefhar-i Mevcûdât (s.a.v.) Efendimiz: “Yalnız beni mi davet ediyorsun, yoksa ashâbımla birlikte mi?” buyurunca, Hazret-i Osman (r.a.): “Birlikte buyurun yâ Resûlallah!” dedi, Server-i Enbiyâ (s.a.v.), Hazret-i Bilâl’e, “Osman’ın davetini Ashâbıma söyle.” buyurup kalktı ve birlikte Hazret-i Osman’ın saadethanelerine doğru hareket ettiler. Yolda giderken Hazret-i Osman (r.a.), Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) adımlarını sayardı. Resûlullah (s.a.v.) Hazretleri: “Yâ Osman! Niçin adımlarımı saymaktasın?” buyurdu. Hazret-i Osman (r.a.):“Yâ Resûlallah, her mübarek adımınız için bir köle âzâd edeceğim, onun için sayıyorum” dedi. Nitekim davetten sonra, Hazret-i Osman, Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) adımları sayısınca köle âzâd etti.
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Bütün peygamberler, hayatlarında birer kimse ile övünmüşlerdir. Ben de Osman bin Affân ile övünürüm. Bütün melekler, benimle iftihar ederler; ben de Osman ile iftihar ederim.
Mahşer günü bütün Nebî ve Resûller (aleyhimüsselâm), Ashâb’ından birisini refîk edinip onunla dolaşırlar, onları bir an bile yanlarından ayırmazlar. Ben de Osman’ı refîk edindim. Cennette benim refîkim Osman olacaktır.”
535 views06:22
Aç / Yorum Yap
2022-09-18 09:32:01 ÂİŞE BİNT-İ EBÎ BEKR

İslâm âleminin en büyük kadınlarından, Nübüvvet evinin en gözde hanımefendilerinden, Mü’minlerin annesi, tahire, zekiye, alleme, sıddıka, büyük sahâbiye Resûlullâh (s.a.v)’ın muhterem zevceleri Hz,Âişe bint-i Ebî Bekri’s-Sıddik (r.a)’dır. Nesebi: Âişe bint-i Ebi Bekri’s-Sıddik bin Ebû Kuhafe Osman bin Amr bin Kâ’b bin Sa’d bin Teym bin Mürre bin Kâ’b bin Lüey bin Ğalib bin Fihr bin Mâlik bin Nadr bin Kinâne’dir. Annesi ise: Ümmü Ruman bint-i Âmir bin Uveymir bin Abdişşems bin Attab bin Uzeyne bin Subey’ bin Duhman bin Hâris bin Ğanm bin Mâlik bin Kinâne el-Kinâniye’dir. Babası Ebû Bekr’ın neseb ve soyu, Resûlullâh (s.a.v)’ın yedinci göbekten dedesi olan Mürre ile, annesinin soyu ise ondördüncü göbekten dedesi Kinâne ile birleşir. Lakab ve Künyesi ise: Kız kardeşi Esmâ’nın oğlu ve yeğeni Abdullah İbn-i Zübeyr’e izafeten Ümmü Abdullah’dır. Babası Ebû Bekri’s-Sıddik’a istinaden’de Âişe’i-Sıddıka, ayrıca lakab olarakta; İsmi tasğir sığasıyla Uveyşa, Âiş, Pembe yanaklı manasında, Hümeyra, Resûlullâh’ın sevgilisi manasında Haliletü’r-Resûlullâh da denilir. Fiziki yapısını görenler şöyle anlatırlar: Kısa boylu, beyaz tenli, iri gözlü ve çok güzel biri idi. Çok zeki, güçlü bir hafızanın sahibi, cesur, dirayetli, fesahat ve belağatı ile iyi bir hatib, şiir, edebiyat ve neseb ilminde oldukça kabiliyeti olan, tıb alanında geniş bir birikim ve tecrübe sahibi olan bir hanımefendiydi. Resûlullâh (s.a.v)’in üçüncü hanımı, Ebû Bekr’in kızı, Mü’minlerin annesi, Abdurrahman, Abdullah, Muhammed, Tufeyl bin Ebû Bekr’lerin bacıları, Esmâ ve, Ümmü gülsüm bint-i Ebû Bekr’in de kız kardeşleridir. Baba annesi: Hanım sahabiyelerden Ümmü’l-Hayr Selmâ bint-i Sahr, bin Amr, bin Kâb dır. Dedesi ise: Ebû Kuhafe Osman bin Amr, bin Vehb, bin Said, bin Temim dir.
2.1K views06:32
Aç / Yorum Yap
2022-09-17 18:02:01 EBÛ UBEYDE BİN CERRÂH

Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a), Âşere-i Mübeşşere’den, Cennet ile müjdelenen on kişiden biridir. Takriben, Fil vak’ası’ndan onüç yıl kadar sonra Miladi 583 yılında Mekke-i Mükerreme’de dünyaya gelmiş olub Resûlullâh (s.a.v)’den yaklaşık on iki yaş daha küçüktür. Babası: Abdullah bin Cerrâh bin Hilâl dır. Annesi ise: Ümeyme bint-i Ğanm bin Câbir bin Abdüluzza bin Amre bin Amire bin Ümeyra bin Veria bin Hâris bin Fihr’dir. Kâbilesi neseb soyu ise şöyledir: Ebû Ubeyde Amir bin Abdullah bin el-Cerrâh bin Hilâl bin Uheyb bin Dabbe bin Hâris bin Fihr bin Mâlik bin Kinâne bin Hüzeyme bin Müdrike bin İlyas bin Mudar bin Nizar bin Maâd bin Adnan el-Fihri el-Kureyşi’dır. Ebû Ubeyde bin Cerrâh Resûlullâh’ın soyu ile Fihr bin Mâlik’de birleşir. Beni Hâris kabilesinden olan Ebû Ubeyde bin Cerrâh, Câhiliye devrinde Mekke’de okuma yazma bilen müstesna birkaç kişiden biri olduğu için Kureyşiler kendisine çok değer verirlerdi.
Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a)’ın asıl ismi: Amr bin Abdullah’dır. Dedesi Cerrâh’a nisbetle Ebû Ubeyde bin Cerrâh olarak meşhur olmuştur. Künyesi; Ebû Ubeyde’dir. Resûlullâh (s.a.v) ona lakab olarak:  “-Eminü’l- Ümem!” Ümmetin Emini dir demiştir. Ebû Ubeyde bir Cerrâh (r.a), Câhiliye devrinde veya İslâm devrinde çeşitli zaman ve şartlarda, özellikle İslâm döneminde Şer’i kuralları çiğne-memek şartıyla iki defa evlenmiş olub bu evliliklerinden Yezid ve Umeyr, adında iki tane oğlu olmuştu. Bu oğulları ise kendisinin sağlığında vefat etmiş nesli devam etmemiştir. Bilinen hanımlarının isimleri ise şöyledir: 1-Hind bint-i Cabir 2- Erca, adında ki kadındır. Fiziki ve mizaci durumunu ise, onu görenler şöyle anlatırlar: Uzun boylu, zayıf bedenli arık (uzun) yüzlü seyrek sakallı, kam-burca, ön iki dişi düşmüştü ki, bu ona çok yakışıyordu. Uhud Savaşı’nda Resûlullâh (s.a.v)’in yüzüne gömülen miğferinin parçalarını çıkarmaya çalışırken olmuştu. Eminliği ile meşhur olmuştur. Mütevazi, zühd ve hayâ sahibi biriydi. Güzel ahlakı ile başkalarını kendine hayran bırakırdı. Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a)’ınMüslüman oluşu: Osman İbn-i Maz’ûn, Ubeyde bin Hâris, Abdurrahman bin Âvf, ve Ebû Seleme Abdullah bin Abdü’l-Esed ile birlikte Resûlullâh (s.a.v)’ın yanına gitmişti. Resûlullâh (s.a.v), onlara İslâmiyeti arz ve teklif etti. İslâm şeriatlarını anlattı. Hepsi, aynı anda Müslüman oldular. Onların, Müslüman oluşları, Resûlullâh (s.a.v)’ın, Erkam bin Ebi’l-Erkam’ın evin-de, halkı, İslâmiyete gizlice davete başlamasından önce idi. Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a), İslâmiyetten önce, Câhiliye devrinde arablar arasında okuma yazma bilenler, pek az bulunduğu sırada, kendisi okur yazar olan Mekkeliler arasında idi. Resûlullâh (s.a.v) onun hakkında:“-Bu, bu, Ümmetin Emini’dir! “-Muhakkak ki, her ümmetin bir Emini vardır. Bu ümmetin Emini’ de, hiç şübhesiz, Ebû Ubeyde bin Cerrâh’dır!”
2.3K views15:02
Aç / Yorum Yap
2022-09-12 09:40:06 AMR BİN CEMÛH’UN MÜSLÜMAN OLMASI

Ashâb-ı Kirâm’dan Amr bin Cemûh (r.a.) Hazretleri, Selemoğulları’nın önde gelenlerindendi. Müslüman olmadan önce evinde ağaçtan yaptığı “Menat” denilen bir puta tapar, zaman zaman onu temizleyip güzel kokular sürerdi.
Oğlu Muaz ve Selemeoğulları’ndan diğer bazı gençler, Müslüman olmuşlar ve Akabe Bey‘ati’nde bulunmuşlardı. Bir gece bu gençler, Menat ismindeki putun olduğu yere girip onu yerinden aldılar, götürüp bir lağıma baş aşağı attılar. Sabahleyin tapınmak için putuna giden Amr, onu yerinde bulamayınca “Yazıklar olsun size! Bu gece tanrımıza kim düşmanlık etti?” diye söylendi. Sonra putunu aramaya başladı. Onu bulunca da kaldırıp temizledi, güzel kokular sürdü ve eski yerine koyarak; “Vallâhi sana bu işi yapanı bir bulsam, onu perişan ederdim.” dedi. Gece olup Amr uyuyunca, gençler yine putu alıp, bir gün önceki gibi yaptılar. Sabah Amr yine onu arayıp buldu, alıp temizledi, kokulayıp yerine koydu. Gençler ertesi gece yine aynısını yaptılar. Amr da onu bulup yerine koydu. Bu defa kılıcını getirip putun boynuna asarak: “Ey Menat! Şüphesiz ben, bu işi sana kimin yaptığını bilemiyorum. Şâyet sende bir hayır varsa, al sana kılıç, artık sen kendini koru!” dedi. Gece olunca gençler, putun boynundan kılıcı aldılar. Bir köpek leşi bulup putu ona bağladılar. Sonra da ikisini beraber bir lağıma attılar. Amr uyanıp putunu bulamayınca, yine aramaya başladı. Bu defa da bir lağım kuyusunda, hattâ bir köpek leşine bağlı vaziyette buldu. Onun bu hâlini görünce aklı başına geldi ve: “Vallâhi sen ilah olsaydın, bir köpek leşi ile beraber böyle bir kuyuya düşmezdin.” dedi. Sonra kavminden Müslüman olanlarla konuşarak, İslâm ile müşerref oldu. 
3.6K views06:40
Aç / Yorum Yap
2022-09-11 10:17:01 Abdullah bin Ebûbekir (r. anhümâ) buyurdu: “Bir zât, bana şöyle anlattı; Huneyn Harbi günü ayağımda sert ve ağır bir nalin vardı. Onunla (yanlışlıkla) Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizin ayağına bastım. O, elindeki bir sopa ile beni dürttü ve “Bismillâh, canımı acıttın” buyurdular. Sonra bütün gece, ‘Resûlullâh’ı incittim’ diye kendimi ayıplayarak sadece Hazret-i Allâh’ın bildiği hâl üzere sabahladım. Sabah olduğu vakit biri, “Filan nerededir?” diye beni arıyordu. Ben, “Muhakkak dünkü hâdiseden dolayı beni arıyorlar” diyerek ve hakkımda Allah tarafından bir şey geldi korkusu içinde Resûlullâh’ın huzuruna vardım. Bana şöyle buyurdu:
“Dün ayağıma basıp canımı acıtmıştın, ben de sopa ile seni dürtmüştüm. Şimdi sen o hakkına mukabil, şu seksen koyunu al.” buyurdular.
864 views07:17
Aç / Yorum Yap
2022-09-10 14:34:01 Hazret-i Câbir -radıyallâhu anh- şöyle anlatır: Biz Hendek Savaşı gününde siper kazıyorduk. Önümüze son derece sert bir kaya çıktı. Sahâbîler, Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gidip:“–Kazmakta olduğumuz hendekte önümüze sert bir kaya çıktı.” dediler.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz: “–Ben hendeğe ineceğim.” buyurdu, sonra ayağa kalktı, açlıktan karnına taş bağlamıştı. Biz üç gün müddetle yiyecek hiçbir şey tatmaksızın orada kalmıştık. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kazmayı eline aldı ve sert kayaya vurdu, o kaya un ufak olup kum yığınına döndü. Ben:“–Yâ Rasûlallâh! Eve gitmeme izin veriniz!” dedim. Eve varıp zevceme: “–Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i dayanılmayacak bir hâlde gördüm, yiyecek bir şey var mı?” diye sordum. Zevcem:“–Biraz arpa ile bir de oğlak var.” dedi. Oğlağı kestim, arpayı da öğüttüm. Eti tencereye koyduk. Ekmek pişip tencere de taşlar üzerinde kaynamakta iken Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gittim: “–Ey Allâh’ın Rasûlü! Birazcık yemeğim var, bir-iki kişiyle berâber bize buyrun.” dedim.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz: “–Yemek ne kadar?” diye sordu. Ben de olanı söyledim. Bunun üzerine: “– Hanımına söyle, ben gelinceye kadar tencereyi ateşten indirmesin, ekmeği de fırından çıkarmasın!” buyurdu. Sonra ashâbına:
“–Ey Hendek ehli! Câbir bize ziyâfet hazırlamış, haydi buyrun!” diye yüksek sesle nidâ etti. Oradakiler hep birlikte kalktılar. Ben telâşla zevcemin yanına koşup: “–Vay başımıza gelenler! Peygamberimiz, yanında Muhâcirler, Ensâr ve berâberlerindekilerle geliyor.” dedim. Hanımım ise: “–Allâh Rasûlü sana ne kadar yemeğimiz olduğunu sordu mu?” dedi.
Ben: “–Evet.” dedim. Bunun üzerine:
“–O hâlde telâşlanma, O senden daha iyi bilir.” dedi. Bir müddet sonra geldiklerinde, Rasûl-i Ekrem Efendimiz sahâbîlerine: “–Birbirinizi sıkıştırmadan giriniz!" buyurdu. Onar onar girdiler. Efendimiz ekmeği koparıyor, üzerine et koyuyor ve her defâsında tencereyi ve fırını kapatıyor, ondan aldığını ashâbına veriyordu. Sonra yine aynısını yapıyordu. Gelenler bin kişi idiler. Oradakilerden hepsi doyuncaya kadar, ekmeği koparıp üzerine et koymaya devâm etti. Netîcede bir miktar yiyecek de arttı. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, zevceme dönerek:
“–Bunu ye, komşularına da ikrâm et, çünkü açlık insanları perişan etti!” buyurdu.
1.4K views11:34
Aç / Yorum Yap
2022-09-08 10:15:07 BİŞR BİN BERÂ

Bişr bin Berâ (r.a), Medine doğumludur. Bişr bin Berâ’nın babası Ensâr’ın meşhurlarından Berâ bin Ma’rûr’dur. Annesinin adı, Ümmü Bişr Huleyde bint-i Kays bin Sâbit bin Hâlid, veya Sülâfe’dir. Medine’nin Hazrec kabilesi’nın Seleme oğulları koluna mesubtur. Hicretten önce Müslüman oldu. Bişr, bin Berâ, babası ile birlikte ikinci Akabe bîatına iştirak etti. Bu bey’atte babası Berâ bin Ma’rûr, Resûlullâh (s.a.v)’e ilk defa bey’at eden yetmiş Medineli Ensâr’ erkeklerinin ilki olma sıfatını kazanmıştır. Bişr bin Berâ, ve babası Berâ bin Ma’rûr Medine’ye geri döndük-lerinde bütün, aile efradını İslâmiyet’e sokmuşlardır. Bişr bin Berâ’nın babası, Berâ bin Ma’rûr (r.a), Resûlullâh (s.a.v)’in Medine’ye hicret edişi- ni göremeden vefat etmiştir. Hicretten sonra Resûlullâh, onunla muhacir-inden olan Vakid bin Abdullah el-Leysi ile aralarında din kardeşliği oluşturmuştur. Bişr bin Berâ, ok atmakta çok mahir idi. Medine’nin ileri gelen muharriblerindendi. Bu vasıflarından dolayı Resûlullâh (s.a.v)’in iştirak etmiş olduğu ve kendisinin şehâdetine kadar yapılan bütün gazve ve seferlere iştirak etmiştir. Bişr bin Berâ (r.a), ilk önce Bedir Ğazvesi’nde, ileri saflarda okçu olarak Resûlullâh (s.a.v)’ın yanında müşriklerle çarpışmıştır. Böylece Bedir Ashab’ından olma sıfat ve şerefini kazanmıştır. Hicri 3.Miladi 625 yılında yapılan Uhud Ğazvesi’ne iştirak etti. Bişr, bin Berâ aynı yıl içinde Benî Nadir Ğazvesi’nede iştirak etmiştir. Hicri 4. Miladi 626 yılında vaki’ olan Benî Mustalik Ğazvesi’ne iştirak ederek Müreysi çevresinin kontrol altına alınmasında büyük yararlıkları görüldü. Bişr bin Berâ (r.a), Hicri 5. Miladi 627 yılında Hendek Ğazvesi’nde bulundu. Bu gazvede ok atmadaki ustalığıyla bütün dikkatleri üzerine çekmiştir. Daha sonra Benî Kurayza Yahudilerinin muhasarasına iştirak etmiştir. Hicri 6. Miladi 628 yılında Hudeybiye andlaşmasına iştirak edip, bîat-ı Rıdvan Ashabından olma şerefini kazanmıştır. Aynı yılın yaz aylar- ında tertip edilen Hayber gazvesine iştirak etmiştir. Bu gazvenin bitiminde Zeyneb bint-i Hâris adında bir Yahudi kadını Resûlullâh ve arkadaşlarına bir koyun ziyafeti çekmişti. Bu ikram edilen koyun eti, zehirli idi. Bişr bin Berâ, zehirli koyun etinden haberi olmadan, ağzına bir lokma atıp yiyince zehirlenerek vefat etti.
219 views07:15
Aç / Yorum Yap