Get Mystery Box with random crypto!

Finans Gazetesi

Telgraf kanalının logosu diptenalanadam — Finans Gazetesi F
Telgraf kanalının logosu diptenalanadam — Finans Gazetesi
Kanal adresi: @diptenalanadam
Kategoriler: ekonomi
Dilim: Türk
aboneler: 5.81K
Kanaldan açıklama

Ekonomi Politik yüksek analiz platformudur. 55 analistin hizmet verdiği profesyonel bir gazetedir. Siyasi ve ekonomi gelişmelerini kur ve konjonktüre uygulayarak yorumlar,günlük yayınlarız
Yatırım tavsiyesi istenmez verilmez. Tecrübe paylaşımı yapmaktayız

Ratings & Reviews

1.67

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

0

4 stars

0

3 stars

0

2 stars

2

1 stars

1


En son Mesajlar 7

2021-06-15 15:08:50 Hemen atladım gemiye sağolsun o da kabul etti beni.
Şimdi veri takip ediyorum.Alarmlarım var.Onsu bilmezken Abd 10 yıllıkları takip ediyorum.Spdr öğrendim.Tarım dışı istihdam verisi kovalıyorum.Kendi hür irademle al sat yapıyorum.Siyasilerin söylemlerinden yada gelişen olaylardan dövizin yönünü tahmin edebiliyor yatırım yapıyorum.Zamanında peşinden koştuğum hüstadlara güler hale geldim.Zararımı kat kat kendi fikrimle stratejimle çıkardım.Dayımda takdir etti bir finans gazetesinde editör oldum.
Demem o ki insanoğlunun bu dünyada yapamayacağı bişey yok.O yapıyorsa sende yaparsın.Yeterki rehberin sağlam iraden güçlü olsun.Umarım benim zamanında yaptığım yanlışları hali hazırda yapan birkaç kişiye tavsiye niteliğinde olmuştur yazı.
Sabrınız için teşekkür ederim.

Erdem….
966 viewsErdem, 12:08
Aç / Yorum Yap
2021-06-15 15:08:50 ACI TECRÜBE
Sizlere dayının eğitim grubuna nasıl ve neden katıldığımı anlatmak istedim bugün.Belki benim durumumda olup yönünü çevirmek isteyen arkadaşlar olabilir.Ne kadar yanlışlar yapıp nasıl zarar ettiğimi anlatabilirsem belki aynı yanlışa düşen insanları da kurtarmış olurum bu bataktan.O zaman başlıyorum;
Sene 2016 da elime hatırı sayılır bir para geçti.Kendini senelerce (tecrübelerime dayanarak)dolar aldığı anda dibe vuran,ben altın alırsam tarihi dip yaşar (ki oldu kaç kez) diye niteleyen birisi olarak ne altına ne dövize bulaştım.Para kuzu gibi 2 sene bildiğin tl de yattı bankada.Ne finans biliyorum ne döviz.Ons ne diye sorsan ölçü birimi derdim o kadar uzağım yani.
2018 e gelince rahip olayından sonra dolar altın katlanınca tabi kafamı duvarlara vurmaya başladım.Ama benim tl ler hala kuzu gibi bankada .
Fakülteden bir arkadaşım vardı sık sık görüşüyorduk.Sürekli forex oynayıp batan bir tipti.Üç kazansa beş kaybeder ama atıp tutmaktan vazgeçmezdi.Benide sokmaya çalışmıştı bir dönem bende bunlar boş iş uğraşma der geçerdim.Dövizin ikiye katlandığı gün hemen aradı beni.Zaten kafam bozuk bi de arayıp demez mi maliyetimi 7 ye katladım diye.Adam 2-3 tl den aldığı dolarları 6.8 den kaldıraçlı satmış.Tabi birkaç parite daha var.Ben sana demedim mi diye başladı.Neyse ben içimden sövüp kapattım telefonu.Ama içim içimi yiyor.Bi süre sonra bu arkadaş işyerime geldi.Kazandığının bir kısmıyla araba almış kendine.Bir havalar oturuşu bile değişmiş adamın.O dönem forex piyasasında devlet 50 bin tl alt sınırı getirmişti.Bizimkininde kalmış 30K tl.50 ye tamamlayacak bir “melek yatırımcı” arıyor.Benim parayıda biliyor hala bankada tl de:)
Neyse ben bi gazla aynı anda 20K tl yi yolladım hesabına.Forexte al sat yapacak bende aydan aya 3-5 bişeyler kazancam.Nasıl olsa adam kazandı! Yine kazanır.Öyle böyle derken aradan 3-5 ay geçti ne para var ne bişey.Çok geçmeden bi telefon marj yüzde 20 ye düşmüş benim para buhar oldu Benim kafa tabi yine duvardan duvara.Ama hırsta var.Dedim bu beceremedi ben bu parayı bi yerden çıkartmalıyım.
Twitter da gezerken bir hesap çözüm ortağı şeklinde fx te işlem yaptığını yazıyor.Ben parayı yatırcam o sinyal verecek kazandığımız yarı yarıya!
Güzel iş para benden sinyal ondan tertemiz.Neyse bi yurtdışı fx hesabına 200 usd fonladım.Başladık sinyallere.Petrolde al sat yapıyoruz .
Seller buylar havada uçuyor.Şans bu ya akşam veri var Abd piyasasında.Veri bi açıklandı hoop kaldık terste.1/100 kaldıraçta var tabi benim 200 usd aynı gün yine buhar
Tabi sinyalci topuk.Benim hırs bitmiyor.Bi şekilde çıkmalı bu zararlar.Sonra bildiğim tek şey olan ham petrol ile ilgili sohbetlerin geçtiği bir sayfaya denk geldim.Birisi var adam ne dese çıkıyor.Adamı yere göğe sığdıramıyorlar.Ama adamda bir ego var öyle böyle değil.Tamam dedim şimdi bulduk parayı.Hemen bi 500 usd daha fonladım.Adam o sırada twitter hesabı açtı.Dedim ya ego tavan.Sinyal veriyor rt fav peşinde koşuyor.Trip atıyor kızıyor hesabı kapatmakla tehdit ediyor milleti
Bunun peşinden koşuyom bende tabi.Aman hocam canım hocam.3-5 te para kazanıyorum ama bu arada.Neyse bir önceki gibi kısa sürmedi ama birgün bi sinyal verdi bu benim hesap yine gümledi.Adam yurtdışında yaşıyor.Ben bunu petrol firmasında çalışan biri sanıyorum.Adamda teknik var temel var.Bir anlatıyor sanki bizzat kuyudan petrolü bu çıkartıyor.Sonra öğrendim ki adam otelin birinde aşçıymış
Adamın dünya kadar tribini çektiğimemi yoksa giden paralarıma mı yanacağımı bilemedim.Benim kafa yine duvarda tabi
Sonra dedim ki bu aşçı bile bu işten para kazanıyor yorum yapıyor benim neyim eksik.Balık tutmayı öğrenmem gerek dedim.Finansla uğraşanları takibe başladım.Dayı yı da o dönem takip ediyorum.Şimdi editörü olduğum bu gazetede dayı tek başına yazıyor o dönem.Bende takip ediyorum yazılarını.Telegramı sırf finans gazetesi için indirdim telefonuma.Sonra dayı birgün dedi ki eğitim var.Gelin hüstad peşinde koşmayın kendi avınızı kendiniz sürün yakalayın pişirin yiyin.İlk eğitimi olacak bir de.Ama dayıyı tanıyorum az çok.
975 viewsErdem, 12:08
Aç / Yorum Yap
2021-06-13 15:04:02 Bu, zengin Amerikalıların gelir seviyesinin orta ve fakirlerin gelirlerinden önemli ölçüde daha yüksek bir oranda arttığı anlamına gelir.Kimilerine göre bu refah toplumuna geçişte küçük bir bedel olarak gözükse de günümüz sosyal demokrasisinde tehlikeli bir durum olduğu anlaşılmıştır.
876 views Md.talha Arıöz, 12:04
Aç / Yorum Yap
2021-06-13 15:04:02 Arz Yanlı Ekol ve Reaganomics

Büyük Buhran’dan sonra klasik ekonominin yetersizliği nedeniyle Keynesyen ekonemi tipine geçilmişti. Keynesyen ekonomi bir anlamda klasik ekonomi ile Marksist ekonominin bağdaştırılması çabası olarak ortaya çıkmış.Hatta belki bir adım daha ileri gidilerek klasik ekonomi kapitalizmin, Marksist ekonomi sosyalizmin ve Keynesyen ekonomi de sosyal demokrasinin ekonomi teorisi olarak kabul edilmekteydi.Lakin 1970 yılında yaşanan stagflasyon Keynesyen Teorisinin sorgulanmasına yol açmıştı. Stagflasyon:Durgun ekonomik büyüme, yüksek işsizlik ve yüksek enflasyonun bir arada yaşandığı bir makro ekonomik istikrarsızlıktır. Ekonominin  zayıfladığı bir durumda ekonomide yaşanan gerileme sonucu  enflasyonun ortaya çıkması beklenmediğinden  alışılmadık bir durumdur. Normal bir piyasa ekonomisindeki yavaş büyüme enflasyonu engeller. 1970’li yıllarda yaşanan Arap-İsrail savaşlarının ekonomik alana yansıması stagflasyon ile olmuştur. OPEC üyesi pek çok arap ülkesinin petrol üretimini kesmeleri maliyet enflasyonu yaratmıştır. Bunun sonucu fiyatlar genel seviyesi artmış aynı anda ekonomik durgunlukta yaşanmıştır. Yaşanan stagflasyona Keynesyen Ekonomik politikaların çözüm üretememesi sonucu Arz Yanlı Ekol doğmuştur.Arz Yanlı Ekol 40. ABD Başkanı Ronald Reagan’ın seçim vaadleri arasında yer aldığı için Reaganomics olarak da bilinmektedir.Bir anlamda %100 vergi olan bir piyasada herkesin emeğinin doğrudan hükümete gideceğini bu yüzden kimsenin çalışmayacağını öngörür.

Reagenomics Temel İktisat Politikaları şöyledir:
 Yatırımcılar ve girişimciler için daha fazla vergi indirimi yapılması,
Tasarruf ve yatırım yapma teşvikleri sağlanması,
 Üretimi kısıtlayan çevre koruma standartlarının hafifletilmesini,
Deregülasyona (düzenleyici politika) gidilmesini önermektedir,

bu yolla üretimin artacağını ve ucuzlayacağını ileri sürmektedirler. 1970’li yıllarda yaşanan diğer bir önemli ekonomik sorun Keynesyen anlayıştan dolayı  kamu harcamalarının aşırı derecede artmış olmasıdır. Artan kamu harcamaları da, pek çok ülkede vergi yükünün aşırı yükselmesiyle sonuçlanmıştır. Bundan dolayı Arz Yanlı Ekonomik politikalar özellikle vergi politikaları üzerine yoğunlaşmıştır. Arz Yanlı vergi politikasına göre; özellikle vergi indirimleri yoluyla, üretim ve dolayısıyla vergi gelirleri pozitif yönde etkilenecek ve böylece ekonomik büyüme ve etkinlik sağlanacaktır. Arz yönlü politikalar işletmelere geniş teşvikler vererek çalışır. Vergilerde yapılacak indirimler sonucu firmalar daha fazla sermaye birikimi gerçekleştirir. Biriken sermaye ile firmalar yeni üretim alanları yaratarak mal ve hizmet üretimini artırır. Arz Yanlı İktisatçılar malların ve hizmetlerin üretiminde bir artışın fiyatı düşüreceğini savunur. Şirketler aşırı ürettiklerinde fazla stok oluştururlar artan stoklarla birlikte fiyatlar düşer ve tüketiciler artan arzı dengeleyerek ekonomiye dengeye gelmesini sağlarlar. Bu şekilde ortaya çıkan ekonomik refah artışı “Trickle-Down Teorisi” olarak adlandırılmaktadır.
Öte yandan Gelir vergisi oranı azaltılırsa, bireylerin emek arzı artacak geliri artan bireyin tasarruflarında artma eğilimine girecektir. Tasarruftaki artış faiz oranının düşmesine ve yatırımların artmasına yol açar. Kurumlar vergisinde yapılacak bir indirim ise, yatırımın kârlılığını ve kurumun tasarruf gücünü artıracaktır. Düşük gelir vergisi oranları, işçinin eline geçen ücreti artıracağından ve toplu sözleşmelerde istenilen ücret artışlarını azaltacağından, enflasyon hızını yavaşlatacaktır. Enflasyondaki bu düşüş ise tüketim, üretim ve dolayısıyla istihdamı artıracaktır.

Sonuç olarak Reagenomics sayesinde işsizlik ve enflasyonla mücadelede olumlu değişiklikler gözlenmiştir. (örneğin, 1980'de enflasyon% 12, 5 ve işsizlik oranı% 7 ise, 1988'e kadar rakamlar sırasıyla% 4, 5 ve% 5, 4). 17 milyondan fazla yeni iş yaratıldı. Yeni politika aynı zamanda halkı borç verme oranlarını düşürerek emlak ve araba almaya teşvik etti.Lakin gelir vergisinde azalma sonucu gelirlerin farklılaşması da artmıştır.
912 views Md.talha Arıöz, 12:04
Aç / Yorum Yap
2021-06-12 12:55:19 İngilizce kaynak sayısı Türkçe’ye nazaran katbekat üst düzeyde. Özellikle yeni teknolojileri öğrenmek istiyorsanız Türkçe kaynak bulmakta çok zorlanacaksınız, çoğu zaman bulamayacaksınız. İngilizce olmadan da yazılım geliştirebilirsiniz ancak bu sizin belli bir seviyenin altında kalmanıza sebep olacak. İngilizceniz (teknik yazılar olsa dahi) okuduğunu anlayacak seviyedeyse problem olarak karşınıza pek çıkmaz. Başlangıç seviyesinde yazılım bilgisi için konuşuyorsak İngilizce şart değil, yeterince Türkçe kaynak mevcut.

Her şey tamam. "Nasıl öğreneceğiz, nereden başlayacağız ?"

Başlangıç olarak Udemy kurslarını yeterli görüyorum. Özellikle sektöre yıllarını vermiş başarılı akademisyen ve yazılımcıların eğitimlerinin bulunması güzel bir durum. Youtube'da da kaliteli yüzlerce tutorial mevcut. Tercih size kalmış. Eğitimleri sıkı takip etmelisiniz, müfredatlar belli bir sıraya göre hazırlanmıştır, sıradan şaşmadan takip etmeli ve gerçekten öğrenmek istiyorsanız sadece izlemekten ziyade aynı kodları yazarak, aynı hatalarla karşılaşıp düzelterek pratik yapmalısınız. Emin olun böyle daha rahat öğrenme süreci geçireceksiniz. Bu işin özü aslında tamamen pratik yapmak.

Belli bir olgunluğa erişince kendi ilk projenizi geliştirin; herhangi bir eğitim takip etmeden, öğrendiklerinizi uygulayabileceğiniz basit bir program/uygulama. Bu bir to-do list, kitaplık uygulaması olabilir, aklınıza gelen herhangi basit bir şey.

Kendi projenizi geliştirdikçe ve ortaya bir ürün çıkardıkça bu işi sevmeye başlayacak ve belki de mesleğiniz haline getireceksiniz. Yeter ki motivasyonunuzu kaybetmeyin.

İşi profesyonel seviyeye taşımak, kaliteli bir alaylı (diplomasız) yazılımcı olabilmek için ise lisans eğitimlerinde verilen yazılım geliştirme metadolojilerine, yazılım geliştirme tasarım şablonlarına, yazılım mimarisine, veri yapılarına, veritabanı tasarımı ve yönetimi gibi önemli teknik kavramlara derinlemesine yoğunlaşmalısınız.

Öğrenme kabiliyetiniz güçlüyse, çat-pat ingiliççe akıyorsanız ve gerekli daimi motivasyonunuz da varsa bu işi bir şekilde kıvırırsınız.

Sağlıcakla..

@Kasv3rah
898 viewsAbdullah, edited  09:55
Aç / Yorum Yap
2021-06-12 12:53:26 YAZILIMCI OLMAK İSTİYORUM!

Bir çok yazılımcının karşılaştığı gibi bana da gelen sorulardan en popüleri "yazılım geliştirmeye başlamak istiyorum, nereden başlamalıyım ?"

Yazılım alanında yapılan girişimlerin ve ortaya çıkan ürünlerin beğenilmesi, bunlardan ciddi paraların kazanılması, yazılımın bugüne olduğu gibi geleceğe de hitap eden bir alan olması yazılıma olan rağbeti günden güne artırıyor. Bu isteğin ortaya çıkması gerçekten çok güzel ancak bunun sürdürülebilir olması gerekiyor. Yazılıma başlamadan önce mutlaka bir motivasyonunuz olmalı ve "neden yazılım geliştirmeyi öğrenmek istiyorum?" sorusuna makul, sürdürülebilir bir cevap veriyor olmalısınız. Aksi halde yazılım geliştirme süreçlerinin hiç de azımsanamayacak dezavantajları sizi pişman edebilir. Aklıma gelen sadece bir kaçı;

Saçma sapan bir hataya saatlerinizi, günlerinizi vermek durumunda kalabilirsiniz. Çözdüğünüzde de "la ben buna mı bu kadar uğraştım!" kafası yaşayıp ciddi motivasyon kaybı yaşayabilirsiniz.
Yaptığınız geliştirmenin bir yerinde olan patlak sizi projenin büyük bir kısmına baştan başlatabilir.
Saatlerce bilgisayar başında oturmanız ciddi sağlık problemlerine sebep olabilir.. (Bazen bir problemin gerçekten üstesinden gelebilmek için saatlerce odağınızı oraya vermek zorunda kalabilirsiniz.)

Bunlar genel sıkıntılar olmakla birlikte kişiden kişiye değişen farklı problemler de olmakta. Bu problemlere karşı pes etme noktasına geldiğinizde sizi güçlü kılacak motivasyonu bulmanız gerek. Aksi halde yazılımda kendinizi geliştiremeden bıkacak ve muhtemelen öğrenmeyi bırakacaksınız. Bilgisayar mühendisliği ilk yılında 5, ikinci yılında 3 arkadaşı bölümü bırakan biri olarak konuşuyorum.

Öncelikle bu sorunun birden çok cevabı olmakla birlikte yazılım alanına ilk girenlere, mantığı kavramalarına yardımcı olması ve kolay olması nedeniyle HTML önerilir. Belli tag’ler içerisine yazdığınız anlamlı yazıların ekranda görünmesi size başlangıç motivasyonu sağlayacaktır. (Aaaa bu iş bu kadar kolay mıymış seslerini duyar gibiyim...)

Ancak HTML sadece başlangıçtır. Örnek vermek gerekirse; çocuklara kodlama mantığını öğretmek için Scratch dediğimiz bir yazılım kullanılır. Bu programda hazır kod blokları sanki bir puzzle parçaları gibi hazırlanmıştır ve bunlar aracılığıyla bir bütünlük sağlanarak çalışan bir sistem/oyun ortaya çıkarılır. İşin mantığını kavramanızı, kafanıza oturmasını sağlamak için bu tür sistemlerin kullanılması makul. Özetle; HTML ve Css ile başlayıp daha sonra geliştirme yapmak istediğiniz platform için dil öğrenmeye geçebilirsiniz.

Motivasyonunuzu elde ettikten sonra "ya şu programlama dili en popülermiş, onu öğrenmeliyim" mentalitesinde asla olmamalısınız. Evvela ne için, hangi platform için geliştirme yapmak istediğinize karar vermelisiniz.

Website geliştirmek istiyorsanız; HTML, Css, JavaScript, PHP.
Windows sistemli platformlara geliştirme yapmak istiyorsanız; C#.
Android uygulama geliştirmek istiyorsanız; Java, Kotlin.
Ios uygulaması geliştirmek istiyorsanız; Swift.
Robotik veya gömülü sistemlerde geliştirme yapmak istiyorsanız; C, C++.
(Spesifik platformlar için ilk ve en çok kullanılan dilleri yazdım, bazılarında birden çok dil kullanılabilir; Java'yı windows için bir program yapmak için de kullanabilirsiniz. Veya React Native kullanarak iOS ve Android'e uygulama çıkartabilirsiniz.)

Kısaca programlamaya başlamak için ilk olarak hangi platformda geliştirme yapmak istediğinize karar vermelisiniz.

Bu aşamayı da geçtiysek en başta vermem gereken ama yazılıma hemen küstürmemek için ertelediğim bir bilgiyi verelim; İngilizce.
919 viewsAbdullah, edited  09:53
Aç / Yorum Yap
2021-06-10 21:57:41 Neden Susmayı Tercih Ederiz?
Hepimizin yalnız kalmaktan korkarız. Başkaları tarafından kabul edildiğimizi ve bize saygı duyulduğunu hissetmek isteriz. Bu nedenle de bir topluluk içindeyken diğer insanlara uyum gösteririz. Çoğunluk görüşüne düşüncelerimiz uygun olmasa da bu nedenle görüşlerimizi ve davranışlarımızı değiştirebilir ve çoğunluğa benzemeye çalışırız. Arka plandaki amacımız izole olmaktan kaçınmaktır.Giderek daha fazla insan algılanan çoğunluk görüşüne uyum sağladığında farklı görüşlerimizi ifade etmekten daha fazla kaçınmaya başlarız. Görüşlerimizin onay görmeyeceğini bilmek motivasyonumuzu kırar. Sonuçta da farklı fikirlere sahip insanların sayısı giderek azalır. Medyanın Suskunluk Sarmalı İle İlgisi Nedir?
Suskunluk Sarmalı Kuramına göre kitle iletişim araçlarının kimi grupları susturabilmesi kimi gruplara konuşma cesareti verebilmesinde önemli bir rolü vardır. Günümüzde neredeyse bildiğimiz her şey medya aracılığıyla tükettiğimiz bilgilerden gelir. Medya bir yerde dünyayı gördüğümüz ‘pencere’ rolünü üstlenmiştir. Ancak bu pencere bize gördüğümüz karmaşık ve düzensiz resim hakkında nasıl hissetmemiz gerektiğini de öğretir. Suskunluk Sarmalı bağlamında, kitle iletişim araçları bizi propaganda ile besleyerek algımızı ve dolayısıyla fikirlerimizi şekillendirir. Belirli görüş ve konuları ön plana çıkararak “dillendirme” bir diğer ifadeyle gündem kurma işlevini yerine
getirir. Suskunluk sarmalının oluşum sürecinde sadece kitle iletişim araçlarının değil aynı zamanda elbette çevrimiçi medya ortamlarının da önemli etkisi bulunmaktadır. Üstelik profesyonel gazetecilikte özellikle kurumsal ilkeler nedeniyle içeriklere uygulanan filtreleme ve oto-sansür gibi unsurlar sosyal medyada geçerli olmadığı için etkisi geleneksel medyadan daha baskındır. Nerede olursak olalım ve ne yaparsak yapalım, Suskunluk Sarmalı bizi etkisi altına alabilir. Bu durumdan kaçınmak zor olsa da imkansız değildir. Andersen’in masalının sonunda olduğu gibi gibi bunun için sadece bir çocuğa ve belki de iki kelimeye ihtiyacımız vardır: “Kral Çıplak!”

Erkan Saygaç
1.0K viewsDAYI, 18:57
Aç / Yorum Yap
2021-06-09 15:46:28 Savaş dönemi Türk halkının yüksek enflasyonla mücadelesine, kıtlıklara, savunma sanayii dışında sanayi üretiminin gerilemesine, ticari kesimin büyük gelirler elde etmesine ve CHP iktidarına son verecek Çiftçiyi Koruma Kanunu’ nun ortaya çıkmasına neden oldu.
1.2K views Ebubekir Akyıldız , 12:46
Aç / Yorum Yap
2021-06-09 15:46:28 Dünya üzerinde yapılan en büyük savaş olan İkinci Dünya Savaşı, 80 milyondan fazla insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmış, savaş bu büyük yıkımın yanında global çapta büyük ekonomik sıkıntılara da yol açmıştı. Bu yazıda savaş esnasında Türkiye’nin yaşadığı ekonomik sıkıntıyı ele alacağız.

BAŞLIK: SAVAŞIN TÜRKİYE EKONOMİSİNE ETKİLERİ

Kısaca İkinci Dünya Savaşı’nın nedenlerini inceleyecek olursak; Birinci Dünya Savaşı sonucunda mağlup devletlere zorla imzalatılan ağır anlaşmalar, bu devletlerin daha saldırgan bir tutum içine girmesine neden olmuştu.

Birinci Dünya Savaşı’nın yaraları henüz sarılamamış ve bu savaşın ülkelere getirdiği yıkımın henüz devam ettiği bir dönemde ilk savaştan daha büyük çaplı bir savaşın ortaya çıkması küresel anlamda daha büyük ekonomik sıkıntıların ortaya çıkmasına neden oldu ve dünya düzeni birçok açıdan değişti.

1939 yılında başlayan savaş, o dönem yaklaşık 2,2 milyar insanın yaşadığı dünya nüfusunun neredeyse tamamını etkiledi. Yapılan çalışmalarda savaş dışı kalmış insan sayısının 100 milyonu bile bulmadığı ortaya çıkarıldı. Bu dünya nüfusunun %5 ine tekabül ederken, savaşın yıkımını bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın dışında kalmasıyla bu konuda büyük bir diplomatik başarı sağlamıştır. Bu başarıda elbette İsmet Paşa’nın rolü büyüktür. Fakat biz yazımızda bu başarıdan ziyade, Türkiye’nin savaşta yaşadığı ekonomik sıkıntıyı ele alacağız.

Türkiye bu büyük başarısına rağmen, savaşa giren veya girmeyen her ülke gibi ulusal kaynaklarını savaş ekonomisinin emrine vermek zorunda kalmış, insan, hammadde vb. bütün kaynaklarını savaş için seferber etmek zorunda kalmıştı.

İlk olarak İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı politikalarını devam ettiren Türkiye, daha sonra bir milyon genç erkek nüfusunu üretimden çekerek silah altına aldı. Bu nedenle üretim düşüşü yaşanması ve ithal mal almada yaşanan güçlüklerden dolayı devlet tüketimi de sınırlamak zorunda kaldı.

Tüm bunlarla beraber seferberlik altına alınan nüfusun ve savunma sanayiine ayrılan bütçenin artması devleti yeni yollar aramaya itti. Bu nedenle her zaman olduğu gibi akla gelen ilk yöntem yeni vergiler çıkarmak oldu.
Bu dönemde olağanüstü durumlar nedeniyle, Milli Müdafa Vergisi, Varlık Vergisi (Bu vergi Türkiye Tarihinde en çok eleştirilen vergilerden birisi olmuştur.) ve Toprak Mahsulleri Vergisi alınmaya başlandı.

Bu vergilere rağmen bütçe açığı kapanmadı ve hükümet, Merkez Bankasından borç aldı. Bu durum Türkiye’de büyük bir enflasyona neden oldu ve mal fiyatları ortalama %300-350 gibi bir artış gösterdi.
Hükümet, ülkeyi sıcak savaştan uzak tutma başarısı gösterirken, aynı başarıyı savaş ekonomisi planlama konusunda gösteremedi. Halbuki savaş ihtimali ufukta göründüğünden itibaren bu planlama yapılmış olsaydı ekonomik sıkıntılar daha hafif atlatılabilirdi.
Bütçe gelirlerinde savunmaya harcanan para, önceki yıllara göre yaklaşık %20 arttı. Bu durum enflasyonu hızlandıran en önemli etmenlerden biri oldu. Ayrıca ordu ihtiyaçları için piyasadan çekilen tüketim malı milli gelir dengesini tam anlamıyla alt-üst etti.

Savaş dış ticareti de tam manasıyla tıkadı. Tüketim mallarında yaşanan tıkanmada bunun üstüne eklenince, ülkede mal kıtlığı yaşandı. Bu kıtlık da doğal olarak fiyat artışlarına neden oldu. Devlet 1940 yılında bu nedenlerle Milli Koruma Kanunu çıkardı.

1942 yılında çıkarılan Varlık Vergisi ile, savaş döneminde elde edilen aşırı spekülatif gelirlerin bir kısmı devlet tarafından alınarak, enflasyon frenlenmeye çalışılmıştı. Bu vergi, savunma sanayiine yapılan harcamalar için de ek kaynak olmuştu. Fakat bu çok küçük bir kaynak olarak kaldı.

Sonuç olarak Türkiye, tüm dünyayı en çok etkileyen beş yıllık savaş döneminde sıcak savaşa girmemiş olsa da ekonomik anlamda adeta bir ateş çemberinde kaldı.
1.3K views Ebubekir Akyıldız , 12:46
Aç / Yorum Yap