Get Mystery Box with random crypto!

Fıkıh Dersleri (Hanefi)

Telgraf kanalının logosu fikihdersleri — Fıkıh Dersleri (Hanefi) F
Telgraf kanalının logosu fikihdersleri — Fıkıh Dersleri (Hanefi)
Kanal adresi: @fikihdersleri
Kategoriler: Kategorize edilmemiş
Dilim: Türk
aboneler: 17.91K
Kanaldan açıklama

🕯️Fıkıh Dersleri, Güncel Fıkhi meseleler ve öğrenme amaçlı fıkıh soruları paylaşılmaktadır.
Soru&Cevap grubu @reddulmuhtar
Șâfii Fıkhı @fikihdersleri_safi

Ratings & Reviews

4.33

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

1

4 stars

2

3 stars

0

2 stars

0

1 stars

0


En son Mesajlar 7

2021-06-22 11:51:56 Erkeğin karısına "Sen talâksın", "Sen bir talâkla boşsun." gibi söylediği sözlerin her biriyle bir Ric'î talâk husule gelir.

Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-e Irak'tan bir mektup gönderilmiş, bir erkek karısına "Senin ipin boynundadır." derse bunun hükmünün ne olduğu, karısının boş olup olmayacağı sorulmuştu. O da oradaki memuruna "O kimseye Hacc mevsiminde beni Mekke'de bulmasını emret!" diye haber gönderdi.

Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- tavaf yaparken o kimse gelip selâm verdi, kendisini tanıttı. "Ben senin bulmanı emrettiğin kimseyim." dedi. Bunun üzerine Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- "Ben sana şu Beyt-i Muazzama'nın Rabbi adına soruyorum. "İpin boynundadır!" derken ne kastettin?" diye sordu. O kimse "Sen bu mukaddes mekândan başka bir yerde yemin verseydin, sana doğruyu söylemezdim. Ben bununla boşanmayı kastetmiştim." cevabını verince Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-:

"Bunun hükmü senin kastettiğin şeydir." buyurdu. (Muvatta. Talâk 5)

Koca sinirli olmadığı ve boşanmadan bahsedilmediği bir sırada kinayeli sözlerle verilen talâk hakkında, hangi kinayeli sözle olursa olsun, niyet bulunmadıkça "Boşamıştır." hükmü verilemez. Sinirli olmadığı fakat boşanmadan bahsedildiği bir sırada vermişse ve bunlar "İddetini say.", "Kesin ayrısın." gibi sözler ise, niyetine bakılmaksızın boşanma husule gelir. Amma "Git.", "Çık.", "Kalk." gibi sözlerde ise, niyeti sorulur.

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-e 'Yâ Resulellah! Ben karımı kesinlikle boşadım.' dedim. 'Peki bununla ne kastettin?' diye sordu. 'Bir talâk kastettim.' dedim. 'Bununla bir talâk kastettiğine yemin eder misin?' dedi. Ben de 'Vallahi bununla bir talâk kastettim.' dedim.

Bunun üzerine:

"Bunun hükmü senin kastettiğin şeydir." buyurdu ve kadını ona geri verdi. (Ebu Dâvud: 2196)

Koca bununla iki veya üç talâka niyet ederse, hükmü niyete göredir.

3. Sarih ve kinâyeli olanların dışındaki boşama ifadeleri:

Yazı ile talâk: Koca bilinen mektuplar gibi kağıt üzerine karısının adını, adresini yazar. "Hanımım filâncaya." dedikten sonra "Sen boşsun." der ve açıkça boşamayı ifade ederse, bunun hükmü sarih olan lâfızlarla verilen talâkın hükmü gibidir. Niyetinde olmasa bile boşama meydana gelir.

Elçi ile talâk: Bu, kocanın uzakta bulunan karısına onu boşadığını bildirmek için bir kimseyi göndermek suretiyle yapılan boşama şeklidir. Elçi o kadına gider, durumu olduğu gibi tebliğ eder. Bunun hükmü de sarih sözlerle yapılan boşamanın hükmü gibidir, boşama vâki olur.

Karşılıklı istekle yeniden nikâhlanma olmadıkça evliliğe dönüş câiz olmaz.
ب
2.7K viewsedited  08:51
Aç / Yorum Yap
2021-06-22 11:49:25 TALÂK ÇEŞİTLERİ VE
BUNLARIN HÜKÜMLERİ


Talâk Çeşitleri:

Lâfızları bakımından "Sarih" ve "Kinâyeli" diye iki kısma ayrıldığı gibi, sarih ve kinâyenin her biri de dönüşü olup olmaması bakımından "Ric'î" ve "Bâin" diye ikiye ayrılır.

Sünnet-i seniyye'ye uygun olup olmaması bakımından "Sünnî" ve "Bid'î" diye ikiye ayrılır.

Derhal ve şarta bağlı olup olmaması bakımından "Müneccez" veya "Muaccel", "Muallak" ve "İstikbâle izâfe etme" diye kısımlara ayrılır.

Boşamada Kullanılan Tabirler:

İster Türkçe, ister başka dil ile, ister sözle, ister yazı ile, ister işaretle olsun, evlilik talâkla sona erer.

Sözle olanı ya "Sarih" yani açık olur, veya "Kinâyeli" yani kapalı olur.

1. Sarih olanlar:

Doğrudan doğruya boşamayı ifade eden sözlerdir.

Meselâ; "Sen boşsun.", "Boşanmışsın.", "Seni boşadım." gibi "Boşamak" kelimesinden türeyen bütün sözler bunun gibidir. "Sen bana haramsın.", "Seni kendime haram ettim." gibi kocanın söylediği sözler de böyledir. Her ne kadar bunlar kinâyeli sözler ise de, halk arasında ekseriyetle boşanma için kullanıldığından, bu gibi ifadeler de bu hususta "Sarih" haline gelmiştir.

Talâk vermek için dilde ve örfte "Boşama" mânâsı taşıyan bir lâfzın kullanılması veya yazılması, ya da anlaşılır şekilde işaret edilmesi şart olduğu gibi; vasıflarını saymak, ismini söylemek veya işaret etmek suretiyle tayin ederek "Boşama"yı hanıma isnat etmek şarttır.

Meselâ "Karım boştur." veya işaret ederek "Şu boştur.", "Sen boşsun." ya da karısından bahsedilirken "O boştur." demesi gibi.

Hükmü:

Lâfız sarih olursa, meselâ koca karısına "Sen boşsun." dese, hiç niyete veya boşamayı gösterecek bir şeye ihtiyaç olmaksızın boşanma gerçekleşir. "Ben boşanmak istemiyordum." gibi iddiâlarına itibar edilmez. Çünkü talâkın ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir.

2. Kinaye (kapalı) olanlar:

Bu, boşanmaya da başka şeye de yorumlanması mümkün olan ve halkın boşanmada alışmadığı ifade ile verilen talâktır.

Meselâ kocanın karısına "Babanın evine git.", "Git.", "Çık.", "Uzak ol.", "Sen benim karım değilsin.", "İddet bekle." gibi, esasen dilde boşama için konulmamış lâfızlarla verilen talâk kinayeli talâktır.

Kinayeli boşamada niyet esastır. Kalp niyeti veya hâl delâleti ile boşama kastedilirse, talâk meydana gelir.

Yalnız "Sen haramsın.", "Sen bana haramsın, ben sana haramım.", "Helâlim haram olsun." gibi haram sözüyle meydana gelen kinayeli sözler, niyetsiz söylense bile geçerli olan bir talâktır.
ب
2.6K viewsedited  08:49
Aç / Yorum Yap
2021-06-20 11:30:07 NAMAZIN VACİPLERİ

1. Fâtihayı okumak.

2. Farzların ilk iki rekatında, sünnetlerin her rekatında Fâtihaya en kısalarından üç âyet, ya da en kısa üç âyet kadar bir uzun âyet eklemek.

3. Fâtihayı bu ekledigi âyetlerden önce okumak.

4. Namazın diğer rukünlerinde de sırayı gözetmek.

5. "Tadili erkânı" yerine getirmek.

6. İkiden çok rekatlı namazların birinci oturuşu.

7. Her iki oturuşta da "tahiyyât" okumak.

8. "es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah" diyerek selâm vermek.

9. Vitir namazında "kunut" duâsını okumak.

10. Bayram namazlarında ilâve tekbirleri söylemek.

11. Namazdan kendi fiili ile çıkmak.

12. Imamın açık okunacak yerde açık, gizli okunacak yerde de gizli okuması.

13. Namazda nelerin farz; nelerin vacip olduğunu bilmek.
Hanefilere göre, fârz ve vâcip birbirinden farklı anlam taşır. Vâcip Allah ve Rasûlünün yükümlü Müslümandan yapılmasını bağlayıcı bir şekilde istediği, fakat hakkındaki bu bağlayıcılığın zannî delil ile sabit olduğu fiildir.


Buna göre vâcibin kesinliği, farzın kesinliğinden daha azdır.
Bu yüzden şer'î bir işte farz terk edilirse bu iş bâtıl olur. Meselâ Arafa'ta vakfe yapmayan kimsenin haccı batıl olur. Çünkü vakfe farzdır. Fakat bir kimse Safâ ile Merve arasında sa'yi terk etse, haccı bâtıl olmaz. Bunu kurban kesme cezası yoluyla tamamlaması mümkündür.


Yine namazda Kur'ân okunmasının tamamen terki namazı geçersiz kılar. Çünkü namazda Kur'ân'dan bir parça okunması gereği kesin delille sabittir. Âyette şöyle buyurulur: "O halde Kur'ân'dan kolayınıza geleni okuyun"(Müzemmil, 73/20). Fakat Fatiha Sûresinin okunmamış olması tek başına namazı bozan bir sebep değildir. Bu sûre okunmamış olursa, namaz mekruh olmakla birlikte yine geçerlidir.
Hata ile bir vacibi terk eden veya unutan kimse, namazın sonunda sehiv secdesi yapar.
Namazın vâciplerinden birini, meselâ Fâtiha sûresini okumayı kasten yani bilerek ve isteyerek terketmek tahrîmen mekruhtur. Bir vâcibin kasden terkedilmesi sebebiyle tahrîmen mekruh olan bu namaz esas itibariyle sahih yani geçerli olup kişiden namaz borcunu düşürür ise de iade edilmesi yani yeniden kılınması vâciptir.


"Tadil-i erkân"; namaz kılarken rukûa gidişte, rukûdan kalkista, secdeye gidişte, secdeden kalkışta ve tekrar secdeye gidişte organlar yerlesecek şekilde hareket etmek ve mesela, daha tam doğrulmadan öbür harekete geçmemektir.
Yanılma secdesi (secde-i sehiv) son oturuşta sadece "tahiyyat"ı okuduktan sonra, sağa sola selâm verip, iki secde daha yaparak "tahiyyat" ı tekrar okuyup, "salli", "barik" duâlarını da okuduktan sonra tekrar selâm vermekle yapılır. Genel kural olarak:

"Farzların geciktirilmesi, vaciplerin ise hem geciktirilmesi hem de terkedilmesi yanılma secdesini gerektirir." Bu yüzden farzların da vaciplerin de iyi bilinmesi gerekir.

Örnek olarak: Namazda ayakta durmak farzdır. Birinci oturuşta, tahiyyatı okuyup kalkmak gerekirken, "salli" ve "barik" duâlarından unutarak en az üç kelime ya da daha fazla okuyan, ayakta durma farzını geciktirmiş olur, bu yüzden namazın sonunda "yanılma secdesi" yapması gerekir.

ب
4.2K views08:30
Aç / Yorum Yap
2021-06-19 15:30:01 Yapılan bir adağın geçerli olabilmesi için hem adakta bulunan kimseyle hem de adağın konusu ile ilgili birtakım şartlar vardır.

Adağın geçerli olabilmesi için adakta bulunan kimsenin müslüman, akıl sağlığı yerinde ve büluğa (ergenlik çağına) ermiş bir kimse olması gerekir.(1)
Adağın geçerliliği için adak konusunda aranan şartlar ise şunlardır:

a) Adanan şeyin cinsinden bir farz veya vacip ibadetin bulunması gerekir. Mesela namaz kılmayı, oruç tutmayı, sadaka vermeyi, kurban kesmeyi konu alan adaklar geçerlidir. Hasta ziyareti veya mevlid okutma adak konusu olmaz. Türbelerde mum yakma, horoz kesme, bez bağlama, şeker ve helva dağıtma gibi halk arasında görülen adak âdetlerinin İslam’da yeri yoktur.

b) Adanan şey bizzat hedeflenen (maksut) ibadet cinsinden olmalı, başka bir ibadete vesile olan bir ibadet olmamalıdır. Mesela abdest almayı, ezan ve kamet okumayı, mescide girmeyi konu alan adak geçerli olmaz.

c) Adanan husus, adayan şahsın o anda veya daha sonra yapması gereken farz veya vacip bir ibadet olmamalıdır. Kılmakla mükellef olduğu namaz, tutmakla mükellef olduğu Ramazan orucu adak konusu olmaz.

d) Adanan şeyin meydana gelmesi ve yapılması maddeten ve dinen mümkün ve meşru olmalı, adak mal ise adayan şahsın mülkiyetinde bulunmalıdır. Bir kimsenin sahip olmadığı muayyen bir malı adaması geçersiz, sahip olduğundan fazlasını adaması hâlinde ise sadece sahip olduğu kadarı hakkında geçerlidir. Ancak bir kimsenin ileride sahip olması kuvvetle muhtemel bir malla ilgili adağı geçerli sayılır. Mesela ileride miras yoluyla sahip olacağı malın adanması böyledir. Adak, başkasının mülkiyetinde bulunan bir malla ilgili olmamalıdır.

e) Adanan fiil Allah’a isyanı, bid’at, günah ve mâsiyeti içermemelidir. Böyle olması halinde adak geçersiz olur(2)

Meydana gelmesi istenmeyen bir şarta bağlı olarak adakta bulunan şahısların, Allah’a verdiği bu sözde durması gerekir. Mesela “Bir daha içki içmeyeceğim, içersem bir ay oruç tutayım.” şeklinde adakta bulunma böyledir. Fakat istenmeyen şart gerçekleşirse, dilerse adadığı şeyi yerine getirir, dilerse yemin kefareti öder. Hanefîler bu durumda yemin kefareti ödemenin daha isabetli bir davranış olacağı görüşündedir. Çünkü bu ahitleşme yemin sayılmaktadır (3)
——————-
Merâkı’l Felâh – (Hasen bin Ammâr eş-Şurunbulâlî) (1) (Kâsânî, Bedâi‘, V, 81-82) (2) (Kâsânî, Bedâi‘, V, 82-92; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 229).(3) (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, V, 507, 521).
ب
4.0K views12:30
Aç / Yorum Yap
2021-06-19 11:00:03 TA'DİL-İ ERKANA RİAYET

Namazlarda tadili erkana riayet, İmam Ebu Yusuf'a göre bir rükün olduğundan farzdır. Bundan maksat, namazın kıyam, rüku, sücud gibi her rüknünü bir sükunet ile yerine getirmek, bu rukunları yaparken her uzvun yatışıp, hareket halinden beri bulunmasıdır. Mesela rükudan kıyama kalkarken vücut, dimdik bir hale gelmeli, sükunet bulmalı, en az bir kere سبحان الله العظيم "Sübhanellah'il-azim" diyecek kadar ayakta durup daha sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında da böyle bir tesbih miktarı duımalıdır.

Tadili erkan, İmam-ı A'zam ile İmam Muhammed'e göre vaciptir. Bu sebeple birinci görüşe göre tadili erkana riayet edilmeksizin kılınan bir namazı iade etmek,yeniden kılmak lazımdır, ikinci görüşe göre ise bu halde yalnız sehiv secdesi lazım gelir. Fakat böyle bir namazı iade etmek daha iyidir. Bununla ihtilaftan kurtulunmuş olur. Nitekim bir mekruh işlenerek kılınan namazları da yeniden kılmak vacib görülmüştür.

Ömer Nasuhi Bilmen,Büyük İslam İlmihali S.143
ب
3.8K views08:00
Aç / Yorum Yap
2021-06-18 15:00:01 Abdest alırken niyet etmek:

Hanefî mezhebine göre sünnet, diğer üç mezhebe göre farzdır. Hanefîler, abdest âyeti olarak bilinen âyette (Mâide, 5/6) emredilen fiiller arasında niyetin bulunmayışını delil olarak alırlar. Öte yandan abdest gibi namazın şartlarından olan ‘necasetten taharet’ ile ‘setr-i avret’te niyetin zorunlu olmayışı ve abdestin bazı ibadetlere bir vesile olup kendi başına müstakil bir ibadet sayılmayışı da Hanefilere göre abdestte niyetin farz olmadığını gösterir.(1)

Diğer mezhepler ise, Cenab-ı Hakk’ın “Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti.” (Beyyine, 98/5) âyeti ile Hz. Peygamberin (s.a.s.) “Bütün ameller niyetlere bağlıdır…” (2)hadisinden hareketle her ibadette olduğu gibi abdestte de niyet etmenin farz olduğunu söylemişlerdir(3)
-----
(1)(Kâsânî, Bedâî’, I, 19-20; Merğînânî, el-Hidâye, I, 103-104; Aliyyü’l-kârî, Fethu Bâbi’l-‘İnâye, I, 55-56).(2)(Buhârî, Bed’u’l-vahy, 1; Müslim, İmâre, 155) (3)(Şirbînî, Muğnî’l-muhtâc, I, 86).
ب
4.2K views12:00
Aç / Yorum Yap
2021-06-18 13:47:44 Fıkhî Sorularınızı
@fikihdersleri_bot hesabına iletebilirsiniz. Sorulara müsait bir zamanda dönüş yapılacaktır.
3.9K views10:47
Aç / Yorum Yap
2021-06-18 11:00:02 Zekat;

Hanefi mezhebinde zekatın şartlarından bir tanesi de Temlîk(تمليك) dir. Temlik mülkiyeti bir başkasına devretmektir. Zekâtın fakire bizzat veya vekâlet yoluyla teslim edilmesi anlamına gelmektedir. Temlîk neticesinde mal,zekat verenin elinden çıkıp fakirin mülkiyetine ve tasarrufuna geçmektedir.( Mevsılî, a.g.e., s. 106.)

Kişi zekatını,yemek hazırlayıp yedirmek gibi veya alacağımı zekata sayıyorum diyerek zekatını fakire vermiş olmaz. Zekatını fakirin mülkiyetine geçirmelidir.

(Kâsânî, Bedâî’, II, 39).
ب
4.2K views08:00
Aç / Yorum Yap
2021-06-17 15:30:02 Mehirden söz edilmezse, nikâh câiz olur mu?

Mehir kadının hakkıdır. Akidde ondan söz edilsin veya edilmesin nikâh sahih olup mehrin kadına verilmesi gerekir. Çünkü Allah Teâlâ. Kurân-ı Kerim'de açıkça kadına sıdak verilmesini (mehir verilmesini) emretmektedir. Ancak akitte muayyen bir şey üzerinde anlaşma yapılıp zikredilmiş ise onu vermek gerekir. Zikre­dilmemiş ise mehri misil verilmesi icap eder. Yani kız kardeşi, halası ve amca kızı gibi soyları bir olanların mehri ne kadar ise o kadar vermek lazımdır.
--------
Halil Günenç,Günümüz Meselelerine Fetvalar C/2, el-Hidaye c. I. s. 204-205
ب
1.9K views12:30
Aç / Yorum Yap
2021-06-17 10:30:02 ÇEK VE SENET KIRDIRMA (FAKTORİNG)

Arap dilinde el'evrakut'ticariyye denilen çek ve senetler piyasa ve tüccar indinde nakit paralar gibi kullanılmakta, çoğu zaman vadelerine riâyet edilerek vakti geldiğinde tahsil edilmektedirler.

Bazen elinde çek veya senet bulunan kişi belli bir meblağ kesintiye rıza göstererek çek ve senedini vadesinden önce bankadan veya ilgili kuruluşlardan tahsil etmektedir. Örneğin bir aylık vadeli bin liralık bir çek veya senet, hamili tarafından peşin tahsil edilmek istendiğinde bankaya müracaat edilerek bankanın da oluru ile örneğin elli lira kesinti karşılığında nakde çevrilebilmektedir.

Bilindiği üzere bu, islam dinin yasakladığı yani haram kıldığı faizli bir muameledir. Dinine, diyanetine bağlı Müslüman bir kişinin bu tür muamelelere yönelmemesi, bilakis çek ve senedin vadesini bekleyerek vaktinde tahsil etmesi gerekir. Bazı İslam hukukçuları, çek ve senet sahibi borçlunun vadesinden önce sadece alacaklısına belli bir kesinti karşılığı borcunu peşin ödemesini caiz görmüşlerdir. Buna delil olarak ta Hz peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) döneminde hainlikleri nedeni ile Medine den sürgüne gönderilen Yahudilerin, Hz peygambere hitaben "Medine de bazı kişilerden alacaklarımız var sürgünü tehir eder misiniz" talebine karşılık, Hz peygamberin "alacaklarınızda indirim yaparak alacaklarınızı peşin tahsil ediniz" buyruğunu getirmişlerdir.
———
Halil Günenç,G.M.F/ C.4, S.160
ب
817 views07:30
Aç / Yorum Yap