Get Mystery Box with random crypto!

Kıssadan Hisse

Telgraf kanalının logosu kissadanhissem — Kıssadan Hisse K
Telgraf kanalının logosu kissadanhissem — Kıssadan Hisse
Kanal adresi: @kissadanhissem
Kategoriler: Kategorize edilmemiş
Dilim: Türk
aboneler: 567
Kanaldan açıklama

Bu öyle ağır bir sırdır ki demir olsak çürürdük, taş olsak çatlardık, su olsak kururduk. Bundan gayrı toprak olacağız

Ratings & Reviews

2.67

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

1

4 stars

0

3 stars

0

2 stars

1

1 stars

1


En son Mesajlar 3

2022-03-10 15:23:07
NE DOST HIRSI NE POST HIRSI VESSELAM
3.0K views12:23
Aç / Yorum Yap
2022-03-10 14:16:18 * OKUMA METNI *

*Nesibe Hatun'un oğlu Habib.*

Gönlü elmas renkli incilerle bezeli. Hazreti Mustafa’nın bağrı yanık âşığı... Aşk ki hem ne aşk...

Yemame taraflarında İblis'in biri peygamberlik iddiasıyla etrafına adamlar toplamaya başlamıştı,..
Hatta Allah'ın Resülüne bile elçi gönderip kendisinin de peygamber olduğunu iddia etmişti,

*«Dünyanın yarısı senin, yarısı benim»* diyecek kadar da ileri gitmişti...

Ona, Nesibe Hatun’un oğlu Habib ile bir nâme ile gönderdiler.
Müseylemetü’l-Kezzab isimli lânetli Habib'in elçi olduğunu bile bile eza ve cefa etmeye koyuldu. Habib'i bir zindana atıp ayağına zulüm halkasını geçirdi ve cehennem çukuruna benzeyen ağzını açıp haykırdı:

Peygamber olduğuma şehâdet et!

İç gözlerine İlâhî nurun sürmesi çekilen Habib birden infilâk etti;
Ey yalancı, ey Allah'ın düşmanı seni asla tasdik etmeyeceğim!

Kâfir avaz avaz bağırdı:
Öyleyse ben de seni parça parça edeceğim!

Ne yaparsan yap; ben de senin yalancı olduğunu son nefesime kadar haykıracağım!

Peygamberlik iddiasındaki lânetli kâfir büsbütün kudurdu ve Hazreti Habib’in bir kolunu kesti. Kanlar gürül gürül akmaya başladı ve Habib'în her tarafı kızıla boyandı. Kâfir yine sordu:
Nasıl peygamber olduğumu kabul edecek misin?

İman ve aşk kahramanı Habib’den yine aynı cevabı aldı:
Asla kabul etmeyeceğim!

Ve çıldıran kâfir bu defa da Habib’in öbür kolunu bir kılıç darbesiyle bedeninden ayırdı:
Söyle, dedi; beni doğrulayacak mısın?

Habib r.a nûrdan bir âbide gibi dimdik duruyor ve Allah'ın Resûlüne salât-ü selâm getiriyordu. O ’nun gönül toprağına Hazreti Muhammed'in (sav) muhabbet damlası düşmüştü; bu aşk ve muhabbet öyle bir şeydi ki bütün acılarını unutmuştu bile...

Dili inciler saçıyor, gönlü, fitili kesilmiş bir mum gibi yanıyordu... Ve saltanatlı bir aslan gibi kükrüyordu:
Hayır, hayır! Senin peygamberliğine şahadet etmeyeceğim, ey Allah düşmanı!..

Bu aşk, bu iman, bu metanet, bu kahramanlık karşısında kâfirin aklı kamaştı ve yeniden hücuma geçti.
Hazreti Habib’in bütün vücudunu didik didik etti. Kulaklarını kesti, gözlerini oydu, bütün bedenini mızrak mızrak deldi ve yine sordu:
Benim peygamber olduğumu kabul edecek misin?

Yine aynı cevabı aldı:
Yalancı kâfir! Seni asla tasdik etmeyeceğim!..

Kılıçlar, mızraklar, hançerler Habib’in vücuduna girdi çıktı, fakat onu aşkından ve imanından bir nefes olsun döndüremedi. Habib r.a., son nefesine kadar dilinden Cenâb-ı Resulün mukaddes İsmini düşürmedi. Son nefesi:
*Şefâat yâ Resûlallah!*
diyerek noktalandı... Ve dudaklarında çiçek çiçek bir tebessüm belirerek şahadet şerbetini yudumladı...

Güneşten aydın yüzü etrafa ışıklar saçıyordu. Şehidler ve âşıklar
kafilesine katılmanın mutluluğu bütün azâsından buram buram tütüyordu. Mübarek kanları Cennetten bir esinti gibi misk kokular saçıyordu. Yüzüne nokta nokta elmaslar konuvermişti, inci gibi parıldayan dişleri ayrı bir güzelliğin nişanesiydi...
İşte İslâmın altınla doldurduğu kalblerdeki aşk ve iman! Bu aşk ve bu imandır ki, kısa bir zamanda dünyayı dize getirmiş ve İslâmı iklim iklim cihanın dört bucağına yaymıştır...

Ey saadet cennetine talip olanlar, geliniz geliniz.
Cenab-ı Muhammed'in (sav) yoluna kurban olunuz...
784 views11:16
Aç / Yorum Yap
2022-03-09 19:41:01


BAYANLARA ÖZEL GRUBUMUZDA

HERGÜN DERSLERİMİZ VARDIR

3 AYLAR MUKABELESİ

TECVİD VE MAHREÇ DERSİ

SAHABE HAYATI

HADİS OKUMALARI

TEFSİR DERSİ

SOHBET HATİM VE SALAVAT

GELMEK İSTEYEN

KARDEŞLERİMİZ @mine_nur ve

@Lacivert7 kardeşlerimize bildirsin

İlim yolcularına davetlisiniz kardeşlerim
606 viewsedited  16:41
Aç / Yorum Yap
2022-03-09 18:56:36
558 views15:56
Aç / Yorum Yap
2022-03-08 17:05:42 Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.
Büyüğü Halil.
Küçüğü ise İbrahim...
Halil, evli çocuklu.
ibrahim ise bekårmiş... Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...

Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş...

Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. ikiye ayırmışlar.

İş kalmış taşımaya. Halil, bir teklif yapmış:

ibrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle. Peki, abi demiş İbrahim....
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye.... O gidince, düşünmüş İbrahim:
Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine. Böyle demiş ve Kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıkagelmiş.
Haydi Ibrahim, demiş, önce sen doldur da
taşı ambara. Peki abi.
Ibrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.
O gidince, Halil düşünür bu defa:
Der ki: Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.
Ama kardeşim bekår.
O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek. Böyle düşünerek, Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.
Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider. Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur. Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile.
Hak teala bu hali çok beğenir. Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu işe... Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları. Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler
akla gelir.

*Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketidir Evinizden Halil İbrahim Bereketi eksik olmasın inşallah.*

Günümüz Mübarek olsun`
613 views14:05
Aç / Yorum Yap
2022-03-04 13:39:43 Behlül Dânâ Hazretleri, çarşıda, pazarda halk içinde dolaşırken insanlara nasihat eder, yanlış hareketlerden sakındırmak için onları ikaz ederdi. İkazları bazı insanların damarlarına dokunuyor, gururları inciniyordu. Bir gün, halka, doğru yolu göstermek için söylediği sözlerden rahatsız olanlar, Hârûn Reşîd’e gidip Behlül Dânâ Hazretlerini şikâyet ettiler: “Sultanım, bizim yaptıklarımızın ona ne zararı var? Bizi kendi hâlimize bıraksın. Bizi ikaz edip durmasın. Sonra her koyun kendi bacağından asılır.” Bu şikâyetler üzerine Hârûn Reşîd, Behlül Dânâ’yı çağırtıp halkın istediğini bildirdi. Behlül Dânâ hiç sesini çıkarmadan sarayı terk etti. Birkaç koyun alıp kesti, bacaklarından mahallenin köşe başlarına astı. Câhil insanlar, hikmetini anlayamadıkları, sırrını çözemedikleri söz ve hareketleri gördüğü birine hemen “deli” damgası vururlar. Behlül Dânâ’nın bu hareketini de anlayamayan halk gülerek şöyle dedi: “Deliden başka ne beklenir, yaptığı işler hep böyle zaten!” Aradan günler geçtikçe, asılan hayvanlar kokuyor, bundan ise bütün mahalle zarar görüyordu. Bozulan etlerin kokusundan durulmaz hâle gelince, aynı şahıslar, Hârûn Reşîd’e gidip durumu anlattılar: “Yâ Emîrü’l Mü’minîn! Behlül’ün astığı koyunların kokusundan duramıyoruz. Bizi çok rahatsız ediyor. Şuna söyleyin de, onları astığı yerden kaldırsın!” Hârûn Reşîd, Behlül’ün böyle bir hareketi neden yaptığını merak ediyordu. Hem halkın şikâyetini bildirmek, hem de böyle yapmasının sebebini öğrenmek için Behlül Dânâ’yı saraya çağırttı. Behlül gelince, Hârûn Reşîd sordu: “Yâ Behlül! Mahalleye astığın koyunların kokusundan halk çok rahatsız oluyor. Böyle bir şeyi neden yaptın?” Behlül Dânâ Hazretleri şu cevabı verdi: “Ey mü’minlerin emîri! Ben bir şey yapmadım! Sadece her koyunu kendi bacağından astım. Fakat görülüyor ki, her koyun kendi bacağından asılsa da bütün çevreyi rahatsız ediyor, herkese zarar veriyor. Bir kötünün zararı sadece kendine olmuyor, herkese zarar veriyor. İnsanların bunu anlaması için böyle yaptım. Herhalde anlamışlardır!”

İktibas
771 views10:39
Aç / Yorum Yap
2022-02-28 12:48:01


BU EVLADIMIZI GÖRENLER BİLENLER

LÜTFEN AİLESİNE BİLDİRİN ALLAH

RIZASI İÇİN DUANIZDA DA

UNUTMAYIN LÜTFEN

BU RESMÎ YAYALIM GRUPLARIMIZ

DA VE DURUMLARIMIZ DA

HAYDİ KARDEŞLER GÜN BİRLİK

VAKTİ
152 views09:48
Aç / Yorum Yap
2022-02-28 09:33:46 RASULULLAH ﷺ İN SEMASINDA PARLAYAN YILDIZLARDAN;
ALLAH'IN KILICI: HZ. HALİD B. VELİD R.A...

İslam'a düşmanlığı ile tanınan Mahzumoğulları kabilesine mensuptur. Velid B. Muğire'nin oğludur. Uhud'un meydanına müşrik saflarında gelmiş Müslümanları arkadan kuşatarak ciddi zararlar vermiştir.
Hendek savaşında da küfrün saflarında bulunmuştur. Rasulullahﷺ kaza umresinde Halid'in kardeşi Velid'e ağabeyini sormuş ve
"O'nun gibi bir insanın İslam'ı tanımaması ne tuhaf". demişti. Halid Bin Velid kardeşinin yazdığı mektupla bu sözlerden haberdar olmuş kalbi yumuşamış ve düşünmeye başlamıştı.
Düşünen insanın yeri ise Rasulullah ﷺ in yanından başka neresi olabilir ki?
Medine'ye gelen Hz. Halit Rasulullah ﷺ elinden iman şerbetini içmişti.
O güne kadar İslam'a karşı kullandığı kılıcını Rasulullah ﷺ e teslim etmiş Rasulullah ﷺ kılıcını Hz. Halid'e geri vermiş ve:
"Bugüne kadar batıl uğruna savurduğun bu kılıcı bundan sonra hak yolunda savuracaksın. Böylelikle Sen Seyfullah Allah'ın Kılıcı olacaksın". demişti.
Halit Bin Velit iman edip o nur cemaatin bir ferdi olunca ilk günden son güne kadar hep iman adına atının üzerindedir. Mute savaşında 200bin kişilik bir ordunun karşına sırasıyla üç komutanı şehit olmuş darmadağınık 3bin kişilik İslam ordusu başsız kalınca Müslümanlar ordunun başına Hz. Halid'i geçirmişti.
Halit B. Velit sağdaki askerleri sola soldaki askerleride sağa almış daha sonra öndeki askerleri arkaya arkadakileri ise öne almıştı.
Böylece her gün başka başka simalarla çarpışan düşman askerleri Müslümanlara sürekli takviye birliklerin geldiğini zannetmiş ve mukavemetini kırmıştı. Bu muazzam savaş taktiği sayesinde Müslümanlar zafer kazanmıştır.
Rasulullah ﷺ bu fevkalade başarıyı haber aldığında Hz. Halid'i kutlamış ve ona:
"Seyfullah /Allah'ın kılıcı" lakabını vermişti.
Yermük Savaşı'nda 4'e ayrılmış İslam ordusunu etkileyici bir hitabet ile bir araya toplayan Hz. Hâlid ordunun komutanı oldu. Hz. Halid elinde kılıç Medine'den Şam'a Şamdan El Cezire'ye El Cezire den Irak toprağına, Kudüs'e Ürdün'e Lübnan'a yani o gün için ulaşabildiği tüm yerlere Allah'ın kelimesini yüceltme adına yürümüş bir an olsun atın üzerinden inmemişti. Ama şehadet aşkına kavuşamamış Hicretin 21. yılında hastalanmış ve yatağında vefat etmişti.
48 views06:33
Aç / Yorum Yap
2022-01-17 16:10:41 Murad dediğin kimdir? Sen asıl Alemlerin Sultanına kendini sevdirmeye bak ki, O seni sevince sırtını bile Sultan 4. Murad’a keselettirir. Sultan 4.Murad, Habib Baba’dan duydukları karşısında ağzı açık kalmış ve elindeki keseyi elinden düşürmüştür.

Habib Baba’nın dediği gibi; biz Allah’a kul olup rızasını kazanırsak, Allah da kullarını bize hizmet ettirir.
168 views13:10
Aç / Yorum Yap
2022-01-17 16:10:41 Habib Baba, 4. Murad zamanında gemiyle hacca gitmek için Erzurum’dan İstanbul’a gelmiş. Fakat ne yazık ki, Hacca giden gemiye yetişememiştir. “Bunda da vardır, bir hayır demiş.” Aylarca yol aldığından toza toprağa karışmış, yaralar içinde kalmış, uyuz olmuştur. Erzurum’a tekrar dönmeden önce güzelce bir yıkanayım, temizleneyim diyerek bir hamama doğru yönelir. Hamama geldiğinde. Hamamcıya, aylarca yol geldim, toza toprağa büründüm, uyuz oldum. Müsaade edesin de hamamda yıkanıp temizleneyim der. Lakin hamamcı Habib Babayı hamamdan içeriye sokmak istemez. Habib Baba çok ısrar eder, bunun üzerine hamamcı;

Bugün Sultan 4.Murad’ın vezirleri hamamı kapattılar, dışarıdan müşteri alamıyoruz, der.

Habib baba çok üzülür. Rica, minnet eder, yalvarır.

Ne olursun, kimseye varlığımı belli etmem, aceleyle yıkanır çıkarım. Bu tozlu bedenle Rabbime ibadet ederken utanıyorum, der. Binbir dil döker. Hamamcı ehl-i insaftır, dayanamaz sonunda isteğini kabul eder. Hamamın bir köşesini ona göstererek: “Baba şu köşede hızla yıkanıp çık, para da istemem. Yeter ki vezirler, senin farkına varmasınlar, der. Habib baba sevinerek kendine gösterilen köşeye geçer ve yıkanmaya başlar Tam bu sırada hamamcının karşısına yeni bir müşteri daha gelir. Bu yeni gelen müşteri ise, boylu, poslu, genç ve yakışıklı biridir. Fakat görünümü ise fakirdir. Aslında gelen tebdil-i kıyafet ile Sultan 4.Murad’dır. O gün vezirlerinin topluca hamam alemi yapacaklarından haberdar olan padişah merak etmiştir.

‘Hele bir bakalım’ demiştir, ‘bizim vezirler, hamamda benden uzakta, kendi başlarına ne yaparlar, nasıl eğlenirler?’ Ve bu merak padişahı, tebdil-i kıyafet ettirerek, hamama getirmiştir. Hamamcı ile Habib Baba arasında yaşananlar bir kez daha tekrarlanır. Hamamcı ısrarlar vezirler bugün gelecek kimseyi içeri alamam, diyerek içeriye almak istemez. Tebdil-i kıyafet gelen Padişah da ısrar eder, yalvarır ve sonunda hamamcı yumuşar ve tanıyamadığı padişah 4. Murad’ı içeri alır. Ona Habib Baba’nın yıkandığı köşeyi göstererek “kimseye görünmeden orada beraberce, sessiz olarak yıkanın ve bir an evvel çıkıp gidin. Vezirler sizin varlığınızdan haberdar olmasın” der.

Sultan 4. Murad da Habib Baba’nın yanına süzülür ve beraber sessizce yıkanmaya başlarlar. Bu arada, hamamın büyük salonundan gelen tef, dümbelek, şarkı, türkü sesleri ortalığı çınlatmaktadır.

Birbirinden habersiz köşede Habib Baba ile Padişah yıkanırken Habib Baba’nın gözü, genç hamam arkadaşının sırtına takılır, biraz kirlenmiş gibi gelir. Allah hikmeti gereği dostuna, o yanındakinin tedbil-i kıyafet etmiş padişah olduğunu ilham etmemiştir. Ve yanındakinin, görüntüsüne uygun, kendi gibi fakir bir delikanlı zanneden Habib Baba yumuşak bir sesle konuşur:

Evladım, sırtın fazlaca kirlenmiş, müsaade edersen bir keseleyivereyim, der.

Padişah aldığı bu teklif karşısında şaşkınlaşır ve mutluluk duyar. Memnun olur çünkü ömründe ilk defa biri ona, padişah olduğunu bilmeden, sırf bir insan olarak, karşılık beklemeksizin bir iyilik yapmayı teklif etmektedir. Memnuniyetle diyerek. Habib Baba’nın önünde diz çöker ve buyur baba ellerin dert görmesin, der.

Habib Baba, Sultan 4. Murad’ın sırtını bir güzel keseler. Fakat padişah kuru bir teşekkürle yetinmek istemez. Ne de olsa insandır ve o da her insan gibi kendine yapılan iyiliklerin kölesidir. Baba gel bende senin sırtını keseleyeyim de ödeşmiş olalım, der. Habib Baba, teklifin kimden geldiğinden habersiz, tebessümle; Olur evlad, deyip, Sultan 4. Murad’ın önünde diz çöker. Bu arada, Sultan 4. Murad kese yaparken bir yandan da Habib Baba’nın ağzını yoklamaya çalışır ve ona şöyle der;

Baba sen de istemez miydin şöyle vezir olmayı? Baksana koskoca hamamı kapatmışlar, gönüllerince eğlenerek, yıkanıyorlar. Bu dünyada Sultan 4.Murad’a vezir olmak varmış, tef, dümbelek hamamı inletiyorlar, sen ve ben ise burada iki hırsız gibi, der demez; Habib Baba daha Sultan 4. Murad’ın cümlesini tamamlamasına fırsat bile bırakmaz, ağzından şu cümleler dökülür. "Ah Be evladım” der ve devam eder: Sultan 4.
177 views13:10
Aç / Yorum Yap