Get Mystery Box with random crypto!

Risâle-i Nûr İzah ve Notlar

Telgraf kanalının logosu bediuzzaman — Risâle-i Nûr İzah ve Notlar R
Telgraf kanalının logosu bediuzzaman — Risâle-i Nûr İzah ve Notlar
Kanal adresi: @bediuzzaman
Kategoriler: Din
Dilim: Türk
aboneler: 6.48K
Kanaldan açıklama

Risâle-i Nûr üzerine yapılan izah çalışmaları paylaşılmaktadır.
Takip ederek istifade edebilirsiniz.
Tavsiye Risâle-i Nûr Kanalları
@meclisikuran
@saidnursi
@risaleinur_imtihan
İletişim: bediuzzaman@protonmail.com

Ratings & Reviews

4.00

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

1

4 stars

1

3 stars

1

2 stars

0

1 stars

0


En son Mesajlar 7

2022-05-14 22:56:48
Hazmolmayan İlim Telkin Edilmemelidir!
608 views19:56
Aç / Yorum Yap
2022-05-14 22:55:40 BİR MEDRESE TALEBESİNİN YAPACAĞI MÜKELLEFİYYETLER

1. Günde en az yarım sayfa okumak.
2. Yolda, vazífede, boş otururken, o gün okuduğu mevzú‘ların muhâsebesini yapmak, zihnen tekrâr etmek.
3. Hâfıza dînç iken Kur’ân, hadîs ve risâlelerden ezber yapmak.
4. Da‘vânın her cebhesiyle alâkalı olmak.
5. Boşu boşuna gazete gibi okumamak.
6. Okuyuşunu ma‘nâya göre ayarlamak ve nefsine müsâmaha etmemek.
7. Kardeşine karşı şefkatle konuşmak, her bir kardeşini velî bilmek.
8. Lâhika mektûblarını anlayarak okumak.
9. Âdâb-ı İslâmiyyeye son derece riáyet etmek. Şefkat, sevgi göstermek; hürmet istenilirse ihlâs gider.
10. Yaşı küçük olsa da bu da‘vâda büyük tanımak.
11. Maddî husústa ketûm, şaka ve teklîf-i aylık yok.
12. Kendi işini ve noksánlarını kendisi yapmak; “Da‘vâ cânımızdır” demek.
13. İşlerini biribirine havâle etmemek; çağırmak için dahi olsa çağıracağı kimsenin ayağına gitmek; herkes kendi kendisini ittihâda muhtâc bilmek lâzımdır.
14. “Göz önüne saç, tel gelse cebeli örter” düstûruna riáyet etmek.
15. Bir aksaklık olduğu zamân, kabâhati üzerimize almak.
16. Okurken kendi nefsimizi nazara almak.
17. Hiddet edene muhabbet göstermek ve “Nefis cümleden ednâ, vazífe cümleden a‘lâ” dustûruna göre hareket ederek bu minvâl üzere bir muazzam da‘vânın hakíkatını teblîğ etmek.
18. Terk-i enâniyyet, âsâyişe ilişmemek.
19- Hissî değil, şuúrlu hareket etmek.
600 views19:55
Aç / Yorum Yap
2022-05-02 12:12:32
2.2K views09:12
Aç / Yorum Yap
2022-01-07 22:30:39 Ey derde dermân isteyen, gel Urfa'ya dermânı al.
Ey rûha seyrân isteyen, gel Urfa'ya fermânı al.
Ey zevke ummân isteyen, gel Urfa'ya bürhânı al.
Yükseklerden düze indim, vedâ ettim ben dağlara.
Hâlık'ımın mülkündeyim, selâm olsun ihvânlara.
Gezdiriyor Yerden Yere
İBRAHİM HULUSİ BEY (RA) - 1949
129 viewsedited  19:30
Aç / Yorum Yap
2021-12-17 08:34:01 BİR MEDRESE TALEBESİNİN YAPACAĞI MÜKELLEFİYYETLER

1. Günde en az yarım sayfa okumak.
2. Yolda, vazífede, boş otururken, o gün okuduğu mevzú‘ların muhâsebesini yapmak, zihnen tekrâr etmek.
3. Hâfıza dînç iken Kur’ân, hadîs ve risâlelerden ezber yapmak.
4. Da‘vânın her cebhesiyle alâkalı olmak.
5. Boşu boşuna gazete gibi okumamak.
6. Okuyuşunu ma‘nâya göre ayarlamak ve nefsine müsâmaha etmemek.
7. Kardeşine karşı şefkatle konuşmak, her bir kardeşini velî bilmek.
8. Lâhika mektûblarını anlayarak okumak.
9. Âdâb-ı İslâmiyyeye son derece riáyet etmek. Şefkat, sevgi göstermek; hürmet istenilirse ihlâs gider.
10. Yaşı küçük olsa da bu da‘vâda büyük tanımak.
11. Maddî husústa ketûm, şaka ve teklîf-i aylık yok.
12. Kendi işini ve noksánlarını kendisi yapmak; “Da‘vâ cânımızdır” demek.
13. İşlerini biribirine havâle etmemek; çağırmak için dahi olsa çağıracağı kimsenin ayağına gitmek; herkes kendi kendisini ittihâda muhtâc bilmek lâzımdır.
14. “Göz önüne saç, tel gelse cebeli örter” düstûruna riáyet etmek.
15. Bir aksaklık olduğu zamân, kabâhati üzerimize almak.
16. Okurken kendi nefsimizi nazara almak.
17. Hiddet edene muhabbet göstermek ve “Nefis cümleden ednâ, vazífe cümleden a‘lâ” dustûruna göre hareket ederek bu minvâl üzere bir muazzam da‘vânın hakíkatını teblîğ etmek.
18. Terk-i enâniyyet, âsâyişe ilişmemek.
19- Hissî değil, şuúrlu hareket etmek.
573 views05:34
Aç / Yorum Yap
2021-12-15 14:50:04 Mİ’RÂC-I EKBER, ZÂT-I EKREM (ASM)’A MAHSUSTUR.

Ey Mi’râc’ı aklına sığıştıramayan insan!

Şu kainatın Halık’ı, bu mükemmel ve müzeyyen saray sûretin¬deki âlemin ne için yaratıldığını düşünecek, görecek ve bilecek kâbiliyette, bütün mahlûkları içinde en mümtâzı olarak insanı yaratmıştır. Öyle ise bu ehemmiyetli mahlûk olan insan ile O Yaratıcı’nın konuşması ve onlara maksadlarını bil¬dirmesi lazımdır.

Madem ki; her insan, en yüksek makam olan Alah’ın hitâbına lâyık olacak bir mertebeye çıkamıyor. Öyle ise insanlar içinde bu dereceye yükselecek bazı mübarek zatlar bulunacaktır. İşte bunlara peygamber denilir ki; bunlar, insan¬ların hesabına Alah’ın hitâbına mazhar olurlar. O insanlara, Alah’ın emirlerini tebliğ ederler. Bu peygamberlerin içinde şu kainat Sânii’nin maksadlarını en mükemmel bir surette bildiren, hikmetlerini anlatan; “Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?” suallerine en mükemmel cevâbı veren, Halık’ın emsalsiz hakîmiyetinin güzelliklerini mev¬cudata i’lan eden Hazret-i Muhammed’dir (asm). Elbette böyle ekmel bir Zat’ın cismi ile bu alemde gezip dolaşmak demek olan bir mirac olacaktır. Yetmiş bin perde denilen esma-i İlâhiyye’nin derinliklerine ve sıfat-ı İlâhiyye’nin tecellilerine ve mevcudatın tabakalarının ta arkasına kadar mertebeleri geçecektir. İşte mi’rac da budur.

Binler senelik mesafeleri kat edip, yetmiş bin perdeden geçtikten sonra her şeye, her şeyden daha yakın olan Alah’la görüşmeyi, aklına yatıramayana deriz ki:

Cenab-ı Hak, her şeye, her şeyden daha yakındır. Fakat her şey, O’ndan nihayetsiz uzaktır. Nasıl ki; Güneş’in şuuru ve konuşması olsa, senin elindeki âyine vasıtasıyla seninle konuşabilir. İstediği gibi sende tasarruf eder. Hâlbuki sen, O’ndan dört bin sene kadar uzaktasın. Eğer terakki etsen, Kamer, yani Ay kadar yüksekliğe çıkabilsen, O’na yalnız bir ayinelik yapabilirsin. Öyle de, Şems-i Ezel ve Ebed olan Zât-ı Zülcelal, her şeye her şeyden daha yakın olduğu halde; her şey O’ndan nihayetsiz uzaktır. Yalnız bütün mevcudatı kat’edip, cüz’iyetten çıkıp, külliyetin meratibinde gitgide binler hicablardan geçip, tâ bütün mevcudata muhit bir ismine yanaşır, ondan daha ileride çok meratibi kat’eder. Sonra bir nevi kurbiyete müşerref olur.
Hitâbat ve Münâcat-ı Hulûsiyye
606 views11:50
Aç / Yorum Yap
2021-12-13 12:01:52 Ya Rabbi!
Çok zor durumdayız.
Tabîatperestlik, esbâb-perestlik ve enâniyetperestlik putundan bizi kurtar! Yâ Erhamerrâhimîn! Sekerât-ı mevtimizi kolaylaştır! Kabir azâbından bizi kurtar! Münkereynin cevâbına bizleri muktedir eyle! Haşir meydanında, Resûl-i Ekrem (sav)’in Livâü’l-hamdi altında haşreyle! Evvelâ nefsime, sonra sesimin gittiği bütün mü’minlere şunu diyorum: “Helâli hesâbtır, harâmı ikâbtır.” Yolcusunuz, me’mûrsunuz, gaybî bir Zât sizi kontrole tâbi’ tutmuş; me’mûrlarını yanınıza koymuş; her şeyinizi yazıyor.
253 views09:01
Aç / Yorum Yap
2021-12-07 16:51:01 Mülk senin değil. Malikü’l-Mülk olan Zat-ı Zülcelal, mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Sen, O’nun tasarrufatı altında gizli olan hikmetlerini seyreyle, takdirini fikreyle, kusurunu derk eyle, aklın almadığı işlerine tenkid nazarıyla bakma. Belki bela ve musibetler altındaki pek çok hikmetleri ve güzel neticeleri düşün.
714 views13:51
Aç / Yorum Yap
2021-12-05 16:51:01 Bela ve musibetler, ilerideki hem dünyevi, hem de uhrevi mükafatın müjdecisidir. O halde hakkımızdaki ferec-i İlahiyi intizar edelim. Cenab-ı Hakkın işine karışmayalım. Zira O’nun her işi hikmet dairesinde olup netice itibariyle ehl-i imanın lehindedir. Akibet muttakilerindir. Mesela: Hazret-i Yusuf (a.s)’ın bu dünyada başına gelen bela ve musibetlere hikmet nazarıyla baktığımız zaman hem dünyevi, hem de uhrevi saadeti netice verdiğini görürüz. Keza Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin başından geçen hadiseler, dünya itibarıyla her ne kadar bela ve musibet gibi görünse de, yazmış olduğu eserler vasıtasıyla pek çok insanın imanlarını taklidden tahkike çıkarmalarına ve iman dairesinde kalmalarına vesile olması gibi, pek çok faideler elde edilmiştir. Demek bela ve musibetler, hem kefaret-i zünubtur, hem de dünya ve ahiret saadetine sebebtir.
943 views13:51
Aç / Yorum Yap
2021-12-03 16:50:04 Cenab-ı Hak, ehl-i imanın günahlarını ekseriyetle bu dünyada bela ve musibetlerle temizler.

Şayet günahları bu dünyada temizlenmezse, sekerat ve kabirde çektiği sıkıntılar, o insan hakkında keffaretu’z-zünub olur. Şayet sekerat ve kabirde dahi günahlarının cezası bitmezse, haşir meydanına bırakılır. Haşir meydanında çektiği sıkıntılar ile de günahlarının cezası bitmezse ve afv-ı İlahiyeye de mazhar olmazsa, cehennemde cezasını çekip daha sonra cennete gider. Ehl-i imanın cezası, ekseriyetle haşir meydanında biter. Ehl-i imandan cehenneme giden azınlıktadır. Acaba bu dünyada hafif bir ceza mukabilinde günahlardan kurtulmak, ahirette şiddetli bir cezaya çarptırılmadan ebedi bir saadete ve rü’yet-i ilahiye mazhar olmak, külli bir netice değil midir? Elbette böyle bir neticeye mazhar olmak için, bela ve musibeti hoş görüp sabretmemiz lazımdır.
573 views13:50
Aç / Yorum Yap