Get Mystery Box with random crypto!

Risâle-i Nûr İzah ve Notlar

Telgraf kanalının logosu bediuzzaman — Risâle-i Nûr İzah ve Notlar R
Telgraf kanalının logosu bediuzzaman — Risâle-i Nûr İzah ve Notlar
Kanal adresi: @bediuzzaman
Kategoriler: Din
Dilim: Türk
aboneler: 6.48K
Kanaldan açıklama

Risâle-i Nûr üzerine yapılan izah çalışmaları paylaşılmaktadır.
Takip ederek istifade edebilirsiniz.
Tavsiye Risâle-i Nûr Kanalları
@meclisikuran
@saidnursi
@risaleinur_imtihan
İletişim: bediuzzaman@protonmail.com

Ratings & Reviews

4.00

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

1

4 stars

1

3 stars

1

2 stars

0

1 stars

0


En son Mesajlar 4

2022-06-17 20:54:47 Bütün bu mevcudat, vücuda gelmeden evvel Cenab-ı Hakk’ın ilm-i ezelîsinde vardı. Şekli, sûreti, hakîkati ile ilm-i İlahide olan eşya, bizim zihnimizdeki eşya gibi hayalden ibaret değildir. Çünkü esma-i İlahiye biri birisiz olmaz. Bir şeyde Cenab-ı Hakk’ın bir ismi tecellî ettiğinde diğer isimler de tecellî eder. Bundan dolayı, ilm-i İlahideki mevcudat-ı ilmiyenin bir nevi vücudları olduğu gibi; bir nevi hayatları da vardır. Çünkü, Ellah’ın bir ismi Hayy’dır. İlm-i İlahinin taalluk ettiği bir şeye, vücud sıfatı taalluk ettiği gibi, hayat sıfatı da taalluk ediyor. Öyleyse, o ilm-i İlahideki mevcudat-ı ilmiyenin, bizim bilmediğimiz bir tarzda hayat-ı ammeden hisseleri vardır.

Şu mevcudat-ı ilmiyeyi, daire-i ilimden daire-i kudrete çıkaran ve vücud sahasına getiren; yani şu gözümüzün göreceği, kulağımızın işiteceği hale getirip vücud-u hariciye mazhar eden sebeb, Cenab-ı Hakk’ın rahmetidir. O’nun Rahman ve Rahîm isimleridir. Yani, o Rahman ve Rahîm şefkat etti; ilmindeki mevcudata vücud rengini verdi ve onları şu dünyaya getirdi.

Demek, şu âlemi şenlendiren, rahmet-i İlahiyedir. Rahmetten iki esma-i hüsnâ tezâhür eder:
Biri: “Rahman” ismidir ki; şu dünyaya bakar.
Diğeri: “Rahîm” ismidir ki; ahirete bakar.

Evet, bu âlemi şenlendiren, daire-i ilimden daire-i kudrete çıkarmak sûretiyle ona vücud-u harici bahşeden rahmettir. Zahire göre, Cenab-ı Hak, Arş-ı A’zam’da tecellî eder. Fakat, hakîkatte Arş-ı A’zam da insana hizmetçidir. Nûr-u Muhammedî itibarıyla, Arş da dâhil olmak üzere kâinatın cümlesi insana hádimdir. İnsan da ibadet için yaratılmıştır.
Güneş, Ay, yıldızlar ve bütün mevcudat insana hizmet ediyor. Demek, Cenab-ı Hakk’ın Arş-ı A’zam’ı; hakîkatte insanın kalbidir. Kalb-i insanî, Nûr-u Muhammedî (asm) itibarıyla Arş’tan da büyüktür. Çünkü, bütün kâinat ona hizmet eder. Neticede Cennet de ona hizmet eder. Hâkim isminin tecellîsi ile on iki seyyare, Güneş’in etrafında pervane gibi döner. Ellahu Teâla, Hâkim ismi ile Güneş’e bir câzibe kanunu vaz’ etmiş; O da bu câzibe kanunuyla seyyârâtı pervane gibi etrafında çeviriyor. Yoksa, haşa Güneş, müstakil olarak bu işi yapmıyor.

Kaynak: On Dördüncü Lem’a’nın İkinci Makamı’nın Şerhi
680 views17:54
Aç / Yorum Yap
2022-06-16 18:59:08 Bediüzzaman Neden Siyasetten Uzak Kaldı?


500 views15:59
Aç / Yorum Yap
2022-06-14 21:56:21 https://telegra.ph/Gozunu-haramdan-saklayan-dinini-pesinen-korumus-olur-06-14
532 views18:56
Aç / Yorum Yap
2022-06-13 20:11:32 VÜCÛB-İ VÜCÛD NEDİR?

VÜCÛB-İ VÜCÛD: Varlığı aklen zarûrî, yokluğu ise aklen muhâl olan vücûda “Vücûb-i Vücûd” denilir. Bu sıfata Sıfât-ı Selbiyye denildiği gibi, sıfat-ı ayniyye ve sıfat-ı nefsiyye de denilmektedir. Cenâb-ı Hak, Vâcibü’l-Vücûd’dur. Mâsivâsı mümkinü’l-vücûddur.


“Vücûb-i Vücûd” sıfâtı, Cenâb-ı Hakk’ın Zât’ının aynısıdır, gayrısı değildir. Fakat, mâhiyyet ve hakíkat-i Zâtiyyesini tam ifâde edemiyor. Ancak, bin bir ism-i İlâhî’nin sáhibi olan Zât-ı Akdes-i İlâhî’nin bir unvân-ı mülâhazasıdır. Zât-ı İlâhî’nin unvân-ı mülâhazası sâdece vücûddur. O’nun Zât’ını en fazla ta‘rîf eden bu sıfattır. Elláh, bu sıfat olmaksızın düşünülemez.


Nasıl ki; Dıhye súretinde sahâbelere görünen Hz. Cebrâil (as)’ın súreti, Cebrâil (as)’ın aynısıdır. Bununla berâber, Arş-ı A‘zamda bulunan ve altı yüz kanatlı olan Cebrâil (as)’ın tam künh-i mâhiyyetini ifâde edemiyor. Aynen öyle de, “Vücûb-i Vücûd” sıfatı, Cenâb-ı Hakk’ın aynısıdır. Fakat, Zât’ının künh-i mâhiyyetini ifâde edemiyor.

Müellif (ra), şöyle buyuruyor:

“ ‘Vücûb-i Vücûd’, Ulûhiyyetin lâzım-ı zarûrîsi ve Zât-ı Zü’l-Celâl’e karşı bir unvân-ı mülâhaza olduğundan, ‘Lafzullah’ sâir esmâ ve sıfâta câmiıyyeti ve ism-i a‘zam olduğu i‘tibâriyle, delâlet-i iltizâmiyye ile delâlet ettiği gibi; Vâcibü’l-Vücûd unvânına dahi, o delâlet-i iltizâmiyye ile delâlet ediyor.”

Kaynak: Ene Risalesinin Şerhi
464 views17:11
Aç / Yorum Yap
2022-06-12 20:21:54 Risale-i Nûr’da akıldan ziyade kalbe bakan mesail, mesela; “Hakîkat-ı Muhammediye (asm)”, “Besmele’nin esrarı” gibi mevzular çok dikkatle, mütefekkirane, müdakkikane okunmalı; meleke haline getirilmeli; tâlib, Üstad Bediüzzaman (ra) Hazretleri’nin ruhaniyetiyle manen irtibat halinde olmalı; iktisada riayet etmeli; terbiye-i Kur’aniye ile nefsini terbiye etmelidir ki; bu mevzular bir nebze anlaşılsın. Yoksa sadece okuyup geçmekle olmuyor. Üstad Bediüzzaman (ra) Hazretleri bu eserleri te’lif ederken Resul-i Ekrem (sav)’e ittiba’ etmiş; ruhaniyet-i Muhammediye (asm) ile manen irtibata geçmiş; sırr-ı miraca nâil olmuş; mebde ile müntehayı birleştirmiş; Hakîm ve Rahîm isimlerine a’zami mertebede mazhar olmuştur. Kullandığı her bir cümle, o seyahatin son mertebelerinde gördüğü hakîkatlerin birer alameti, birer işareti, birer damgası veya birer direği hükmündedir. Manevî âlemde gördüğü hakîkatlerin işârâtı nev’inden o cümleleri kullandığını, Müellif (ra) bizzat kendisi ifade etmektedir. Bu zat-ı muhakkik ve müdakkik, haşa hayâlatla meşgul olmamıştır. Hacı Hulusi Bey merhum, bu cümleyi çok tekrar ediyordu: “İlhamatla keşfiyata mazhar olmayan, hayâlatla hakîkati keşfedemez. İktisatla, terbiye-i Kur’aniye ile nefsini terbiye etmeyen kişi, yani fikir ve kalbini harekete geçirmeyen bir kimse, evrad u ezkarla kâinatın tılsımını çözemez.”

Kaynak: On Dördüncü Lem’a’nın İkinci Makamı’nın Şerhi
260 views17:21
Aç / Yorum Yap
2022-06-10 20:47:41 Risale-i Nur Bediüzzaman’a Yazdırılmış Mıdır?


341 views17:47
Aç / Yorum Yap
2022-06-09 21:42:01 O gizli komite diyor ki:

“Tesettür-i şer’í husúsunda İslâm álimlerinin iki görüşü mevcûddur:

“Bir kısmı, ‘Çarşaf giymek ve yüzü kapatmak azîmet ve takvâdır’ diyorlar.
“Bir kısmı da, ‘Manto ve başörtüsü giymenin ruhsat olduğunu ve bununla da tesettürün olabileceğini’ söylüyorlar.

“Üstâd Bedîuzzamân Hazretleri, bu konuda azîmet ve takvâ tarafını tutmuş, ruhsatla amel etmemiştir. Demek, manto ve başörtüsü de tesettür-i şer’í sayılır.”

Hâşâ, böyle fâsid ve bâtıl bir fikir, İslâm álimlerinden sudûr etmemiştir ve böyle mesnedsiz bir isnâd, İslâm álimlerine, bâhusús Bedîuzzamân Saíd Nursî Hazretlerine bir iftirâdır. Zîrâ, Üstâd Bedîuzzamân Hazretleri, “Tesettür Risâlesi” adlı eserinde; bin üç yüz elli sene zarfında her asırda üç yüz elli milyon insânın ictimâí hayâtında kudsî bir düstûr olarak yer alan ve üç yüz elli bin tefsîrin tasdîk ve ittifâklarına ve geçmiş ecdâdımızın i’tikád ve uygulamalarına istinâd eden tesettür-i şer’ínin ancak “çarşaf” olduğunu îzáh ve kadınların baştan ayağa kadar yüz ve eller dâhıl olmak üzere cilbâb (çarşaf)’la örtünmelerinin Kur’ân’ın kesin bir emri olduğunu; manto ve başörtüsünün ise tesettür-i şer’í olmadığını ve bu husústa böyle bir ruhsatın bulunmadığını isbât etmiştir.

Kaynak: Tesettür Risalesinin Şerhi.
485 views18:42
Aç / Yorum Yap
2022-06-07 20:42:42
İhlas Risalesindeki “Kardeşinin Hatasını Tenkid Etmemek” Nedir?
424 views17:42
Aç / Yorum Yap
2022-06-05 20:15:36 Risale-i Nur’u Anlamak İçin Nasıl Okunmalıdır?

Risale-i Nur’a Mana-yı Harfi İle Nasıl Bakılır?

Risale-i Nur’daki Ayetlere Nasıl Nazar Edilmelidir?

Üstad Neden Eserlerine Risale-i Nur İsmini Vermiştir?

Risale-i Nur Sadece İmani Meseleleri Kafire İspat İçin Mi Okunmalıdır?

Risale-i Nur Hangi Tarz İle Okunmalıdır?

Başka İlimler Bilinmeden Risale-i Nur Anlaşılır Mı?

Risale-i Nur’dan Başka Kitaplar Okunmalı Mıdır?

Lahikalar, Tarihçe-i Hayat ve Mahkeme Müdafaaları Risale-i Nur’dan Mıdır?

Risale-i Nur’u Cemaat Halinde Dönerli Okumak Anlamaya Faydalı Olur Mu?

Risale-i Nur Anlaşılmasada Okunabilir Mi ?

Risale-i Nur’a İzah Gerekiyor Mu?

Konularının İşlendiği Risale-i Nur Okuyucuları İçin Ehemmiyetli Bir Ders. İstifade Etmek İçin:

Risale-i Nur'u Okurken Anlayabilmek İçin Yapılması Gerekenler Nelerdir ? | Soru - Cevap 5. Bölüm


471 viewsedited  17:15
Aç / Yorum Yap
2022-06-04 21:12:30 O Hakîm-i Mutlak, insânı bu kadar hikmetle yarattığı, her bir uzvuna binlerce fâide taktığı, bütün kâinâtı ona musahhar ettiği, onu bin bir ismine âyîne yaptığı ve kâinâta bir misâl-i musaggar hâline getirdiği ve pek çok yüksek kábiliyyetlerle techîz ettiği hâlde; bu insânın ömrü gáyet kısadır. Kimisi bir sâat, kimisi bir gün, kimisi bir ay, kimisi bir sene, kimisi bir asır yaşar, sonra vefât edip gider. Acabâ, böyle Hakîm bir Zât’ın, bu kadar hikmet ve masárifle yarattığı böyle bir insânı yok etmesi fâideli olur mu? Onu kabre koyup fâreler ve kurtlara yem etmesi ve dirilmemek üzere onu yok etmesi, nihâyetsiz hikmetine muvâfık düşer mi? Hayır. Aslâ ve kat‘á! O hâlde, bu durumda karşımıza iki yol çıkar:


Biri: Ya kâinâtta, bâ-husús insânda tezáhür eden bu kadar haşmetli ve azametli hikmet fiili inkâr edilecektir. Bu ise muhâldir, hîç bir akıl sáhibi bunu kabûl etmez.


Diğeri: Ya da, âsârıyla nihâyetsiz hikmet sáhibi olduğunu, abes iş yapmadığını isbât eden o Hakîm-i Mutlak, âhireti getirmek súretiyle o nihâyetsiz hikmetini ebedî bir álemde, ebedî bir súrette tahakkuk ettirecektir. Mâdem Hakîm’dir, abes iş yapmaz. Eğer insânı kabre koyup bir daha dirilmemek üzere çürütüp yok ederse, abes iş olur...

Kaynak: 10. Söz Haşir Risalesi’nin Şerhi
502 views18:12
Aç / Yorum Yap