سهم المنهج

2022-01-18 17:12:00 Şeyh burada meselenin sadece hüküm yönünü ele aldığından ötürü meseleye daha bir açıklık getirmek için Şeyh Ebu Firas es Suri (rahimehullah)'dan bir alıntı:

Şeyh Ebu Firas es Suri, sahanın nereye doğru gittiğini basireti ile gördükten sonra 2015 yılında Cephetun Nusra'ya yazdığı nasihat üzere kendisine sataşan kahin Ebu Abdullah Şami'ye şöyle diyor:

“Vakıaya bakarak ilerideki beklentileri zikretme meselesi şu şekildedir:

1- Yapılan çıkarıma/beklentiye göre hüküm vermek, bidatçıların ve aşırıların menhecidir. (Ancak)

2- Sapmalardan kaçınmak için çıkarımları ve beklentileri araştırmak ve kapsamlı bir ilmi çalışma yapmak (ise) vaciptir. Çünkü Kur'anı Kerim ve pak Nebevi Sünnet, hayrı yaymada ve insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmada; ümmetin amelleri ve tepkileri, ileriye ve sonuçlara yönelik bir düşünme ve tefekkürden kaynaklansın, sahibini düşüncesizce hareket etmeye götüren aşırı coşkudan veya yüzeysellik, gevşeklik, dervişlik, mürtedleri dost edinme vs. gibi helaka sürükleyen şeylerden kaynaklanmasın diye; ümmeti eğitmek için dakik, kapsamlı ve önleyici talimatlarla gelmiştir.” Aç / Yorum Yap

2022-01-18 16:20:11 Kararlar ve tutumlar, ilk andaki beklentilere dayanarak oluşmaz; vakıadan belirene ve yeni yeni durumlarına dayanarak ortaya çıkar. Gençlerin, bize ve Taliban'a karşı olan tutumlarında olduğu gibi değil! Gevşeklere/Sulandıranlara, Birleşmiş Milletler'e, başka devletlere, afyona, Rafizilere, Allah'ın indirdiği dışındakilerle hükmetmeye vs vs. doğru yol aldıklarından emin olmalarına dayanarak, şimdiden, bizden onları tekfir etmemizi istiyorlar.

Biz her aşamaya, tutuma ve açıklamaya; hak ettiği hükümleri ve inkarı veriyor, aşamaları atlamıyoruz. Hatta bazı tahminler/beklentiler doğru çıksa ve ileride onların doğruluğunu görsek bile bu bize zarar vermez ve bizi hatalı kılmaz. Bilakis, tahminler ve çıkarımlara göre tekfir edenleri hatalı kılar. Sonuç, sebepler ile illetlerin önüne geçirdikleri şeye muvafık olarak gelse bile! Hatta bu gençlerin hissettiğini bizler kendi içimizde hissetsek de; çıkarımları, illetleri ve sebepleri hükümlerin önüne geçirmeyiz.

Allah adına attığı imzasından korkan kimse, her aşamaya hakettiği tutumları ve hükümleri verdiği müddetçe; Bağdadi sizi kandırdı, Cevlani sizi enayi yerine koydu ya da Taliban sizinle oynadı denmesine aldırmaz. Kim bizi Allah ile aldatırsa, ona aldanırız. (Bu söz İbn Ömer'e -radıyallahu anhu- nispet ediliyor.) Allah, onun hesabını görendir. {Kötü tuzak, ancak sahibine dolanır.} (Fatır Suresi)

*

Bazı aşırılar, düşmanları hakkındaki hükümlerinde şu iki meseleyi ayırt etmiyorlar: Ben ileride kafir olacağım diyen kimsenin meselesi ki bu o anda kafir olur. Bizim küfür gördüğümüz bir ameli ileri bir vakitte yapacağını belirten kimsenin meselesi ki bu o anda kafir olmaz. Bilakis, kafir yapan fiili bizzat işleyene ve tekfirin muteber engelleri, o kimsenin üzerinden kalkana kadar kafir olmaz.

Yani bir müslüman, kafir olacağım ya da örneğin, gelecek yıl Hıristiyanlığa geçeceğim derse; bu kimse hemen o anda kafir olur. Ancak, Allah'ın indirdiğinden başkasıyla hükmeden bir devlette askerlik veya hakimlik ya da parlementoda vekillik yapacağım veyahut da Birleşmiş Milletlere katılacağım derse; bu kimse o anda kafir olmaz. Bilakis, bu işi yapana ve tekfirin engelleri hakkından kalkana kadar kafir olmaz.

Alimler, küfre ve İslam'ı terketmeye niyet etmek ile -ki böylesi, o anda kafir olur, hatta yüz sene sonra küfre niyet etse bile- kafir yapan bir fiili işlemeye niyet etme arasında ayrım yapmışlardır. Bu durumda, o fiili işlemedikçe kafir olmaz.

Cemel, Menhec'ut Tullab'a olan Haşiyesi'nde şöyle demiştir: Küfre karar verirse, o anda kafir olur. Kafir yapan bir fiili işlemeye karar vermesi ise bunun dışındadır, o fiili işlemedikçe kafir olmaz.

Ocak 2022
Şeyh Makdisi (ثبته الله)

Bkz: https://t.me/sehmulmenhec/349 Aç / Yorum Yap

2022-01-08 17:30:24 Şeyh Abdullah Azzam (rahimehullah):

Subhanallah! İşte büyük felaket bu... Kalp ölmüş, artık kişi vurdumduymaz olmuş. Öyle ki "Ey Rabbim, sana nice isyan ettim, beni cezalandırmıyorsun." der gibi bir havadadır. Allahu Teala ise "Ben seni ne kadar cezalandırıyorum fakat sen hissetmiyorsun. Ben senin kalbini öldürmedim mi?" şeklinde onu ikaz etmektedir. Evet bu gibi insanların kalbi ölmüştür. Nasslardan etkilenmezler. Allah rızası için bir mesele hakkında kızarak yüzü değişmez. Çünkü bunun kalbi ölmüştür. Artık yüzüne kan pompalayarak onun yüzü öfkeden kızarmaz. Bilakis Allah rızası için kızmak ayıp sayılmaktadır. Herhangi bir kötülüğü gören insanın karşı çıkması onun için bir eksik görülmektedir. Böyle bir insana şöyle denir: "Bu zavallı, çok asabi, duygusal, çabuk kızan, fanatik, horozlanan, yaygaracı, fundemantalist vb." Evet, maalesef bugün Allah için kızan müslüman ayıplanmaktadır...

Gerçekten bugün bizler bu sözleri bilinçsiz bir şekilde kınama sıfatı olarak kullanmaktayız. "Bu saf biri, duygusal biri, horozlanan, tez kızan, fanatik biri." diyoruz. Sözün nereye vardığının farkında değiliz. Aslında dine akıl mı yardım eder yoksa gayret ve duygusallık mı yardım eder? Bunu iyi düşünmek gerekir. Bugün biz aklı devreye sokarsak o bize diyecektir ki: "Siz nasıl Ruslara karşı koyacaksınız? Bunlar büyük ordulara sahipler." Fakat duygu ve gayretlerimiz bizlere "Cihaddan geri durmayın, eninde sonunda galip gelecek sizlersiniz." der. Nitekim Malik bin Nebi şunları söyler: “Bilal'in göğe doğru kaldırdığı parmağı Allah birdir, bir diyordu. Bu aklın sesi değil, duygunun sesi idi. Çünkü akıl ona "Sen efendin Umeyye bin Halef'e boyun eğ. Geceleyin de git Muhammed'in yanına, yeniden müslüman olduğunu söyle." diyordu.” Aç / Yorum Yap

2021-12-23 17:27:57 #Yeni_Tercüme

Diyorlar ki:
- Düşmanlar bize karşı toplanmışken sen bize biattan, ahidlere vefa göstermekten bahsediyor ve Allah'ın {Ahde vefa gösterin, çünkü ahidden sorulacaksınız} buyruğunu hatırlatıyorsun.
- Düşmanlar bize karşı toplanmış, sen ise bize, Rasul'ün (sallallahu aleyhi ve sellem) "Geri dön, çünkü ben bir müşrikten yardım istemem" sözünden bahsediyorsun.
- Düşmanlar üzerimize üşüşmüşken sen bize, zalimlere meyletmekten ve Allahu Teala'nın {Zalimlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur} buyruğundan sözediyorsun.
- Düşmanlar üzerimize üşüşmüş, sen ise bize hadlerden/hududlardan bahsediyor, Allahu Teala'nın {Bunlar, Allah'ın hudutlarıdır} ve {Kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalblerin takvasındandır} buyruklarını vazediyorsun.
- Ey falan, biz ümmetin cihadındayız, senin dar hizipçiliğinde değiliz.

Evet ümmetin cihadı, ahidlerini bozanları, zalimlere meyledenleri, kafirlerin gücüyle korkutanları barındırıyor ama bunlara göre; iyiliği emredip kötülüğe engel olanları, ahde vefa göstermeyi, 'vela ve bera'ya bağlı kalmayı barındırmaz. Zira bunların indinde, Allah'ın bazı şiarları, dar hizipçilikten olmuş!

Saflığı/temizliği arayıp da ona ulaşamayanla, saflık çağrısına, onun imkansız olduğu iddiasıyla savaş açan arasında fark vardır.

Onlar, saflığın imkansız olduğu sloganı altında her büyük günahı yamalarlarken biz ise, Allah'ın şeriatına olan kıskançlıkla savaştığımıza ve ne zaman bu şeriata olan kıskançlığımızı kaybetsek Allah'ın bizi zelil kılacağına inanıyor ve Allahu Teala'nın şu buyruklarına iman ediyoruz: {Eğer siz Allah'a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar} {Zafer/yardım ancak Allah'tandır}.

Yine biz inanıyoruz ki, İslam sloganını yükselttiği halde, aramızda Allahu Teala'nın şu sözünün haklarında geçerli olduğu kimseler var: {Sizinle birlikte savaşa çıksalardı, karmaşa çıkarmaktan başka size bir katkıları olmaz ve aranıza fitne sokmak üzere mutlaka çabalarlardı. İçinizde onlara kulak verenler de vardır. Allah zalimleri gayet iyi bilendir}.

Onlar, 'ümmetin cihadı'nı istiyorlar. Biz ise, 'ümmetin cihadı' terimi, altına birçok iddianın girdiği geniş bir tabir olduğu için Allah'ın emrettiği şekilde Allah yolunda cihadı istiyoruz ve bunun sonunda sayının çoğalıp azaldığı mı, onların ümmetin cihadı kavramına uyup uymadığı mı bizi ilgilendirmiyor.

Sene 2017

Dr. Behay (Allah onu korusun) Aç / Yorum Yap

2021-12-14 08:24:10 Büyük günaha bağımlı (veya) küçük günahta ısrar eden bir kimsenin, Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmayacak şekilde tevhidinin katışıksız olması mümkün değildir. Bu en imkansız şeylerden biridir.

İbnu'l Kayyım (rahimehullah) Aç / Yorum Yap

2021-12-06 06:24:03 Cevlani'nin karton hükümetinin bir formalite olduğunu bildiği halde bazıları, iç seçimler tiyatrosunun oynanmasında neden bu kadar ısrar ettiklerini anlayamıyor! Bunun sebebi, bu rutin formalitelerin Batı'nın istediği şey olmasıdır. Amerika'ya yaltaklanmasında kendisini halkçı biri göstermek için iç seçimlere sahip olduğu, hükümetinin kararlarında özgür olduğu gibi Batı demokrasisinin bildiğimiz teoriklerine tutunması lazım.

Cevlani, bu seçimlerin bir tiyatro olduğunu biliyor. Biz de bunun bir tiyatro olduğunu biliyoruz. Bizim bunun bir tiyatro olduğunu bildiğimizi de biliyor. Ancak bunlar önemli değil. Çünkü bu tiyatro aslında bize yönelik değil, kabul görmesi için, Amerikalı efendilerine yönelik! Aç / Yorum Yap

2021-12-03 18:29:27 Alimler nerede diye soran Müslüman! Selef alimlerinin hayatına bir bak ki hak üzere olan alimlerin, bugün nasıl bir halde olduğunu anlayabilesin!

Said bin Cubeyr başı kesilerek öldürüldü. İmam Şafii yediği şiddetli copların etkisiyle öldü. Sufyan es-Sevri kaçak bir şekilde gizlenirken öldü. Buhari terk edilmiş bir halde öldü. Nesai yediği dayak sebebiyle öldü. İbn Hazm sürgündeyken öldü. Kadı İyad öldürüldü sonra parça parça edilerek bilinmeyen bir yere gömüldü. Şeyhulislam İbn Teymiyye hapisteyken öldü. Nuaym bin Hammad zincirler içinde öldü ve bir çukura atıldı.

Ömrünü hak kelamı tebliğ uğrunda geçiren alimlerin hali işte budur. Saraylarda oturan, milyonları olan ve ümmetin alimlerinden olduğunu iddia edenlerle, aralarında büyük bir fark vardır. Aç / Yorum Yap

2021-11-23 17:36:40 öncesi

• Sizden biri bana "Sen alimleri, partici İslami hareketleri tekfir ediyorsun" diyebilir. Ben kimseyi rastgele tekfir etmiyorum. Tekfirin kaideleri Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat'e gore bellidir ve bu konuyla alakalı yeteri kadar kitap ve araştırma yayınlanmıştır. Bu sapmış alimlerin yaptıkları işler ve yine bu partici İslami һareketlerin yaptıkları amellerden olan meclise ve bakanlıklara girmek, küfür amelidir ve kimse bu konuda, yani bu işin küfür olup olmaması hakkında bir tartışmaya giremez. Bu tam olarak tağutun bünyesine ve tağutun egemenliğine girmektir. Ancak bu küfür ameli, bu işi yapan insanları teker teker zorunlu olarak kafir yapacak değildir. Söz gelimi ben, Bin Baz'ın kafir olduğuna inanan ve buna kani olan biri değilim. Eğer buna kani olsaydım bunu açıkça söylerdim. Ancak bu yaptıkları amellerin bir küfür ameli olduğunu söylüyorum. İhvanı Muslimin teşkilatında olanlar için de Ehl-i Sünnet açısından muteber olan, tekfire mani engeller vardır. Cehalet özrü, ikrah özrü, hatalı te'vil veya yanılma özrü gibi. Ben halihazırda bu kişilerin kafir olduklarına hükmetmiyorum ancak şunu da açıkça söylüyorum ki küfür ameli küfrü destekler ve onları küfrün taifesine sokar. Biz şu an şüphesiz onlarla bir mücadele halindeyiz. Sizlere soruyorum: Biz eğer gün gelir de bu küfür sistemleriyle hak uğruna savaşa girdiğimizde onların (sapkın alimlerin) bize karşı tavırları ne olacak biliyor musunuz? Bizi azgın hariciler olarak isimlendirecekler. Tağutun yöneticileri de aynı şekilde davranacaklar ve bize harabe (otoriteye karşı koyan isyankarlara uygulanan, el ve kolun çaprazlama kesilmesi) haddinin uygulanmasına hükmedecekler.

~

• Öyleyse onlar (sapkın alimler ve partici İslamcılar) Yeni Dünya Düzeni'nin bir parçasıdırlar. Hatta bu Selefi menhecte oldukları bilinen kimseleri bile kapsamaktadır. Buna, Muhammed Sürur cemaatini örnеk verdiğimde birçok insan bundan dolayı bana kızmıştı. Dün bana birisi, Sürur'un cemaatinin Mısır ve diğer yerlerdeki cihad cemaatlerine savaş ilan ettiğini haber verdi. O şöyle diyormuş: "Polis ve istihbarat ile savaşmaya çağıran bu kişiler haricidirler." Dikkat edin kardeşlerim, onlar hakkında aceleci, radikal vеуа eli kanlı insanlar demiyor, aksine hemen haricilerdir yaftasını vuruyor!

Ebu Musab es Suri (رحمه الله حيا وميتا) Aç / Yorum Yap

2021-11-23 17:35:24 Bugün Düne Ne Kadar da Benziyor !!!

Şeyh Ebu Musab es Suri, partici İslami hareketler ile bunların alimlerini, İslam'ın karşısındaki Yeni Dünya Düzeni'nin bir parçası saydığını belirtip bize menhec dersi verirken şunları söyler:

(Şu an bunları söyleyene aynen o zamanda olduğu gibi Harici denilmekte! Üstelik bu sözlerin sahiplerinin reklamını yapıp eserlerini tercüme ederek kendilerini cihad akımına eklemleyen ve böylece bu akımı içeriden saptıranlar tarafından!)

• Münafık alimlerin Yeni Dünya Düzeni'nin bir parçası olduklarına inanıyorum ve yaptıkları işlerden dolayı onlar hakkında verilen hükme bakmaksızın onları münafık alimler olarak isimlendiriyorum. Bu alimler şeriatı, Yeni Dünya Düzeni'nde esas temeli temsil eden mürted laik düzenlerin üzerine sadece bir kılıf olarak geçiriyor ve o mürted düzenlere karşı çıkan gerçek Müslümanlardan da şerî meşruiyeti çekmeye çabalıyorlar. Yani ortada ne uygulanan bir şeriat oluyor ne de bunun farkında olan, buna karşı çıkan bilinçli bir halk kesim!

Yeni Dünya Düzeni'nin bir parçası olduğuna inandığım ikinci taraf ise demokrasi düzeninin bir parçası olan partici İslami hareketlerdir. Onların (İslami hareketlerin) çalışmaları da onlar hakkında verilen hükme bakmaksızın benim nazarımda ikiyüzlülüktür. Onlar bunu dinden dönerek mi yoksa cehaletle mi ya da bir tevil veya zorlama ile mi yaptılar, bu mesele ayrıdır. Ancak onlar da Yeni Dünya Düzeni'nin bir parçası ve çatışma denkleminin İslam'a düşman olan tarafındadırlar.

~

• Demokrasi sistemini kabul eden İslami hareketler, meclise veya bakanlıklara girmeleriyle tağut kılığına bürünmüşlerdir. Çünkü Allah'ın indirdiğinin dışında gerçekleşen yasama alanına ortak olmuşlardır. Onlar, meclise girişlerinin bu sistemi reddetmek için olduğunu iddia etseler bile, bu yapılan şey bu küfür sisteminin bir parçası olmaktır.

Seyyid Kutub şöyle demektedir: “Meclise bu sistemi reddetmek için giren, kararlar almaya ve yöneticiler atamaya ortak olan, ayrıca onlarla beraber oturmakla onlara meşruiyet kazandıran kişi, Allah'a ve Rasulü'ne savaş açmıştır. Allahu Teala şöyle buyurur: {Oysa size Kuran'da 'Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar başka söze dalıncaya kadar onlarla oturmayın yoksa siz de onlar gibi olursunuz' diye indirilmişti}. Onlar ise onlarla oturmakta ısrar ediyorlar. Hatta kendilerine, dinin herkesçe bilinen apaçık kaidelerini tartışma konusunda bile bir hak veriyorlar. Allah, {Kadınlar, erkekler gibi degildir} diyor, onlar ise "Kadın ve erkek arasında fark yoktur" diyorlar. Allah, {Hiç Müslümanları günahkarlarla bir tutar mıyız} diyor, onlar ise, "Evet tutarız. Komünist ile Baasçı, laik ile Müslüman arasında hiçbir fark yoktur. Hepsi beraber oturabilirler" diyorlar.”

Demokrasi sistemini, Amerika'nın misyonunu kabul edenler ve demokratik düzenin içine girenlerin hükmü bir tarafa, şüphe yok ki bunlar Yeni Dünya Düzeni'nin bir parçasıdırlar. Burada fikhi konulara girmek, meclise girip demokrasi düzenine katılan İslamcıların delillerini, bu sisteme dahil olmalarına gerekçe gösterdikleri tevillerini tekrarlamak istemiyorum. Yine bu kişiler mürted midir yoksa özürlü sayılırlar mı, bunlar ayrı bir mevzudur.

Ancak şu bir gerçek ki onlar böyle yapmakla tağutun sınıfına dahil olmuşlar ve tağutun lehine iki şeyi gerçekleştirmişlerdir. İlk olarak tağuta meşruluk kazandırmışlar, ikinci olarak da mücahidlerin yollarını kapatmıştırlar.

~

devamı Aç / Yorum Yap

2021-11-18 06:02:02 https://t.me/TevhidveCihadMinberi2 Aç / Yorum Yap