Get Mystery Box with random crypto!

Risâle-i Nûr İzah ve Notlar

Telgraf kanalının logosu bediuzzaman — Risâle-i Nûr İzah ve Notlar R
Telgraf kanalının logosu bediuzzaman — Risâle-i Nûr İzah ve Notlar
Kanal adresi: @bediuzzaman
Kategoriler: Din
Dilim: Türk
aboneler: 6.48K
Kanaldan açıklama

Risâle-i Nûr üzerine yapılan izah çalışmaları paylaşılmaktadır.
Takip ederek istifade edebilirsiniz.
Tavsiye Risâle-i Nûr Kanalları
@meclisikuran
@saidnursi
@risaleinur_imtihan
İletişim: bediuzzaman@protonmail.com

Ratings & Reviews

4.00

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

1

4 stars

1

3 stars

1

2 stars

0

1 stars

0


En son Mesajlar 14

2021-08-07 14:41:01 En a’la ve en yüksek tarîk olan tarik-i ubudiyet ve mahbubiyetin dört esasından en büyük esası şükürdür. Şöyle tabir edilir:

“Der tarik-i aczmendi lazım amed çar-çiz

Acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak ey aziz.”
Ey insân! Seni ahsen-i takvîme çıkaracak vâsıta şükürdür. Esfel-i sâfilîne düşürecek şey de şükürsüzlüktür. Seyyidü’ş-şâkirîn olan Fahr-i âlem, Nebiyy-i Efhâm Efendimiz Hazretleri’nin şefâatine hak kazanmak için şu şükür mev’ızasını aslâ unutmayalım ve dâimâ şükre çalışalım ve namazlarımızı huzû ve huşû ile vaktinde kılalım.
Hitâbat ve Münâcat-ı Hulûsiyye
631 views11:41
Aç / Yorum Yap
2021-08-05 14:40:03 Şükürsüze göre ni'met, muvakkat bir lezzetten sonra kokmuş bir hâle gelmektir. Hayvan, lisân-ı hâl ile şükrederken, insan şükrü terk ederse,
اَسْتَع۪يذُ بِاللّٰهِ اَمْ تَحْسَبُ اَنَّ اَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ اَوْ يَعْقِلُونَۜ اِنْ هُمْ اِلَّا كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّ سَب۪يلًا
fermânı hükmünce hayvandan çok aşağı düşer.

Rızkın çeşidine en ziyade muhtaç olan insandır. Bütün nimetlerin durumunu tanıtacak bir cihaz veren kudret sahibi Alah (celle celaluhu), insanı bütün esmasının cilvelerini, san’atlarının inceliklerini mizana çekecek aletleri hâvî bir halife-i Arz sûretinde yaratmıştır. Onun için sınırsız bir ihtiyaç verip, maddi ve manevi rızkın sınırsız çeşidine insanı muhtaç etmiştir. Şükretmek, insanı en a’la mevki olan ahsen-i takvime çıkardığı gibi; şükredilmezse de esfel-i safilîne düşürebilir.
Hitâbat ve Münâcat-ı Hulûsiyye
192 views11:40
Aç / Yorum Yap
2021-08-03 16:32:01 O Zat-ı Kadir, tekvini olarak ehl-i cenneti, cehenneme götürse; ehl-i cehennemi de cennete koysa buna kim itiraz edebilir? İtiraz etmeye kimin hakkı vardır? Hangi hakkı dava edebilir? Evvela; vücud onun değil ki; hak dava etsin. O halde kimsenin Allah’tan hak dava etmeye bir hakkı yoktur. Öyle ise insanın hakkı, verilen vücud nimetine şükredip kaza ve kaderine teslim olmaktır.
593 views13:32
Aç / Yorum Yap
2021-08-01 14:39:01 Şükrün alâmeti; kanâat etmek, iktisâd etmek, İlâhî taksîme râzı ve memnûn olmaktır. Şükürsüzlüğün alâmeti; hırstır, israftır, hürmetsizliktir, harâm ve helâl demeyip rastgeleni yemektir. Herkes, kendini bu ölçülerle anlayabilir.
Mübârek karıncaya senede birkaç tâne buğday kâfî gelirken, elinden gelse bin tâne toplamaya kalkar. Ayaklar altında kalır, ezilir. Bal arısı kanâat eder, başların üstünde uçar. Allah’ın emriyle insânlara balı ihsân eder, yedirir.
Hitâbat ve Münâcat-ı Hulûsiyye
690 views11:39
Aç / Yorum Yap
2021-07-30 14:42:01 İman bir nurdur.
Mazi ve müstakbel, bu nurla karanlık¬tan kurtulur. Birbirine karşı iki yüksek dağ düşünelim ki; üze¬rinde dehşetli bir köprü kurulmuş. Biz de o köprü üzerindeyiz. Her taraf karanlık içinde... Sağ tarafımıza bakıyoruz, nihayetsiz karanlıklar içinde gayet büyük bir mezar; sol tarafımıza bakın¬ca müdhiş karanlık dalgaları içinde büyük fırtınalar, dağdağalar hazırlandığını; köprünün altında gayet derin dere görüyoruz. Cebimizdeki küçük bir elektrik fenerini kullanıyoruz. Bu fener, o sönük ışıkla üzerinde bulunduğumuz köprünün etrafında, başında dehşetli canavarlar, her tarafta bize dehşetler veren, tüylerimizi ürperten şeyleri gösteriyor. Bu belalı feneri yere çarpıp kırıyoruz. Eşyanın hakikati, nurlanan âlemimizde görünmeye başlıyor. Üzerinde bulunduğumuz köprünün gayet muntazam ova içinde bir cadde, sağ tarafı güzel zümrüt gibi bahçeler ve nurlu insanların reislikleri altında toplanan insan¬ları, ibadet, hizmet, sohbet, zikr-i İlâhî meclisleri olduğunu, o canavarların deve, öküz, koyun, keçi gibi ehlî hayvanlar olduğunu¬ görüyor ve hep bir ağızdan اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نُورِ الْا۪يمَانِ diyoruz.
İki karşılıklı dağ: Mebde-i hayat, âhir-i hayat. Yani Âlem-i Arz ve Âlem-i Berzah’tır. O köprü; hayat yoludur. Sol taraf, istikbaldir. Sağ taraf, geçmiş zamandır. Cep feneri, hodbîn ve bildiğine itimadla vahy-i semaviyi dinlemeyen enaniyet-i insaniyyedir. O canavarlar, alemin hadisatı ve acib mahlukatıdır.

İşte enaniyete itimad eden, zulmet ve gaflete düşen, dalalet karanlığına mübtela olan bu vak’adaki ilk hale benzer. Cep feneri demek olan noksan ve dalaletli bilgiler ile geçmiş zaman bir mezar-ı ekber, geleceği gayet fırtınalı, tesadüfe bağlı bir vahşet mahalli ve her birisi bir Hakîm-i Rahîm’in me’mur-u musahharı olan hadisat ve mevcudatı muzır bir canavar hükmündedir.
Hitâbat ve Münâcat-ı Hulûsiyye
698 views11:42
Aç / Yorum Yap
2021-07-29 14:35:03 Kur’ân-ı Hakîm, şükrü yaradılışın netîcesi gösterdiği gibi; şu kâinâtta mevcudat-ı âlemin yaratılışındaki en ehemmiyetli netîceyi de şükür olarak gösteriyor. Çünkü kâinâta dikkat edilse, hilkat ağacının en değerli meyvesinin şükür ve şu kâinât fabrikasının çıkardığı mahsûlâtın en â’lâsının şükür olduğu görülüyor.
Hallàk-ı âlem, bütün mevcûdâtı bir dâire sûretinde yaratmış. Bu dâirenin merkezinde de hayâtı koymuştur. Bütün mevcûdât, hayâta bakıyor, hayâta hizmet ediyor, hayâtın levâzımâtını yetiştiriyor. Demek kâinâtın Hàlık’ı, kâinât içinde hayâtı intihâb etmiştir, seçmiştir. En büyük ni'met, hayâttır. Yokluktan varlığa çıkmaktır. Hayy u Kayyûm olan Ellah, hayâtlı âlemleri bir dâire gibi îcâd etmiş. Merkezine de insânı koymuş. Yâni hayâtlıların halkından istenilen netîceleri, insânda toplamış, bütün hayâtlıları insâna hâdim ve musahhar etmiş, insânı da onlara hâkim etmiştir.
Demek Hakîm-i Zülcelâl, zîhayâtlar içinde insânı intihâb etmiştir ve seçmiştir. Demek insânı yaratmak murâd etmese idi, diğer mahlûkàtı ve kâinâtı halk etmezdi.
Hitâbat ve Münâcat-ı Hulûsiyye
393 views11:35
Aç / Yorum Yap
2021-07-27 14:35:05 Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Hakîm’de okuduğum bu âyetlerle ve daha birçok âyetlerle hesâbsız nimetlerine karşı kullarından şükür istiyor ve gàyet ehemmiyetle şükre da'vet ediyor ve Sûre-i Rahmân’da 31 def'a فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ âyeti ile şükür etmemekliği, ni'metleri tekzîb ve inkâr sûretinde gösterip şiddetli ve dehşetli sûrette korkutuyor.
877 views11:35
Aç / Yorum Yap
2021-07-25 16:05:05 Bu alem niçin böyle tebeddülat ve teğayyürata maruz kalıyor?
Şayet bu faaliyetin bir muktazi ve gayesi olmazsa, çocuk oyuncağı gibi olur. Bir mevcudun vücuda gelmesi için kainat kadar masarif yapılıyor. Güneş, ay, yıldızlar, seyyarat, anasır, meadin, nebatat ve hayvanat, bir insanın rızkı için seferber oluyor. Kainat fabrikasının bütün tezgahları, insanın rızkı için çalışıyor. Sonra bir elma vücuda geliyor. Adeta bir elmanın vücudu için kainat kadar masarif yapılıyor. Fakat o kadar masarif neticesinde vücud bulan o elma bozulur veya yenildikten sonra posa olup gider. Şayet bu faaliyette bir muktazi ve gaye olmazsa, bütün bu masarif boşu boşuna yapılmış olur. Bir elmanın vücud bulması için yapılan masarıfa bakılsa, dünya ve mafiha kadardır. Bununla beraber; hem o elmanın, hem de o elmadan istifade eden insanın ömrü kısadır. Bu masarif ile bu hal arasında bir tezad görünür. Bu ise Rahim, Hakim ve Vedud isimlerinin mukteziyatına muhaliftir. Madem O Zat-ı Rahim, Hakim ve Vedud, kainattaki asarının şehadetiyle merhametsizlikten, abesiyetten ve gadrden münezzehtir. Öyle ise kainattaki bu faaliyetin, bir muktazisi ve bir gayesi vardır.
696 views13:05
Aç / Yorum Yap
2021-07-23 16:02:01 Evet, mevcudat-ı alem, bahsusus zihayat olanlar, şefkatperverane terbiyenin zıddı olan mevt ve ademle karşılaşıyor. Kainatta her şey, zahiren ölüm ile yokluğa gidiyor. Bu hal, rahmete münafidir. Hem maslahatkarane tedbirin zıddı olan zeval ve firak âlemi dolduruyor. Gece-gündüz, mevsimler ve seneler hiç durmadan hızla gidiyor. İnsan hiçbir arzusuna muvaffak olamıyor. Bu hal, hikmete münafidir. Hem bu alemde muhabetdarane taltif fiilinin zıddı olan musibet ve meşakkatle muamele görüyoruz. Bu hal, Vedud ismine münafidir.
664 views13:02
Aç / Yorum Yap
2021-07-21 15:57:02 İstikamet dairesinde Din-i Mübin-i İslam’a hizmet eden ehl-i imanın bir kısmı dahi bazen ikaz sadedinde bela ve musibetlerle terbiye edilir. Zira gayr-i ihtiyari olarak bazen şuur taalluk etmeden insan riyakârlığa düşebilir. O riyakarlığı sebebi ile celalli esmanın muktezası olarak bela ve musibetlere düçar olur. Kader-i İlahi, o bela ve musibetler lisanıyla o insana manen der ki: “Dininde halis ol! Riyakarlıktan uzak dur! Zira bu kudsi hizmet, nefsani ve dünyevi hiçbir şeye feda ve alet edilemez. Madem bezm-i elestte, beni Rab olarak kabul etmişsin. Öyle ise rububiyetime razı olman gerekir. Rububiyetime razı olduğunu da gönderdiğim ahkama riayet etmekle izhar etmelisin. Aksi taktirde bela ve musibet tokatıyla seni terbiye ederim.” Haylaz çocuğu babası, şekerle mi okşar? Yoksa tokatla mı terbiye eder? Elbette tokatla terbiye eder.
420 views12:57
Aç / Yorum Yap