Get Mystery Box with random crypto!

Finans Gazetesi

Telgraf kanalının logosu diptenalanadam — Finans Gazetesi F
Telgraf kanalının logosu diptenalanadam — Finans Gazetesi
Kanal adresi: @diptenalanadam
Kategoriler: ekonomi
Dilim: Türk
aboneler: 5.81K
Kanaldan açıklama

Ekonomi Politik yüksek analiz platformudur. 55 analistin hizmet verdiği profesyonel bir gazetedir. Siyasi ve ekonomi gelişmelerini kur ve konjonktüre uygulayarak yorumlar,günlük yayınlarız
Yatırım tavsiyesi istenmez verilmez. Tecrübe paylaşımı yapmaktayız

Ratings & Reviews

1.67

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

0

4 stars

0

3 stars

0

2 stars

2

1 stars

1


En son Mesajlar 4

2021-07-10 06:54:43 İki bin hayvanı tek mezbahanede üç gün içinde kesmek parçalamak en az 50 kişilik bir konvoy kasap kadrosuna ayrıca bir o o kadar da sakatatçı ve ara elemana ihtiyaç var demektir. Zaten et daha konvoyda iken kendini bilmez bir kaç kasap tarafından çalınmaya başlar. Biri vurur gerdandan bir kilo alır diğeri ciğer etini götürmeye çalışır. Kesim sahibi firma bunlara dikkat etmek zorundadır. Biz çoook kasabın çizmesinden et çıkardık . Yüklenici firma bu görev bilinciyle çalışırken bir yandan malı tedarik ettiği köylüden ucuza almaya çalışır bir yandan köylünün malını tartaklar bir yandan da et olarak hesap görecekse tartıda alaveredalavere yapmaya çalışır. Yok eğer canlı kilodan hesap görecekse tartıma çekmeden önceki günlerde hayvanları su ve küspe ile öyle besler ki ihaleyi veren kurum dernek vakıf canlı baskül et değil işkembe alır da haberi olmaz.


Dostlar bu anlattığım olumsuzlukların yanında işini hakkıyla yapan küçük büyük firmalarda elbette vardır. Onlarada bu dürüstlüklerinin ödülü olarak ya birkaç kırıntı ihale düşer yada düşmez.

En güzel kurban şöyle süslü boynuzlu bir koçu evin önünde bahçende kesmendir. Şimdiden kurban bayramınızı kutlarım.

Twitterdan takip için buyrun: https://twitter.com/docent724?s=09
215 viewsMesut CAN, 03:54
Aç / Yorum Yap
2021-07-10 06:54:43 GÖRKEMLİ ET İHALELERİ İÇİN KUTSAL GÜN

Bildiğiniz üzere ben et sektöründe faaliyet gösteriyorum. Kurban bayramı geldiğinde firmalar; ulusal zincir marketlerin, devasa vakıfların, derneklerin ve kursların, kamu kuruluşlarının kurban kesim ihalelerini alabilmek için yarışır. Bu günlerde yapılan ciro ve kazançlar neredeyse yılın tamamına yakın zamanda yapılan ticaretlere eş değerdir.

İşte bugün size kurban bayramlarında yaşanan durumları anlatacağım. İşleyiş şöyle başlar. Bilinen dernek vakıf kuruluş belediye ve kit ler her yıl belli oranda bağışçıları tarafından toplanan kurban paralarıyla bu işi yapacak firmalar ararlar. Bizim gibi firmaların görevi büyükbaş hayvanda 7 hisseye tekabül edecek kilogram ortalamasında hayvanları bulunduğumuz bölgede köylerden mal meydanlarından toplamak, bayram öncesi kesime hazır hale getirmek, bayram günü kesmek hisselemek ve dağıtmaktır. Burda saydığım her bir iş için ayrı ücretlendirme yapılır. Örneğin malları toplar keseriz ayrı bir fiyat, hisse yaparsak ayrı bir fiyat, dağıtım yaparsak da ayrı bir fiyat işler. Buraya kadar olan kısım da esasında bir sorun yok. Kestik verdik hisse sahipleri kurbanlarını teslim aldılar olay bitti. Fakat büyük ihalelerde işler böyle dönmüyor. Gelin size bu dünyanın karanlık yüzünden biraz bahsedeyim.

Büyük ihaleler de bi kere 2bin baş ve üzeri kesim yapılacaksa onun dayısı bunun amcası derken bir rant başlıyor. O tanıdık firma ile geliyor bu tanıdık bir firma ile geliyor bu sebeple rekabet oluşuyor arada rantçılar bu rekabetten haklarını güzelce alıyorlar. Diyelim ihale size kaldı. Bu sefer malı tedarik süreci başlıyor. Köy köy mezra mezra dolaşıp topluyorsunuz. Burada sizin itibarınız devreye giriyor. Çünkü paranızı ancak kurban bayramından sonra alabiliyorsunuz ihaleyi yapanlardan. Sizde o kadar malı parayla alamayacağınıza göre çevrenizi itibarınızı kullanıp topluyorsunuz. Topladınız malı örnek verelim ikibin adet büyükbaş hayvan. Ya adet üzerinden ya canlı kilogram üzerinden bu kurbanlıkları ihaleyi yapan firmaya fatura ediyorsunuz. Şimdi hangi durumdasınız?? ALACAKLI.

Kesim günü geliyor kesim başlıyor. İsim listesi tutanlar biraz daha hassas olan dernekler kurumlar her kesimde 7 adet bağışçının ismini okuyor kasap BİSMİLLAHUALAHUEKBER deyip deviriyor hayvanı. Kesim bitiyorrrr. İhale tarafı ve kesim firması karşılıklı masaya oturuyor. İhaleyi yapan dernek vakıf kurum diyor ki kestik bitirdik amma biz bu kadar eti bu kadar hayvanı nereye götüreceğiz kime dağıtacağız siz bu etleri bizden satın alın diyor. Hoppala hani ALACAKLI idik. Bir anda birsürü borcunuz ve elinizde satılmayı bekleyen tonlarca etiniz oluyor. Kesim yapan firmanın kocaman şok depoları ve bu etleri satacak değerlendirecek müşterileri varsa etin fiyatı piyasanında altında bir fiyatla hesaplanıyor alacaklı olduğunuz kısım düşülüyor kalanı da kuruma derneğe vakıfa nakit olarak ödüyorsunuz. Etçiler arasında bu yapılan işleme makas deniliyor.


Gelelim ulusal zincir marketlerin 12 taksitli kurban kampanyalarına. Bölge bölge hayvan tedariği yapacak kesim yapacak firmalarla anlaşıyorlar. Fakat burada canlı kg olarak yada hayvan başı alım yapmıyorlar. Hisse sayısınca sana hayvan tedarik ettiriyorlar. Kurban günü kesiyorsun et kilo üzerinden sana para ödüyorlar. Kestin hisseledin işte büyükbaş kolisi 25kg diyelim buradan et alan kurban sahipleri kolilerini alıp gidiyor. Fakat hangi et hangi 7 kişinin kimin kurbanının eti kime gitti hiç kimsenin haberi yok. İşte dostlar birçok şey bu kutsal ibadetin ruhuna aslına aykırı. Fakat kapitalizm kendi kurallarını bu dinin önüne geçirmiş. Ee insanlarda da para hırsı üst düzey olunca gözleri hakikati görmüyor.

Şimdiye kadar ihaleyi verenlerin olumsuz yönlerini anlattım. Şimdide kesim yapan firmaların üçkağıtlarına bakalım. Bir kere kesim yapan çoğu firma dini vecibe yerine gelmişmi gelmemişmi çok bakmaz. Onları paralı asker gibi düşünün tak tak keser geçer. Tam bi görev bilinciyle çalışırlar. Esasında zor iştir.
216 viewsMesut CAN, 03:54
Aç / Yorum Yap
2021-07-09 20:51:00 Dörtnala Enflasyon

•Geçtiğimiz günlerde tüketici ve üretici enflasyon verileri açıklandı. Verilere göre TÜFE aylık %1.94, yıllık %17.53. ÜFE ise aylık %4, yıllık %42 olarak belirlendi.

•Pandemi başlangıcından beri sürekli artan fiyatlar halkın yakasına yapışmışken, gün geçtikçe alım gücü iyice düşmekte. Pazarlarda, marketlerde ve mağazalarda ki fiyatlar dudak uçuklatan cinsten. Çalışan kesimin elde ettiği reel gelir düşerken fiyatlar tam tersine artmakta.

•Elektrik, doğalgaz ve yakıta gelen son zamlardan sonra tüketim ürünlerinin fiyatların düşmesini beklemek çok hayalperest olur.

•Bireysel olarak ek iş fırsatları, pasif gelir üretmek tarzı konulara yoğunlaşılması gerekiyor. Yaptığımız işlerde kendimizi en ileri düzeye taşımalıyız ki maddi anlamda daha rahat bir hayat sürelim.
901 viewsBerkay Can, 17:51
Aç / Yorum Yap
2021-07-09 00:45:14 KOLEKTİF BİLİNÇDIŞI VE ÖTEKİLEŞTİRME KÜLTÜRÜ

Gustav Jung, Freud tarafında farklı düşünceleri doğrultusunda aforoz edilince hayatımızda birtakım bilinmezliklere anlam kazandıran terimler ortaya attı arketipler vb. gibi. Kolektif bilinçdışı da bu terimlerden biri ve aslında anlamlandırmakta güçlük çektiğimiz bazı gizemlere anlamlı açıklamalar getirip kökenine iniyor.

Sizlere atalarınızla ortak bir bilinçdışı paylaştığınızı söylesem ne düşünürdünüz?

Atalar yakın geçmişteki dedeleriniz ve ninelerinizden bahsetmiyorum. Daha geçmişe gidelim aslında şu avcı-toplayıcı atalarımızı da barındıran bir ortak bilinçdışından bahsediyorum.

Jung, bizlerin ilk duyduğumuzda tereddüt ettiğimiz bu kolektif (ortak) bilinçdışı terimini hayatımıza mantıklı şekilde entegre etmiştir.

Kolektif bilinçdışını açıklamak adına birkaç örnekten bahsedelim. Hepimizin bir uyku ritüeli bulunuyor çoğumuzun da uykuya tam geçiş yaparken deneyimlediği bir durum olmuştur. ‘Bir yerden düşüyormuş gibi hissetmek’. Bu bir yer değişkenlik gösterse de insanlarda hissettirdiği aynı duygu. Boşlukta kalma hissi. Uykumuzdan sıçrayarak uyanıyoruz. Eski avcı-toplayıcı insanlar gündüzleri avlanıp süreçlerini yürütürken geceleri de ışığın yetersizliğinden dolayı işlevsiz kaldıkları için dinlenmeyi tercih ederek yüzeydeki yırtıcılardan korunmak amacıyla ağaç tepelerindeki dallarda uyumayı tercih ederlerdi. Aslında buna bir zorunluluk hali de diyebiliriz. Ağaç tepelerinde olmak her ne kadar kendilerini yırtıcılardan korusa da haliyle arada bir düşmeler yaşanır ve ölümler gerçekleşir. Bizde oluşan bu “bir yerden düşüyormuşuz” kaygısı da geçmişten kalan bir ölüm anksiyetesi.

Yine bir çok korku ve fobik durum (yılan korkusu, kapalı alanda kalma vb.) kolektif bilinç dışının aktarımı ile ortaya çıkar.

Jung der ki biz birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız. İnsanların ürettikleri düşünceler, binlerce yıldır ortak bir bilinç ağında toplanır. Mitler, folklor, sanat, inanç sistemleri, imgeler vb. bu alandan beslenir.

Freud ise yakın geçmişte (üç kuşak ve üstü) aktarılan sağlıksız aile yapılarının kişide ruhsal bunalım oluşturduğunu ortaya koyar. İkisi de ruhsallığı anlama bağlamında güçlü tezler öne sürer. (Bu ayrı bir makale konusu olabilir.)

“Ortaya çıkan bir hastalık, davranış ve düşünce biçimi tek bir sebebe bağlı değildir. Saçaklı gerçeklik makul bir rasyonelliği bize sunabilir.”

Eskisi gibi yırtıcı hayvanlarla karşı karşıya gelmemiz mümkün değil. Korunaklı evlerimiz ve bize zarar verebileceklere karşı silahlarımız var.

Ancak

Geçmişin yırtıcılarından hayatta kalma üzerinden gelişen kolektif bilinçdışının günümüzde bireylerin farklılığa olan tahammülsüzlüğü ve ötekileştirme kültürüyle bağının olduğunu söyleyebiliriz.“

Bizden olmayana ve bize benzemeyene olan nefret ve önyargının olduğunu görebiliyoruz. Irkçılık, savaşlar, kavgalar, ötekileştirme ve sınıfsal ayrımlarla dünyanın, ülke ve milletlerin, yaşadığımız mahalle ile birlikte hayatımızı paylaştığımız hanede dahi ayrımların oluştuğunu ve kırılgan durumlarla sağlıksız, gergin ve öfkeli bir ortamda yaşıyoruz (yaşamak denirse).

Gelişmiş insan beyni ve kodlarıyla birlikte bilinç düzeyinde bir gelişmişliğe ihtiyaç duyulurken gün geçtikçe ilkel toplumların çok altında adi ve basit bir yaşam.

Kendi çıkarını herşeyin üstünde tutan, hayatta kalma dürtüsünün biriktirme sonucu doymak bilmeyen haramzadeler, eşitsizlikle birlikte toplumsal sınıflar, öfkenin ortaya çıktığı çatışma ortamı, adaletin ortadan kalkması ve mutlak depresyonda bir toplum.

Umulur ki gelişmiş kodları ve medeniyeti bulmak mümkün olur.

“Uğraş göstermeyen beyin gelişemez.”

Sevgiler,

Klinik Psikolog @MahmudTas
681 viewsMahmud Taş, edited  21:45
Aç / Yorum Yap
2021-07-07 19:28:31 DÜNYA'DA NE KADAR ALTIN KALDI ?

Madencilik şirketleri, yeraltındaki altın hacmini iki yöntemle tahmin ediyor;
Rezervler: Mevcut altın fiyatı seviyelerinde çıkarılması ekonomik olan altın.
Kaynaklar: Daha fazla araştırma ya da daha yüksek fiyatlarda çıkarılması ekonomik olacak altın.

Altın rezervi miktarı, kaynaklara kıyasla daha doğru bir şekilde hesaplanabiliyor, ancak bu yine de kolay bir iş değil.

ABD Jeolojik Araştırma Kurumu'na göre şu anda yeraltında bulunan altın rezervi 50 bin ton civarında hesaplanıyor.

Dünya'da bugüne kadar 190 bin ton civarında altın çıkarıldığı tahmin edilmektedir. Tarih boyunca çıkarılan tüm altın sadece 2,5 olimpik yüzme havuzunu doldurabilecek kadardır.
Bu kaba rakamlara bakılırsa, altının yüzde 20'si henüz çıkarılmadı. Ama bu da değişebilir.

Yeni teknolojiler, şu anda çıkarılması ekonomik olmadığı düşünülen rezervlerin çıkarılmasını ekonomik hale getirebilir.

Son dönemdeki yapay zeka, akıllı veri madenciliği süreci optimize edebilir ve maliyetleri düşürebilir. Bazı madenlerde robotlar da kullanılıyor ve bunun madencilikte standart teknoloji olması bekleniyor.

ALTIN'I ÇIKARMAK ZORLAŞIYOR MU ?

Büyük çaplı madencilik, aşırı sermaye, yerin altında ve üstünde çok fazla makine ve uzmanlık kullanılan yoğun bir faaliyet.
Bugün dünya madencilik operasyonlarının %60’ı yer üzerinde, geri kalanıysa yeraltında.

Norman, “Altın çıkarmak zorlaşıyor. Güney Afrika’daki gibi birçok büyük, düşük maliyetli ve daha eski maden tükenme noktasına yakın. Çin’deki altın madenleriyse daha küçük ve dolayısıyla maliyetleri daha büyük” diyor.

Altın madenciliği anlamında Dünya'da henüz araştırılmamış çok az yer var. En çok umut vaat edenlerse Batı Afrika gibi istikrarsız yerlerde.

UMULMAYAN YERLERDEKİ ALTIN!

Yeraltındaki altının miktarını tahmin etmek zor olabilir, ancak tek kaynak bu değil. Ay’da da altın var. Ancak bu altını çıkarıp Dünya'ya getirmenin maliyeti, altının değerinden çok daha fazla.

Astronomi uzmanı Sinad O’Sullivan, “Ay’daki altını çıkarmaya kalkarsanız, çok para kaybedersiniz” diyor.
Aynı durum, hava koşulları nedeniyle Kuzey Kutbu’ndaki rezervler için de geçerli.

Okyanus tabanında da altın var, ancak bu rezervi çıkarmak da ekonomik değil.

Altının bir avantajı da petrol gibi diğer yenilenemeyen kaynakların tersine geri dönüştürülebilir olması. Yani artık çıkaramasak da hiç altınsız kalmayacağız.

GRANAD
@Ekonometriya
944 views GRANAD одиночество, edited  16:28
Aç / Yorum Yap
2021-07-06 07:05:18 Ayrıntılarıyla Tasarruf Finansman Sektörü

Ülkemizde son 30 yıldır var olan ve güncel olarak 5 yıldır popüler olmuş bir sektör olan tasaaruf finansman sektörünü ele alacağız.

Hepimizin bildiği gibi evim sektörü... Tarafsız bir flood olacak.

1- İslami açıdan karzi hasen dediğimiz yardımlaşma kültürünü temel alan bir alan. Araç, ev ve işyeri almak isteyen ve finansmana ihtiyaç duyan insanları bir araya toplayarak fon sağlama temelindedir.

2- örneğin 50 kişiyi bir araya toplar ve grup oluşturursunuz. Gruptakilerin aylık taksit ödemeleri ile oluşan fondan her ay bir kişiye araç, ev vs verirsiniz.

3- Bunu yaparken firmalar çekiliş düzenleyerek size ne zaman teslimat vereceğini belirler ve en sonunda ne zaman alacağınızın tarihini de sözleşmeye yazar.

4- Faizsiz esasında olduğunu gerekçesini ise islamı açıdan mülk ortaklığına dayandırır. 50 kişi birbirlerinin alacağı mala ortaktır ve birbirlerine borçludur.

5- Firmalar ise bu organizasyonun karşılığında bedel üzerinden yüzde oranında organizasyon ücreti alır.

6- firmalar, bir kredi sağlayan bankalar, lising şirketlerinin aksine fon organizasyonu yapan firmalardır.

7- Yukarıdaki bilgiler ışığında faizsiz olduğunu söyleyebiliriz ancak faizsiz olması için sadece temel felsefe yeterli değildir.

8- öncelikle toplanan fondaki parasal değerin herhangi bir yatırım aracında değerlendirilmemesi esastır. Faizli ya da faizsiz yatırım aracı olmasının bir ehemmiyeti yoktur zira toplanma amacı dışına çıkılmamalıdır.

9- Ev, araç aldıktan sonra ödemelerin gecikmesi sözleşmelerde gecikme bedeline bağlanmıştır. Gecikme bedeli almak diğer bir deyişle gecikme faizi almak demektir.

10- Firmaların araç için kasko ve ev için özel konut sigortasını zaruri olarak koşması uygun değildir zira bu tür fıkhen uygun değildir.

11- Meclisten geçen tasaaruf finansman kanunu ile sektördeki firmalar özel bir kanuna tabi tutulmuş ve hem kuruluş hem faaliyet için koşullar getirilmiştir

12- Denetleyici firma olarak BDDK atanmıştır. Geçtiğimiz günlerde BDDK, bu sektördeki 29 firmayı karşılamıyor gerekçesiyle tasfiye etmiştir. Tasfiye komisyonu kurarak tasfiyelerini sağlayacaktır.

13- Tasfiye edilecek firmalardan paralerını nasıl, ne zaman ve ne şekilde alacağını BDDK ve TMSF'nın belirleyeceği komisyon netleştirecek ancak uzuuunnn bir zaman alacaktır.

14- Kalan firmaların denetimi süreci devam etmektedir. 6 tane firmanın ne şekilde süreci tamamlayacağını göreceğiz ancak büyük ihtimal lisans alacaklardır.

15- BDDK, kanunda firmaların ödenmiş sermayesinin en az 100 milyon olmasını, ihtiyat fonu oluşturması gbi pek çok şart getirmektedir ancak bankalardaki müşterileri garanti alan bir sigorta teminatı vermemektedir.

16- Ancak kanunda koşulları lisans aldıktan sonra yerine getir memek gibi bir ihtimal söz konusu değildir ve böyle birr ihtimalde ceza ile karşılaşabilirler.

17- Kanunda tahsisat diyen geçen teslimatın ertelenmesi gibi durumu ancak BDDK kurumlardan talep edebilir.

19- Teminat yani fonda toplanan parasal fon ile tahsisat arasında açık oluşması yani diğer bir deyişle teminat açığı oluşmamaso için teslimat öteleme yetkisi BDDKda bulunmaktadır

20- Kanunda fonda toplanan para 'faizsiz yatırım araçlarında' kullanılabilir yazmaktadır ve araçlar katılım bankalarının ve merkez bankasının kira sertifikalarıdır. Bunu siz değerlendirin.

21- tüm tarafsızlık ile yorumsuz olarak sizlere aktarmış bulunuyorum. Karar sizin. Siz kazanıyor, siz yatırım yapıyorsunuz. Riskinizi siz belirleyin. Bilgiler yukarıdadır.

@mrclavius
864 viewsMrclavius, 04:05
Aç / Yorum Yap
2021-07-05 08:51:09 Çin’in borç tuzakları

Geçmişte adını hiç bu kadar duymamıştık. Virüs , ticaret savaşları Uygur Türklerine yapılan soykırım derken hemen her alanda adını duymaya başladık bu ülkenin. Devletler tarafından baktığımızda Çinin en çok tepki alan eylemi borçlandırma politikası.
Çin, savaşmak yerine eski sömürge politikalarını uygulayarak dünyanın en büyük alacaklı devleti konumuna geldi. Küresel GSYİH'nın yüzde 5'ini aşan uluslararası kredileriyle Çin, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) bir araya getirdiği tüm kredi veren ülkeler de dahil olmak üzere geleneksel borç verenleri geride bıraktı.
Çin bunu diğer borç veren devletler gibi içişlerine karışarak değil , paranın nerelerde harcanacağı şartını koşmadan vererek tercih sebebi oldu. Tabi Çin bu paraları verdi ama yaptığı sözleşmeler ile hem öncelikli alacaklı konumuna geçti hemde borçlu ülkelerin toprak bütünlüklerini tehdit etmeye başladı.
Bunu birkaç örnekle anlatacak olursak , Laos komşu ülkelere elektrik ihracı dahil olmak üzere ulusal elektrik şebekesini 25 yıllığına Çinli bir şirkete devretmek zorunda kaldı .
Çin menşeli firmalara yüzde 8 faizle 8 milyar dolar kredi borcu bulunan ve borçlarını ödemekte zorlanan Sri Lanka hükümeti, bir limanın kullanım ve tasarruf haklarının yüzde 70’ini 99 yıllığına Çinli bir şirkete devretmişti.
Şimdilerde Karadağın Avrupa birliğinden borç isteyerek Çine borcunu ödemeye çalıştığını duyuyoruz.
Ülkemizdede Çin yatırımları artmakta ve gelecekte söke söke ödemek durumunda kalabiliriz.
Çinin, borç isteyen ülkelere geri ödenemeyecek krediler vererek tuzağa düşürdüğü ve stratejik varlıklarının yönetimini ele geçireceği düşünceleri sıklıkla dile getiriliyor. Çinde bu düşünceleri ispatlarcasına hamleler yapıyor. Borç sözleşmelerindeki bir başka konuda kredi anlaşmalarının içeriklerinin gizli tutulması. 2014 yılından bu yana yapılan her borç sözleşmesi , sözleşmenin şartlarını ve varlığını gizlemeyi ön plana alan gizlilik maddeleri içeriyor. Bu anlaşmalar , şeffaflık ,hükümetlerin sorumlu tutulması için vergi mükelleflerinden gizlenmemesi gibi uluslararası borç ilkelerini ihlal ediyor.
Yazımızda hep Çini suçladık ancak batılı ülkelerin borç politikaları ve gelişmekte olan ülkeleri sıkıştıran özellikle proje bazlı ( bir çoğu işe yaramayan , talep fazlası yada halka bir katkısı olmayan ancak batılı ülkelerin siyasi amaçlarına hizmet eden projeler) finansmanlar , ülkeleri çinin kapısına götürmek zorunda bırakıyor ve Çinde bu fırsatı kaçırmıyor.
Bankalardan aldığı kredileri ödeyemeyen esnaf ve sanayicinin tefecilerin eline düşmesinden bir farkını göremiyorum.

Borç yiğidin kamçısı olmaktan çıkıp borçlu halkların sırtında izler bırakacağa benziyor…

@Abdulkadirp
1.0K viewsAbdulkadir, edited  05:51
Aç / Yorum Yap
2021-07-04 08:38:58 Değerli okuyucular; Çiğ Köftenin hikayesini görsellerle zenginleştirilmiş PDF'den okumanızı tavsiye ederim. Pdf'den okumanız makaleyi benimsemeniz açısından daha yararlı olacaktır. Saygılarımla.
1.5K viewsMehmet Kurt, edited  05:38
Aç / Yorum Yap
2021-07-04 08:36:07 Piyasada “XX” adıyla satılan çiğköfte firmaları bulunmaktadır. Eminim birçoğunuz buradan çiğ köfte yemişsinizdir. Şunu üzülerek söylemek zorundayım. Aslında siz çiğ köfte yememişsiniz. Çiğ köfte görünümlü su ile yumuşatılmış, fabrikasyon isotlarla yoğurulmuş etsiz olan, ıslatılarak hamurlaştırılmış bulgur yemişsiniz. XX firmalarında satılan çiğ köftenin Şanlıurfa çiğ köftesiyle hiçbir alakası yoktur. Buralarda çiğ köfte yiyip ben çiğ köfte yedim demeyin. Bunu derseniz büyük bir yanılgıya uğramış olursunuz. 

Piyasada satılan çiğ köfteler dürüm şeklinde satılır. Oysa çiğköfte dürüm şeklinde yenilmez. Bu bile Şanlıurfa çiğköftesi ile XX firmaları arasında ne kadar büyük fark olduğunun göstergesidir.
 
Bazı firmalara girdiğinizde dikkat edin leğen ağzına kadar çiğ köfte doludur. Belki 100 kişiye yetebilecek XX firması tarafından yapılan çiğ köftesini görmekteyiz. Bu kadar çiğ köfteyi yoğurmak herkesin işi değildir. Kaldı ki en iyi çiğ köfte ustası bile bu kadarını tek seferde yoğuramaz. Bu imkansızdır. Bu makinalarla yoğurulmuş çiğ köftedir. Bundan dolayı lezzet açısından oldukça zayıftır. Sonuç olarak iki il arasında oldukça fark vardır.

ÇİĞ KÖFTE İÇİN MALZEMENİN TEMİNİ

1-Çiğ köftenin özü; orijinal “Urfa ev isotu” ile Urfa sıcağında Urfa’nın ekşimsi domateslerinden yapılan “Urfa ev salçası”dır. Bu 2 malzeme olmadan yapılan “çiğköfte” çiğköfte değildir.

2-Çiğ köftede kullanılacak etin mutlaka kuzu budundan elde edilecek yağsız-saf- sinirsiz %100 kırmızı et olmalıdır.

3-Çiğ köftede kullanılacak bulgurun sert taze çiğ köfte bulguru olmalıdır.

4-Çiğ köftede kullanılacak diğer malzemeler ise 1 adet küçük kuru soğan, yeşil soğan, maydanoz, Sarımsak, karabiber ve limondur.

YAPILIŞI: Yukarıda belirtilen yeşil soğan ve maydanoz yıkanıp incecik doğranarak daha sonra karıştırılmak üzere bekletilir. Daha sonra özel olarak yaptırılmış bakırdan çiğ köfte leğenine  isteğe göre tuz, kuru isot, kara biber, salça, et, doğranmış kuru soğan ve sarımsak konarak yavaş yavaş ve iyice karıştırılır. Karıştırma işlemi akabinde  çiğköftelik bulgur yavaş yavaş alınarak karıştırılan malzemeye ilave edilerek yoğrulmaya devam edilir. Yoğrulma işlemi esnasında  çok (3 yemek kaşığı dolusu) az su (yazın buz) ile yavaş yavaş bastırarak bulgur yumuşayıncaya kadar yoğrulur. Kıvama gelinceye kadar yoğrulan çiğ köfteye artık su yerine sıkılan taze limon suyu ilave edilir. Çiğ köfte hamur haline gelmeden ve bulgur çok az diri halde iken yoğrulma işlemi tamamlanır. Akabinde önceden doğranarak hazırlanmış maydanoz ve yeşil soğan karışımı ilave edilerek iyice karıştırılır. Karıştırma işlemi bittikten sonra servise hazır hale gelir.

Not: Özellikle Dayım ve editör arkadaşlarım Şanlıurfa’ya gelirlerse bana mutlaka haber versinler onlara özel Çiğ Köfte yapacağım.

Mehmet KURT

@mirmasii

https://twitter.com/mirmasii
1.5K viewsMehmet Kurt, 05:36
Aç / Yorum Yap
2021-07-04 08:36:07 ÇİĞ KÖFTENİN HİKAYESİ

Bu yazıda, Çiğ Köftenin hikayesini tarihçesini ve Şanlıurfa’ya mı?, Adıyaman’a mı? ait olduğu dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.

Çiğ Köftenin 4000 Yıllık Tarihi

Çiğ Köfte, M.Ö. 2000 yıllarda (yaklaşık 4000 yıl önce) yaşamış Hz İbrahim döneminde bölge halkı tarafından yapılan bir yiyecek veya yemektir. Çiğ Köfte hakkında iki rivayet vardır.

1.Rivayet;

Söylenenlere göre; dönemin Kralı Nemrut Hz İbrahim’i ateşe atmaya karar verir ve bölge halkından belirlediği alana (Bugünkü Balıklıgöl’ün olduğu alan) odun, çalı, çırpı ne varsa toplamasını emreder ve evlerde ateş yakmayı yasaklar. Bu olaydan haberi olmayan bir avcı, avladığı ceylanı eve getirir ve hanımından ateş yakıp eti pişirmesini ister. Hanımı, ateş yakmanın kralın emriyle yasaklandığını söyler. Adam bir çözüm bulur ve ceylanın but kısmından yağsız et alır ve bir taşın üstünde döver. Eti iyice dövdükten sonra, çeşitli baharatlarla ve bulgur ile karıştırarak ortaya bir yemek çıkarır. İşte bu yemek, herkesin bildiği tadını merak ettiği ÇİĞ KÖFTE dir.

2.Rivayet;

Rivayete göre; Hz İbrahim, evine gelen özel misafirlerine ceylanın but kısmından yağsız, sinirsiz kırmızı etini alır ve taş üzerinde döverek hamur kıvamına getirir. (Bu taş genelde yuvarlak bazalt taştır. Halen Şanlıurfa da birçok evde bulunur.) Hamur kıvamına getirilen et; bulgur, isot, tuz ve domates salçasıyla karıştırılarak susuz (kimisi çok az su kullanır veya buz) yoğurularak yumuşatılır. Ardından servis edilir.

Hangi rivayet doğrudur diye soracak olursanız, ikisi de doğru olabilir lakin kanaatimce 2. rivayet daha doğrudur.

Peki Çiğ Köfte Hangi Şehre Ait?

Çiğ köfte; bulgur, isot kıyılmış veya dövülmüş et, salça, soğan, maydanoz ve çeşitli baharatların yoğurulup karıştırılması ile hazırlanan, ısıl işlem görmeden (pişirilmeden) tüketilen, güneydoğu mutfağının dünyaya armağanı olan bir yiyecektir. Başta Şanlıurfa olmak üzere, Adıyaman, Adana, Gaziantep, Diyarbakır, Malatya, Elazığ, Mardin gibi illerde de çiğ köfteler yapılır. Hatta Şanlıurfa’da ‘yımırtalı küfte’ adını verdikleri yumurtalı çiğ köfte çeşidi de yapılır. Genellikle ince ve uzun (sıkma) köfte parçaları şeklinde ve marul yaprağı ile servis edilir. Şanlıurfa’da açık ekmek bazı yörelerde de lavaş ekmeği veya evde yapılan sac ekmeği ile tüketilir.

Çiğ köfte; Şanlıurfa’nın mı?, Adıyaman’ın mı? yıllardır tartışılır. Güneydoğu coğrafyasının olduğu kesin. İsotsuz çiğ köfte olmayacağına göre, isotun anavatanı Şanlıurfa olduğuna göre, başka söze gerek yok!

Çiğ köfte, bulgurun şişme özelliğinden dolayı bekletilmeden, tazeyken yenmesi gerekir. Bekletildikten sonra yemenin hiçbir anlamı yoktur. Lezzetini alamazsınız.

Peki Sadece İsota Bakarak Mı Karar Vereceğiz?

Elbette sadece isota bakarak Çiğ Köfte Şanlıurfa’ya aittir demek doğru olmaz. Bunun birkaç ispatı daha vardır.

Birincisi; 2 rivayette de Hz İbrahim den bahsediliyor. Yani onun döneminde ortaya çıkan bir yemektir. Herkes tarafından da bilinen bir gerçek vardır ki oda şudur:  Hz İbrahim’in Şanlıurfa’da doğduğu hatta her yıl yüzbinlerce insan tarafından Hz İbrahim’in doğduğu mağara (Dergah diye bilinir) ziyaretçiler tarafından ziyaret edilir. O halde Hz İbrahim Şanlıurfa’da doğmuşsa ve bu yemek Hz İbrahim’in geleneği ise Etli Çiğ Köfte Şanlıurfa’ya aittir.

İkincisi; 2 rivayette de ceylandan bahsediliyor. Bu da bilinen bir gerçektir ki, bir zamanlar Şanlıurfa’nın etrafında ceylanlar yaşarmış. Hatta şarkısı da vardır. “ Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar aman, bu dağlarda gezer bir ceylan…” diye devam eden türküde vardır. Bu ceylan geleneğini sürdürmek adına Şanlıurfa’nın dağlarına koruma altında olan ceylanlar bırakılmıştır. Yani sonuç olarak Çiğ Köfte’nin ceylan etinden yapıldığı ve ceylanlarında Şanlıurfa’da yaşadıkları bilindiğine göre Çiğ Köfte Şanlıurfa’ya aittir diyebiliriz.

Piyasada Satılan Çiğköfte
1.3K viewsMehmet Kurt, 05:36
Aç / Yorum Yap