Get Mystery Box with random crypto!

Tefsir Dersleri (تدارس القرآن)

Telgraf kanalının logosu mufessir — Tefsir Dersleri (تدارس القرآن) T
Telgraf kanalının logosu mufessir — Tefsir Dersleri (تدارس القرآن)
Kanal adresi: @mufessir
Kategoriler: Kategorize edilmemiş
Dilim: Türk
aboneler: 8.72K
Kanaldan açıklama

Kanalda tefsir iktibasları ve Tefsir Dersleri ses kayıtları paylaşılmaktadır
Say'u gayret bizden tevfik Allah'tandır (عز و جل)

Ratings & Reviews

2.50

2 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

0

4 stars

0

3 stars

1

2 stars

1

1 stars

0


En son Mesajlar 4

2022-06-27 09:45:03 Merhûm Ömer Nasûhi Bilmen’in, Hz. Peygamber’e hitap edilen âyetlerde Hz. Peygamber için kullandığı ifadelerden bazıları:

-Ey Peygamber-i Ulviyet perver!
-Ey Peygamber-i Âlişan!
-Ey Peygamber-i Âlikadr!
-Ey ümmetin rehberi, muktedâbihi olan Resûl-i Zîşân!
-Ey Efdalu’l-Mürselîn!
2.3K views06:45
Aç / Yorum Yap
2022-06-25 09:45:05 Maddî ve Mânevî İnfâk

İnfâk çok kıymetli bir ameldir lâkin, şu hususu da unutmamak gerekir:

“Dinar ve dirhem infak eden çoktur lâkin, gözyaşı infak eden pek azdır.” (İbn Atâullâh el-İskenderî)

İhtiyâç sâhiplerine infâkta bulunmak ne kadar önemliyse, günah kirlerinden arınmaya muhtaç kalplerimizi gözyaşlarıyla yıkamak da o kadar önemlidir.

Öyleyse; yoksullara maddî infâkta bulunduğumuz gibi, kalplerimize de gözyaşı infâkında bulunalım.

Allah Teâlâ bizlere hem maddî hem de mânevî infâkı gerçekleştirebilmeyi nasip eylesin.
2.7K views06:45
Aç / Yorum Yap
2022-06-23 09:45:02 İman Bağı Kan Bağından Öncedir

Hz. Nûh (aleyhi’s-selâm), oğlunun helâk olacağını görünce, Cenâb-ı Hakk’a şöyle niyâzda bulundu:

(وَنَادَى نُوحٌ رَّبَّهُ فَقَالَ رَبِّ إِنَّ ابُنِي مِنْ أَهْلِي)

“Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. (Hûd, 45)

Cenâb-ı Hak ona şöyle cevap verdi:

(قَالَ يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ)

“Ey Nûh! O, asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. (Hûd, 46)

Bu âyetlerden anlaşıldığı üzere, kişinin en yakınları bile iman ehlinden olmayınca, aralarında bir yakınlık kalmamaktadır. Bu, oğul da olsa böyledir.

Peki insanları birbirine bağlayan asıl bağ nedir? Elbette iman bağıdır. Zira Fars kökenli olan Hz. Selmân (radiyallâhu anh) hakkında, Resul-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(سَلْمَانُ مِنَّا أَهْلَ البَيْت)

“Selmân bizden, Ehl-i Beyt’tendir” (Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr)

Peygamber olan babasının davetine kulak vermeyen oğul, âlemlerin Rabbi tarafından: “O asla senin âilenden değildir” sözüyle tahkîr edilirken; Rasûlullâh’a gönülden bağlı Hz. Selmân ise Allah Rasûlü tarafından: “O Ehl-i Beyt’tendir” sözleriyle taltif edilmiştir.

“Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” (Haşr, 10)

Ömer ÇINAR
236 views06:45
Aç / Yorum Yap
2022-06-21 08:45:04 ‎Arapçada bir hayvan ismi olan “Zürâfa” (زرافة) kelimesi, “topluluk” anlamına gelir. Çünkü zürafada devenin boynu, kaplanın cildi, geyiğin boynuzu, ineğin dişleri ve devenin başı gibi özellikler toplanmıştır.

‎[Kitâbu’l-Arabiyyeti’l-Muâsıra]
697 views05:45
Aç / Yorum Yap
2022-06-19 07:45:03 BİR SORU:

‎A’râf Sûresi 56.âyetinden bir cümle:
‎إِنَّ رَحۡمَتَ ٱللَّهِ قَرِیبࣱ مِّنَ ٱلۡمُحۡسِنِینَ

‎Bu cümlede إِنَّ (inne) edâtının ismi olan Rahmet (رحمت) kelimesi, yapı itibarıyla müennes olmasına rağmen, haberi Karîbun (قريب) müzekker gelmiştir, niçin?

CEVAP

Karîb (قريب) kelimesi, neseb ve akrabalık manaları dışında kullanıldığında hem müennes hem de müzekker olarak kullanılabilir. (Baîd kelimesi de öyledir) Rahmet kelimesinin akrabalık ve neseple bir alâkası olmadığından, ona haber olarak gelen Karîb kelimesi müzekker gelmiştir. Sorumuzun dil açısından cevaplarından biri budur. Yani Karîb kelimesi, dil bakımından kullanımı câiz olduğu için müzekker gelmiştir.

Bir diğer cevap ise şöyledir:
Arap dilinde izâfe konusunda şöyle bir kural vardır: “Muzâfın hazf edildiği yerlerde haber, muzâfun ileyhe nisbet edilebilir.”

Bunun bazı şartları vardır. O şartlardan biri: Muzâf hazf edildiğinde, muzâfun ileyhin onun yerine geçmesi mümkün olmalıdır. Başka bir deyişle; muzâfun ileyh, muzâfın yerine geçtiğinde anlamda bir eksiklik meydana gelmemelidir. Eğer bu şarta uyulursa, muzâf hazfedilebilir. Misâlen: “Rahmetullâhi Karîbun Mine’l-Muhsinîn” [Allâh’ın Rahmeti iyilik edenlere pek yakındır] cümlesinden muzâf olan “Rahmet” kelimesini hazf edersek cümle: “Allâhu Karîbun Mine’l-Muhsinîn” [Allâh, iyilik edenlere pek yakındır] şekline dönüşür. Bu şekliyle cümlenin manasında bir eksiklik meydana gelmez. Manada herhangi bir değişiklik olmadığı için, haber olan Karïb kelimesi, muzâfun ileyh olan Allah lafzına nisbet edilmiştir. Böylece Allah (azze ve celle)’nin rahmetinin yanında zâtının da iyi kimselere yakın olduğu bildirilmiştir. Şayet haber kelimesi müennes olarak: “İnne Rahmetellâhi Karîbetun” şeklinde gelseydi, bu cümleyle yalnızca Allah’ın rahmetinin iyilik edenlere yakın olduğu ifade edilmiş olacaktı. Lâkin âyette daha beliğ bir ifade tercih edilmiş ve Allah’ın rahmetiyle birlikte zâtının da iyilik edenlere yakın olduğu ifade edilmiştir.

Allâh-u a’lem.
445 views04:45
Aç / Yorum Yap
2022-06-17 09:45:06 “O gün Rahmân('ın heybetin)den dolayı sesler kısılmıştır.” [Tâhâ, 108]

Kalplerin korkudan yerlerinden çıkacağı bir hâlin anlatıldığı makâmda kullar ümitsizliğe düşmesin, yıkılıp dökülmesin diye rahmeti ifâde eden “Rahmân” isminin zikredilmesi, Allah’ın rahmetinin enginliğindendir.
650 views06:45
Aç / Yorum Yap
2022-06-16 20:55:34
Eğer mümin iseniz galib gelecek olan sizsiniz!
www.youtube.com/c/meclisikuran
@meclisikuran
482 viewsedited  17:55
Aç / Yorum Yap
2022-06-15 09:44:01 İnsana ölümünden sonra fayda sağlayan iyilikleri:

1)Öğrettiği ilim
2)Yetiştirdiği sâlih/sâliha evlat
3)Miras bıraktığı mushaf/kitap
4)İnşa ettiği mescid
5)İhtiyâç sâhipleri için yaptırdığı ev
6)Yaptırdığı çeşme
7)Sağlığında infâk ettiği sadaka

[İbn Mâce ve Beyhakî’nin rivâyeti]
1.0K views06:44
Aç / Yorum Yap
2022-06-13 08:44:01 Bir Nükte:

İsmi Mücrim olan bir bedevî, imamın hemen arkasında en öndeki safta namaza durmuş. İmâm Murselât sûresinden okumaya başlamış ve şu âyete gelmiş,

أَلَمْ نُهْلِكَ الأَوَّلِينَ

“Biz öndekileri helâk etmedik mi?”

Bu âyeti duyunca -ilk safta duranların kastedildiğini zannederek- tedirgin olan bedevî, son safa doğru geri çıkar. İmâm okumaya devam eder,

ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الآخِرِينَ

“Sonra arkadakileri de onların peşine takacağız.”

Bunun üzerine bedevî ortadaki safa geçer. İmâm okumaya devam eder,

كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالمُجْرِمِين َ

“Biz mücrimlere (suçlulara) işte böyle yaparız.”

Bu âyeti duyunca bedevî hemen kendini mescidin dışına atarak:
"Öldürmek için peşine düştükleri kişi benim" diyerek hızla uzaklaşmış.

‎[Ebu’l-Ferec İbnu’l-Cevzî, Ahbâru’l-Hamkâ ve’l-Mugaffelîn, s.125]
48 views05:44
Aç / Yorum Yap
2022-06-11 23:06:19
Kur’ân-ı Kerîm’in öylesine bir belâgat gücü var ki, Arapların kullandığı kelimelerin aynısını kullanmasına rağmen, onun üslubundaki halavet, tatlılık ve zevk başkasının sözlerinde görülmüyor.

Ellerde dolaşan hurmayı, âdeta bir sözlüğe çeviren anlatımı karşısında etkilenmemek mümkün değil.
(Ömer Çınar Hocadan iktibastır)
347 views20:06
Aç / Yorum Yap