2021-09-30 14:43:01
ÎMÂN, BİR MA'NEVÎ TÛBÂ-İ CENNET ÇEKİRDEĞİNİ TAŞIYOR.
Îmândaki saâdet, ni’met ve rahatın büyüklüğünü anlamak için mü’min ile kâfir ve fâsıkı muvâzene edelim.
Kalbine îmân nûru girmeyen kâfir veyâ yalnız Müslüman adını almış gàfil ve fâsık, bu âleme îmân ve Kur'ân nûru ile bakamadığı için bütün memleketi umûmî bir mâtem yeri hâlinde görür. Bakar ki; canlı mahlûkàt, husûsiyle insânlar dünyâya geliyorlar. Fakat bu âlemde ebedî kalmıyorlar, ölüp gidiyorlar.
Mü'min, îmânın nûru ile bu âlemin kapısını Hàlık’ın muvakkat misâfirhânesi levhası konulmuş olduğunu görüyor ve her mahlûkun üzerinde de “Muvakkattır, fanidir, geçicidir, ebedî ve bâkì âleme geçecek muvakkat misâfirdir.” damgasını okuyor. Memlekete bakıyor, görüyor ki; yaşasınlar, teşekkürler ile umûmî terhîs şenliği. Hem tekbîr ve tehlîl ile mesrûrâne askere çağırmak için davul ve muzıka sesleri işitiliyor.
Kâfir veyâ fâsık-ı gàfile göre; bu dünyâ, umûmî bir mâtem yeri olmakla berâber bütün canlı mahlûklar, firâk ve zevâl sillesi ile ağlayan yetimlerdir. Hayvan ve insânlar, ecel pençesiyle parçalanan kimsesizlerdir. Dağ ve deniz gibi büyük mevcûdât, rûhsuz dehşetli cenâzeler gibidir. Böyle görüş, onu ma'nen azâb içinde bırakır. Bu âlemde de Cehennem azâbını çektirir.
Hàlık’ı tanıyan ve tasdîk eden mü'mine göre dünyâ, Rahmân olan Ellah’ın bir zikirhânesi, insânların ve hayvanların ta'lîm ve terbiye yeri, ins ve cinnin imtihân meydanıdır. İnsân ve hayvanların ölümleri, hizmetten terhîstir. İnsân ve hayvanların doğumları, Ellah’ın hizmetine, askerliğine ve vazîfe başına gelmektir. Bütün hayât sâhibleri, birer muvazzaf mesrûr asker, birer müstakìm memnûn me’mûrlardır. Bütün sesler, ya vazîfe başındaki zikir ve tesbîh veyâ paydostan gelen şükür ve tefrih veyâ işlemek neş’esinden gelen latîf seslerdir.
Bütün mevcûdât, Seyyid-i Kerîm ve Mâlik-i Rahîm’in birer mûnis hizmetkârı, birer dost me'mûru, birer şirin kitâbıdır.
İşte îmândan böyle latîf, âlî ve lezzetli hakìkatler tecellî ve tezâhür eder.
Demek oluyor ki; îmân bir ma'nevî Tûbâ-i Cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise ma'nevî bir Zakkûm-u Cehennem tohumunu saklıyor.
Demek selâmet ve emniyet, yalnız İslâmiyet’te ve îmândadır. Öyle ise biz dâimâ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نِعْمَةِ اْلاِسْلاَمِ وَكَمَالِ الْا۪يمَانِ demeliyiz.
Hitâbat ve Münâcat-ı Hulûsiyye
668 views11:43