Get Mystery Box with random crypto!

Arifler Yolu

Telgraf kanalının logosu arifler_yolu — Arifler Yolu A
Telgraf kanalının logosu arifler_yolu — Arifler Yolu
Kanal adresi: @arifler_yolu
Kategoriler: Kategorize edilmemiş
Dilim: Türk
aboneler: 624
Kanaldan açıklama

Arifler Yolu Resmi Kanalıdır.
Kanal daveti için aşağıdaki mesajı kullanabilirsiniz.
AriflerYolu yayınlarını telegramda da yapıyor.
Katılım için:
https://t.me/arifler_yolu

Ratings & Reviews

1.67

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

0

4 stars

0

3 stars

0

2 stars

2

1 stars

1


En son Mesajlar 7

2022-07-13 22:30:18 İnsan tedbîr alır, sebeblere yapışır, takdîri bilmez,
Allahın takdîri, kulun tedbîri ile değişmez.
59 views19:30
Aç / Yorum Yap
2022-07-13 22:30:16 Geri dönen, yalnız yoldan dönmüşdür.
Kavuşan, geri dönmez

Zünnuni Mısri (k.s.a)
61 views19:30
Aç / Yorum Yap
2022-07-13 22:30:14 “Elinden harikalar zuhur eden birini görürseniz, hemen o haline aldanmayın. Hak Teâlâ’nın emirlerini yapıp yasaklarından kaçındığını görünceye kadar dikkatli olun.”

Adî b. Müsâfir (k.s)

Semerkand Takvimi
60 views19:30
Aç / Yorum Yap
2022-07-13 22:30:06 Her yolun maksûda kavuşduran özel şartları vardır. Bu tarîkde maksada kavuşabilmek, bu işleri yapmamağa bağlıdır. Bu yolda ilerlemek istiyenlerin bu yola uygun olmıyan şeylerden sakınması lâzımdır. Başka yollarda yapıldığına bakmaması lâzımdır. Behâüddîn-i Buhârî "kuddise sirruh" buyurdu ki, (Biz bu işi yapmayız ve kötü de bilmeyiz). Ya'nî bu iş, bizim yolumuza uygun olmadığı için yapmayız. Fekat başka tarîkatlerin büyükleri yapdıkları için, inkâr da etmeyiz
İmam'ı Rabbani k.s
56 views19:30
Aç / Yorum Yap
2022-07-13 21:01:25 Hak dostlarından bir zâta:

“–Efendim, ihlâs husûsunda sizi tesiri altında bırakan bir hâdise yaşadınız mı?” diye sordular. O da:

“–Evet, yaşadım.” dedi ve şunları anlattı:

“–Mekke-i Mükerreme’de para kesemi kaybetmiş, muhtaç durumda kalmıştım. Basra’dan para bekliyordum, fakat bir türlü gelmiyordu. Saçım sakalım epeyce uzamıştı. Bir berbere giderek:

«–Param yok, Allâh rızâsı için saçlarımı düzeltebilir misin?» diye sordum.

O esnâda berber, bir adamı tıraş ediyordu. Hemen yanındaki boş yeri gösterip; «Buraya otur.» dedi ve onu bırakarak beni tıraş etmeye başladı. O adam îtirâz etti. Berber:

«–Kusura bakmayınız efendim, sizi ücret mukâbilinde tıraş ediyorum, lâkin bu şahıs, Allâh rızâsı için kendisini tıraş etmemi istedi. Allâh için olan işler dâimâ önceliklidir ve bir bedeli yoktur. Allâh için olan işin bedelini kullar aslâ bilemez ve ödeyemez!» dedi.

Tıraştan sonra berber, cebime zorla birkaç altın sokuşturdu:

«–Âcil ihtiyaçlarını karşılarsın, imkânım bu kadar, kusura bakma!» dedi.

Aradan birkaç gün geçti, Basra’dan beklediğim para geldi. Berbere bir kese altın götürdüm:

«–Aslâ alamam! Allâh için olan işin bedelini ödemeye kulların gücü yetmez. Varın gidin siz yolunuza devâm edin, Allâh selâmet versin!» dedi.

Helâlleşip ayrıldım, lâkin tam kırk senedir geceleri kalkıp ona duâ ediyorum.”

İşte böyle hâlisâne, yâni sâdece Allâh için yapılan amel-i sâlihlerin ve hayırların karşılığını Cenâb-ı Hak, kendi şânına lâyık bir güzellikte lûtfedecektir.
77 views18:01
Aç / Yorum Yap
2022-07-12 22:15:32 Ey asîl ve şerefli efendim! Va'zların özü ve nasîhatların kıymetlisi, Allah adamları ile buluşmak, onlarla birlikde bulunmakdır. Allah adamı olmak ve islâmiyyete yapışmak da, müslimânların çeşidli fırkaları arasında, kurtuluş fırkası olduğu müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemâ'atin doğru yoluna sarılmağa bağlıdır. Bu büyüklerin yolunda gitmedikçe kurtuluş olamaz. Bunların anladıklarına tâbi' olmadıkça, se'âdete kavuşulamaz. Akl sâhibleri, ilm adamları ve Evliyânın keşfleri, bu sözümüzün doğru olduğunu bildirmekdedirler. Yanlışlık olamaz. Bu büyüklerin doğru yolundan hardal dânesi kadar, pekaz ayrılmış olan bir kimse ile arkadaşlık etmeği, öldürücü zehr bilmelidir. Onunla konuşmağı, yılan sokması gibi korkunç görmelidir. Allahdan korkmayan ilm adamları, hangi fırkadan olursa olsun, zındıkdırlar. [Yetmişiki bid'at fırkasının hepsi Ehl-i sünnet değildir. Bunların en kötüsü şî'îler ile vehhâbîlerdir.] Bunlarla konuşmakdan, arkadaşlık etmekden, kitâblarını okumakdan, evlerine, köylerine gitmekden de sakınmalıdır. Dinde hâsıl olan bütün fitneler ve azılı din düşmanlığı, hep böyle zındıkların bırakdıkları kötülükdür. Dünyâlık ele geçirmek için, dînin yıkılmasına yardım etdiler. Bekara sûresinin onaltıncı âyet-iîmesinde meâlen, (Hidâyeti vererek, dalâleti satın aldılar. Bu alış verişlerinde birşey kazanamadılar. Doğru yolu bulamadılar) buyuruldu. Bu âyet-i kerîme, bunları bildirmekdedir. İblîsin râhat, sevinçli oturduğunu, kimseyi aldatmakla uğraşmadığını gören bir zât, (Niçin insanları aldatmıyorsun, boş oturuyorsun?) dedikde, (Bu zemânın kötü din adamları, benim işimi çok güzel yapıyorlar, insanları aldatmak için bana iş bırakmıyorlar) demişdi. Oradaki talebeden, mevlânâ Ömer, iyi yaradılışlıdır. Yalnız, kendisine arka olmak, doğruyu söylemesi için kuvvetlendirmek lâzımdır. Hâfız imâm da, aklını fikrini dînin yayılmasına vermişdir. Zâten her müslimânın böyle olması lâzımdır. Hadîs-i şerîfde, (Kendisine deli denilmiyen kimsenin îmânı temâm olmaz) buyuruldu. Biliyorsunuz ki, bu fakîr, söyliyerek ve yazarak, iyi kimselerle konuşmanın ehemmiyyetini anlatmağa uğraşıyorum. Kötü kimselerle arkadaşlıkdan, bunların kitâblarını okumakdan kaçınmasını tekrâr tekrâr bildirmekden usanmıyorum. Çünki, işin temeli bu ikisidir. Söylemek bizden, kabûl etmek sizden. Dahâ doğrusu, hepsi Allahü teâlâdandır. Allahü teâlânın hayrlı işlerde kullandığı kimselere müjdeler olsun!
Mektubat-ı RABBANİ 213 mektup

(Günümüzün kanayan yarası )
42 views19:15
Aç / Yorum Yap
2022-07-12 22:10:20 Tesavvuf yolunda ilerlemenin sebebi, islâmiyyetde inanılması lâzım olan şeylere, yakînin, îmânın artması içindir. Hakîkî îmân da, bu demekdir. İkinci sebebi de, fıkhda bildirilen vazîfeleri yapmanın kolay ve tatlı olması içindir. Tasavvuf, bu ikisine kavuşmak içindir. Bunlardan başka birşey için değildir.
İmam-ı Rabbani k.s
Mektubat-ı Rabbani 207. Mektup
35 views19:10
Aç / Yorum Yap
2022-07-12 22:10:17 Eski dinlerde, ülül'azm Peygamberin vefâtından sonra bin sene içinde, yeni bir Peygamber gönderilirdi. Bunlarla, o Peygamberin dîni kuvvetlendirilirdi. Onun dîninin zemânı bitince, başka bir ülül'azm Peygamber ile yeni bir din gönderildi. Hz.Muhammed "aleyhisselâm", Peygamberlerin "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" sonuncusu olduğu için ve Onun dîni hiç değişdirilemiyeceği için, Onun ümmetinin âlimleri, Peygamberler gibi oldu. İslâmiyyeti kuvvetlendirmek işi bunlara yapdırıldı. Bunlardan başka, ülül'azm bir Peygamber de, Onun dînine sokuldu(Hz.İsa.) Onun dînini kuvvetlendirmek işi buna da verildi. Hicr sûresi dokuzuncu âyetinde meâlen, (Kur'ân-ı kerîmi sana biz indirdik. Biz onu elbette koruyucuyuz) buyuruldu.
İmam Rabbani k s
(Mektubat-ı Rabbani 209. Mektup)
36 views19:10
Aç / Yorum Yap
2022-07-12 22:09:59 Tesavvuf yolunda gözetilmesi lâzım olan şartları da öğrenmesi ve bunlara ri'âyet etmesi lâzımdır. Bu şartların en başda geleni, nefse uymamakdır. Bu da, vera' ve takvâ ile olur. Vera' ve takvâ, harâmlardan sakınmak demekdir. Harâmlardan sakınabilmek için, mubâhların lüzûmundan fazlasını terk etmelidir. Çünki mubâhları, [ya'nî yasak olmıyan şeyleri], alabildiğine yapan kimse, şübheli olanları işlemeğe başlar. Bunlar ise, harâma yakındır, ya'nî harâm işlemek ihtimâli çok olur. Uçurum kenârında yürüyen, içine düşebilir. Demek ki, harâmdan sakınabilmek için, mubâhların fazlasından kaçmak lâzımdır. Bu yolda ilerlemek için vera' sâhibi olmak şartdır dedik. Çünki insanın işleri, iki şeyden biridir: Yâ emr edilen şeydir, yâhud yasak edilmiş şeylerdendir. Melekler de, emr edilen şeyleri yapmakdadır. Bunu yapmak, insanı ilerletseydi, melekler de, terakkî ederdi. Meleklerde, yasak edilen şeyden sakınmak yokdur. Çünki onlar, yasakları yapmıyacak şeklde yaratılmışdır. Yasakları işleyemezler. Onun için, meleklere birşey yasak edilmemişdir. Demek ki, terakkî etmek, yasaklardan sakınmakla olabilmekdedir.

Bu sakınmak ise, nefse uymamak demekdir. Allahü teâlâ, dinleri, nefsi isteklerinden kurtarmak için karanlık, kötü âdetleri yok etmek için gönderdi. Çünki nefs, hep harâm işlemek veyâ mubâhları lüzûmundan fazla yaparak, böylece harâma kavuşmak ister. Demek ki, harâmlardan ve mubâhların fazlasından sakınmak, nefse uymamak demekdir
Mektubat-ı Rabbani 286
37 views19:09
Aç / Yorum Yap
2022-07-12 22:07:42 Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr hazretleri buyuruyor ki, (Ahvâl ve mevâcîdi bize verseler, fekat, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at i'tikâdını içimize yerleşdirmeseler, kendimi mahv olmuş bilirim. Eğer, Ehl-i sünnet vel-cemâ'at i'tikâdını verseler, ahvâl ve mevâcîd hiç vermeseler, hiç üzülmem). Bundan başka, bu yolda, nihâyetde kavuşulacak şeyleri, başlangıçda tatdırırlar. Bunun için, dahâ ilk adımda, başkalarının, en son kavuşacaklarını ele geçirirler. Arada yalnız icmâl ve tafsîl bakımından fark olur. Ya'nî topluca, kısa ve açık, geniş olmak farkı vardır. Bu yol, Eshâb-ı kirâmın ?aleyhimürrıdvân" yoludur. Çünki, Resûlullahın ?sallallahü aleyhi ve sellem" dahâ ilk sohbetinde öyle şeyler kazanmışlardır ki, ümmet arasındaki Velîlerin, bunlara, en sonda kavuşdukları bilinmemekdedir. Bunun içindir ki, Tâbi'înin en üstünü olan, Veysel Karânî ?rahmetullahi aleyh" hazret-i Hamzanın kâtili olan Vahşînin ?radıyallahü anhümâ", Resûlullahın bir kerrecik sohbetinde bulunmakla yükseldiği mertebeye yetişememişdir. Çünki sohbetin fazîleti, bütün fazîletlerin ve kemâllerin üstündedir. Çünki, onların îmânları, görerek kuvvetlenmişdir. Bu ni'met, başkalarına nasîb olmamışdır. Fârisî mısra' tercemesi:

İşitmek, görmek gibi olabilir mi?
Bunun içindir ki, bunların bir avuç arpa sadaka vermekle kazandıkları dereceler, başkalarının dağ kadar altın vererek kazandıkları dereceden katkat dahâ yüksekdir. Eshâb-ı kirâmın hepsinin yüksekliği böyledir ?rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma'în". Hepsini büyük bilmemiz lâzımdır. Hepsine iyi gözle bakmalı, hepsini sevmeli, övmeliyiz. Çünki, Eshâb-ı kirâmın hepsi âdildir. İslâmiyyeti bildirmekde, hepsi ortakdır. Birinin bildirdiği, ötekinin bildirdiğinden dahâ kıymetli değildir. Kur'ân-ı kerîmi onlar topladı. Âyet-i kerîmeler, herbirinin adâletine güvenerek, hepsinden, birer ikişer alınarak, bir araya getirildi. Bir kimse, Eshâb-ı kirâmdan birini kötülerse, bu sözü Kur'ân-ı kerîme dokunur. Çünki, birkaç âyet-i kerîme, ondan alınmış olabilir. Bu büyüklerin aralarında olan çekişmelerin, muhârebelerin iyi sebeblerle yapıldığını söylemeliyiz. Nefse uymakla, kin ve inâd ile olmadığına inanmalıyız. İmâm-ı Şâfi'î ?rahmetullahi aleyh" hazretleri, Eshâb-ı kirâmı çok iyi tanıyordu. Bu büyük âlim buyurdu ki: (Allahü teâlâ, o kanlara ellerimizi bulaşdırmadı. Biz de, onlara dilimizi karışdırmıyalım!). İmâm-ı Ca'fer-i Sâdık hazretlerinin de böyle söylediği haber verilmişdir
Mektubatı Rabbani 210. Mektup
41 views19:07
Aç / Yorum Yap