Get Mystery Box with random crypto!

Hayâtu's Sahâbe

Telgraf kanalının logosu hayatus_sahabe — Hayâtu's Sahâbe H
Telgraf kanalının logosu hayatus_sahabe — Hayâtu's Sahâbe
Kanal adresi: @hayatus_sahabe
Kategoriler: Din
Dilim: Türk
aboneler: 12.01K
Kanaldan açıklama

Kanalımızda Hayatu-s Sahabe isimli eserden iktibaslar ve Sahabe hayatlarına dair paylaşımlar yapılmaktadır.
أصحابي كالنجوم بأيهم اقتديتم اهتديتم

Ratings & Reviews

3.50

2 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

1

4 stars

0

3 stars

0

2 stars

1

1 stars

0


En son Mesajlar 6

2022-07-17 09:31:05 Fâtıma bint Amr

Efendimiz’in (sas) dedesi Abdülmuttalib’in altı hanımından biri Fâtıma bint Amr’dır. Fâtıma’yı diğer hanımlardan ayıran en temel özellik Efendimiz’in (sas) babası Abdullah’ın annesi olmasıdır. Efendi- miz’in (sas) babaannesi olan bu bahtiyar hanımın, Efendimiz’in (sas) doğumuna yetişip yetişemediğini tam olarak bilemiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var ki Efendimiz’in (sas) altı ila sekiz yaş arasında iki yıl dede Abdülmuttalib’in yanında kaldığı dönem zar- fında ihtimaldir ki dedesinden ninesi hakkında bazı şeyler dinlemiş, görmemiş olsa bile babaannesini bu bilgiler ışığında tanıma imkânı elde etmiştir. Efendimiz’in (sas) dünyasında Fâtıma ismi- nin nasıl bir değer taşıdığını çok iyi biliyoruz. Onun dünyasında birçok Fâtıma vardı. Ca- nından bir parça olarak gördüğü kızı Fâtıma, Hz. Ali’nin annesi Fâtıma, Hz. Hatice’nin annesi Fâtıma ve elbette babaannesi Fâtıma bunlardan birkaçıdır. Bazı kaynaklar, Efendimiz’in (sas) Uhud günü meydanda şöyle bir söz haykırdığını ri- vayet ederler: “Ben Fâtımaların oğluyum.”
536 views06:31
Aç / Yorum Yap
2022-07-16 09:31:01 Âmine bint Vehb

Âmine validemiz, güzelliği ve soyluluğu ile Mek- ke’nin en gözde hanımlarından biriydi. Bu yüzden ona, “Kureyş’in Çiçeği” denilirdi. İbn Hişâm onun bu hâlini şöyle tasvir eder: “Âmine, hem asalet hem de mevki bakımından Kureyş’in en faziletli ve en erdemli genç kızı idi.” Zaten, Efendimiz’e (sas) anne olması onun en büyük özelliği ve ayrıcalığıdır. Fazla söze ne hacet... Âmine validemizin şairlik yönünün olduğunu kaynaklarımızdaki rivayetlerden anlıyoruz. Onun vefat ederken oğlu Muhammed’e (sas) bakarak söylediği şu şiir, bu özelliğinin en önemli delilerin- dendir. Ümmü Semâa bint Ebî Rühm’ün annesin- den duyarak rivayet ettiği şiir şöyledir: “Ey mübarek çocuk! Ey dünyaya bulaşmadan bir konup sonra uçup giden güvercinin (Abdullah) oğlu! Baban her şeyin sahibi ve her şeyi bilen Allah’ın yar- dımıyla oklarla kura çekildiği günün sabahı yüz güzel deve karşılığında kurban edilmekten kurtulmuştu. Eğer rüyamda gördüklerim çıkarsa sen bütün insan- lığa gönderilecek ve helâlı-haramı öğreteceksin. İnsanları hakikate ve İslâm’a ulaştıracaksın. Baban İbrâhim’in dininde olacaksın. Allah seni bütün putlardan korusun. Senin davan insanlık durdukça devam edecektir. (Bu sözlerden sonra dedi ki:) Her diri ölecek, her yeni eskiyecek, her yaşlı dünyadan ayrılıp gidecektir. İşte ben de ölüyorum. Fakat adım ebediyyen kalacak. Çünkü arkamda hayırlı ve tertemiz bir evlat bırakıyo- rum.” Efendimiz (sas) altı yaşında iken an- nesi Âmine ile birlikte babasının kabrini ve babasının dayılarını ziyaret etmek için o günkü adı ile Yesrib’e yani Me- dine’ye gelmiş, burada bir ay kaldıktan sonra da Mekke’ye dönmek için yola koyulmuştu. Yolda Ebvâ denen yerde anne Âmine rahatsızlanmış, altı yaşın- daki çocuğunun gözleri önünde vefat etmişti. O gün Efendimiz’in (sas) yanın- da sadece Ümmü Eymen vardı. Efendi- miz (sas) o günden sonra hiçbir zaman annesini unutmadı. Hicretin altıncı yılında annesinin vefatının üzerinden tam elli bir yıl geçmesine rağmen Hu- deybiye’ye giderken Ebvâ’ya uğramış, annesinin kabrinin başında sanki o gün vefat etmişcesine derin bir üzüntü ile gözyaşı dökmüştü. Onun (sas) ağladı- ğını gören sahâbe de ağlamıştı. Abdur- rahman b. Avf: “Yâ Resûlullah! Sen de mi (kabir başında) ağlıyorsun?” demesi üze- rine Efendimiz (sas) : “Gözyaşı Allah’ın rahmetidir. Onu sevdiği kuluna nasip eder ” demiş, sonra da: “Annemin şefkat ve mer- hameti gözümün önüne geldi de onun için ağladım.” demişti.
950 views06:31
Aç / Yorum Yap
2022-07-16 09:30:37
886 views06:30
Aç / Yorum Yap
2022-07-15 09:31:10 Efendimiz (sas) daha anne karnındayken babası Abdullah’ı kay- betmişti. Efendimiz’in (sas) babası Abdullah, Medine’ye dayılarının yanı- na gitmiş, orada hastalanarak vefat etmiş ve Nabiğa adlı birine ait olan evin avlusuna defnedilmiştir. Bu ev ileride Efendimiz’e (sas) mescid olacak yere sadece 500 m. uzaklıkta idi. Şu an burası da Mescid-i Nebevî’ye dâhil edilmiştir. Efendimiz’in (sas) dedesi Abdülmuttalib, sekiz yaşına kadar Me- dine’de annesinin yanında kalmış, daha sonra torunu Muham- med’e (sas) sekiz yaşına kadar Medine ile alakalı hatıralarını an- latmıştır. Efendimiz’in (sas) babası Abdullah’ın kabri Medine’de, dedesi Abdülmuttalib’in babası Hâşim’in kabri Gazze/Filistin’de diğer tüm dedelerinin kabirleri ise Mekke’dedir. Efendimiz’in (sas) beşinci göbekten dedesi olan Kusay büyük bir devlet adamıdır. Mekke’deki sosyal yapı, onun eli ile şekillenmiş, bu düzenleme Efendimiz’in (sas) dönemine kadar ulaşmıştır. Efendimiz’in (sas) sekizinci göbekten dedesi olan Kâ‘b b. Lüey, Yevmü’l-Aruba (Araplık günü) veyahut ma‘rûzât (açıklama günü) diye ilan ettiği cuma gününde tüm halkı Kâbe’nin önünde toplar, ibadet eder, sonra da onlara hutbe irad ederdi. Efendimiz (sas) bazı dedelerinin doğrudan mümin olduklarına dair açık beyanlarda bulunmuş, bazıları için ise Hanîfliklerine ait açıklamalarda bulunmuştur.Efendimiz’in (sas) ait olduğu nesep Adnânîlerdir. Adnân’ın onuncu oğlu Fihr ise Kureyş diye bilinen oğludur. Fihr’den aşağı- sı neseb olarak Kureyş diye anılmaktadır. Efendimiz’in (sas) yirmi bir neslini oluşturan tüm baba ve dede- ler, tertemiz bir soydan gelmişlerdir. Efendimiz’in (sas) annesi tarafından dedesi olan Vehb b. Abdü- menâf, çok erken bir vakitte vefat etmiş, İslâm davetine yetişeme- miştir. Efendimiz’in (sas) sütbabası olan Hâris b. Abdüluzzâ, İslâm dave- tine ulaşmış; iman etmiş ve bu imanı üzere de vefat etmiştir.
367 views06:31
Aç / Yorum Yap
2022-07-14 09:30:27 Hâris b. Abdüluzzâ

Hâris b. Abdüluzzâ’nın en önemli özelliği, hiç şüphesiz Hz. Peygam- ber’in (sas) sütbabası olmasıdır. Ha- nımı Halîme validemiz, sütanneliği yapacağı bir çocuk bulmak üzere Mekke’ye geldiğinde eşinin yanında- dır. Halîme validemiz, yetim olduğu için kabilesinin diğer kadınlarının almak istemediği Abdülmuttalib’in torununu alıp almama hususunda eşi Hâris’e fikrini sormuş, o da alması yönünde fikrini beyan etmişti. Hatta Hâris b. Abdüluzzâ: “Belki bu yetim ve- sile ile Allah bize hayır ve bereket verir.” diye ümit ettiğini söylemiştir. Yine bazı kaynaklarda belirtildiğine göre o gece Hâris, zayıf ve yaşlı develerinin her zamankinin aksine bol süt verdi- ğini görerek sevinmiş ve bunun, alı- nan yetim çocuktan kaynaklandığını söylemiştir. Efendimiz’in (sas) sütbabası olan Hâris, Müslüman olma şerefine nail olmuştur. Kay- naklarımız onun İslâm’a giriş olayını şöyle naklederler: Efendimiz (sas) daha Mekke’de iken sütba- bası Hâris bir gün Mekke’ye gelmişti. Mek- keliler Hâris’i görünce ona, sütoğlu Muham- med’i şikâyet ettiler. Dediler ki : “Senin oğlun atalarımızın ilâhlarına dil uzatıyor. Öldükten sonra yeniden dirileceğini söylüyor. Ahiret diye bir hayatın olduğunu ve orada ceza ile mükâfatın bulunduğunu iddia ediyor... Ona git ve onu ikna et, bu işlerden vazgeçsin.” Bunun üzerine Hâris, sütoğlunun yanına gelir ve bu iddiaların aslı- nın ne olduğunu sorar. Efendimiz (sas) der ki: “Evet, ben kavmimin söylediği bu sözleri söylüyo- rum. Şayet o gün gelip çatmış olsaydı babacığım, senin elini tutar ve bugünkü sözlerimin doğrulu- ğunu sana hatırlatırdım.” Bu sözler üzerine Hâ- ris, Efendimiz’in (sas) ellerinden tutar ve ona iman eder ve bu iman üzere de vefat eder.
596 views06:30
Aç / Yorum Yap
2022-07-13 09:30:58 Vehb b. Abdümenâf

Vehb b. Abdümenâf şeref ve asalet bakımından Mekke’de oldukça itibar gören birisiydi. Zühreoğulları’nın li- deriydi. Babası Abdümenâf’ın ismi, amcasının oğlu Abdümenâf b. Kusay ile beraber anılır ve halk bu iki ismi birleştirerek el-Menâfân (İki Menâf) derlerdi. İşte Vehb, böyle ihsan ve ikram ko- nusunda eli açık, cömert ve saygın bir ailenin bir ferdiydi. Efendimiz (sas) anne tarafından dedesi olan Vehb b. Abdümenâf ile görüşememiş- tir. Çünkü dede Vehb, çok erken bir tarihte vefat etmiştir. Bundan dolayı Abdülmuttalib, Âmine validemizi amcası Üheyb’ten istemiş- tir. Ama Vehb, yaşadığı dönemde Mekke ve civarında hep saygınlığı olmuş, kendinden sonra bile adından hep bahsettirmiştir. Onun şeref ve saygınlığını şair şöyle dile getirir: “Ey Vehb! Ey Zühreoğulları’nın Saygıdeğer ve şerefli evladı! Tertemiz bir soy ve namuslu bir anneyle, Bütün Kilâb ve Mürreoğulları’nın Oldun efendisi.”
334 views06:30
Aç / Yorum Yap
2022-07-12 09:30:31 Adnân b. Üded

Babil kralı Buhtunnasr/Nebukad- nezzar Filistin’de Yahudileri yenilgiye uğratıp dağıttıktan sonra Arabistan’a yö- nelmiş, buraları da işgal ve tahrip ettik- ten sonra Mekke’ye ilerlemişti. Adnân, o günlerde Mekke’de yaşayan halk ile Buhtunnasr’a karşı direnmiş ama yine de mağlup olmaktan kurtulamamıştı. Buhtunnasr galip olmasına rağmen o topraklara ve Kâbe’ye dokunamadan Babil’e dönmüş ve çok geçmeden de ölmüştü. Adnân’ın Kâbe’ye ilk defa örtü giydi- ren kişi olduğu söylenir. İşlenmiş deri bir örtü giydirerek böyle bir geleneği başlatmıştır. Efendimiz’in (sas) dedesi Adnân hakkında söylemiş olduğu özel bir söz yoktur. Yalnız hadis külliyatımızda Ad- nân’ın da adının geçtiği, Efendimiz’in (sas) soy silsilesinin belirtildiği iki hadis vardır. Bunlardan ilki Buhârî’dedir (v. 256/870). Buhârî bu hadisi kimden naklettiğini söyleme- se de Rezîn b. Muâviye el-Abderî (v. 524/1130) bu hadisin İbn Abbas’tan mervi olduğunu belirtmektedir. Bu hadiste Buhârî, Abdullah’tan başlayarak Adnân’a kadar Efendi- miz’in 21 babasını/dedesini saymaktadır. İkinci hadisi ise Taberî (v. 310/923), Ümmü Seleme vali- demizden bize aktarır. Bu hadiste ise Efendimiz (sas) dedesi Mead’dan başlayarak yukarıya doğru altı dedesini saymak- tadır. Ümmü Seleme validemiz der ki: “Ben, Allah Resû- lü’nün (sas): ‘Ben, Mead b. Adnân b. Üded b. Zend b. el-Yerâ b. A‘rak es-Sera soyundanım.’ dediğini duydum.”
1.1K views06:30
Aç / Yorum Yap
2022-07-11 09:30:42 Mead b. Adnân

Buhtunnasr/Nebukadnezzar Mek- ke’ye saldırdığında Mead’ın on iki yaş- larında olduğu rivayet edilir. Onun bu saldırılar sırasında herhangi bir zarar görmemesi için babası Adnân’ın çok gayret sarfettiğini kaynaklarımız bize bildirmektedir. Mead’ın bundan son- raki hayatı hakkında çok çeşitli rivayet- ler vardır. Taberî’ye (v. 310/922) göre Mead’ı Buhtunnasr himayesine almış, onu Şam bölgesine getirmiş, burada bir dönem İsrâiloğulları’nın içerisinde kalmış ve bu zaman zarfında da ev- lenmiştir. Mâverdî (v. 450/1058) de buna yakın şeyler söylemekte ancak çok fazla detay vermemektedir. Ebû Rebî ise İbn Abbas’tan aktardığı bir rivayete dayanarak Mead’ın Buhtun- nasr’ın şerrinden Allah tarafından ko- runduğunu, iki meleğin gönderilerek onu alıp götürdüklerini, savaş bittikten sonra da Mekke’ye geri getirdiklerini söylemektedir. Heysemî,(v. 807/1424) Taberânî’den (v. 360/970) zayıf bir isnatla da olsa Ebû Ümâ- me kanalı ile Efendimiz’den (sas) şöyle bir hadis aktarmaktadır: “Mead b. Adnân’ın çocukları kırk kişiye ula- şınca Mûsâ’nın askerlerine saldırdılar. Bunun üzerine Mûsâ onlara karşı beddua etti ve dedi ki: ‘Yâ Rabbi! Bunlar Mead’ın çocuklarıdır ve onlar benim orduma saldırdılar.’ Mûsâ böyle deyince Allah ona şöyle vahyetti: ‘Onlara beddua etme! Onların içlerinden ümmî, uyarıcı ve müjdeci bir peygamber seçilecektir. İçlerinden esirgenmiş bir ümmet, Ümmet-i Muhammed gelecektir ki Al- lah’ın kendilerine vereceği az rızığa razı olacak- lar; Allah da onların az ameline razı olacaktır. Onların peygamberi, Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttallib’tir. Şekli şemâilinde mütevazi, sükûtunda özün özüdür. Konuştuğu zaman hik- metle konuşacaktır. Biz onu milletinin en hayır- lısı olan Kureyş’ten ve onların da en seçkinlerin- den çıkartacağız. O ve ümmeti hayırdan hayıra ulaşacak ve yine hayır üzere kalacaklardır.”
438 views06:30
Aç / Yorum Yap
2022-07-10 09:30:07 Nizâr b. Mead

Süheylî (v. 581/1185), Nizâr’ın doğumunda alnında bir nur olduğunu, bu nurun babası Mead tarafından görüldüğünde büyük bir sevinçle karşılandığını, bunun için de kurbanlar kesilip yemekler dağıtıldığını ve sonra Mead’ın şöyle dediğini aktarır: “Bu yapılanlar, doğan çocuğum için az (nezr) biledir.” Bu sözün üzerine de ona Nizâr adının verildiği söylenir. Nizâr b. Mead’ın babasından Kâbe’nin perdedar- lık görevini devraldığını ve yaşadığı dönem zarfında Kâbe’ye hizmet ettiğini kaynaklarımız kaydetmektedir. Efendimiz’in (sas) dedesi Nizâr hakkın- da özel bir sözünü bilmiyoruz. Ancak ge- rek Câhiliye Dönemi’nde gerek nübüvvet sonrası dönemde dile getirilen şiirlerde onun adına sıkça rastlıyoruz. Nizâr b. Mead’ın, Mudar dışındaki üç çocuğunun da soyları devam etmiştir. Özellikle Rebîa, Kuzey Arapları’nın Rebîa denen büyük boyunun atasıdır. İyâd ve Enmâr’da birçok Arap kabilesine ata ol- muşlardır.
77 views06:30
Aç / Yorum Yap
2022-07-09 09:30:59 Mudar b. Nizâr

Güzelliği ve yakışıklılığı ile dillere destan olmuştur. Fiziki yönden böyle bir ikrama sahip olmasının yanında akıl ve muhakeme özelliği ile de öne çıkmıştır. Hatta kay- naklar, menkıbe tadında onunla kardeşleri arasında geçen olayları anlatırken dört kardeşin de nasıl farklı bir zekâya sahip olduğunu aktarır. Şu sözlerin ona ait olduğu söylenir: “Kim şer ekerse piş- manlık biçer. En iyi iyilik çabuk olanıdır. Hayır ve faydanıza olan konularda nefsinizi zorlayınız. Onu heva ve heveslerinden alıkoyunuz. İyilik ve kötülük arasında sadece bir sabır vardır.” Mudar b. Nizâr’ın bir diğer özelliği ise Efendimiz’in (sas) dedeleri içerisinde okuma-yazmayı bilen bölgedeki ilklerden olmasıdır. O günlerde böyle istisnai özelliği sa- hip olması, onun değerini anlamak açısından önemlidir. Hadis kitaplarımızda biri kardeşi Re- bîa ile beraber, diğeri sadece Mudar ile alakalı hem de çok önemli bir mesajı bize ulaştıran iki hadis görmekteyiz. Bunlardan ilki şöyledir: Efendimiz (sas) buyurdular ki: “Rebîa ve Mudar’a hakaret edip sövmeyiniz çünkü onlar mümin kim- selerdendi.” İkinci hadisi İbn Habîb, sahih bir se- netle Saîd b. Müseyyeb’ten nakletmiştir. Bu hadiste ise Efendimiz (sas) şöyle bu- yurmaktadır: “Mudar’a hakaret edip söv- meyiniz. Zira o, İbrâhim milleti yani dini üzere idi.”
657 views06:30
Aç / Yorum Yap